Üniversitelerimize ve gençliğimize bu görüntüler yakışmıyor

A -
A +

Bize en fazla acı veren, üniversitelerin protestolarla, anarşi ile sokaklarda yapılan taşkınlıklarla anılması; bunları medyada sıklıkla görmemiz veya bizzat şahit olmamızdır.. Okumaları ve adam olmaları için gönderilen gençlerin; sınıflardan dışarıya taşan bu başıbozukluklarının velileri ve duyarlı insanları ne kadar üzdüğünü anlatmamıza gerek yok. "Profesör, Doçent, Doktor, Öğretim görevlisi, Akademisyen" gibi sıfatlarla anılan kişilerin; önlerine nice zorluklarla çıkartılan gençlerin, sokaklarda taşkınlık çıkartmalarına, okul içlerinde birbirlerine saldırmalarına engel olamamaları, bunları izlemekle yetinmeleri de üzücü. Ders yerine şiddet öğrenen bu gençlerin, hangi şartlarla mezun edilip bu topluma yarar sağlayacağı da merak konusu... ÇATIŞMA ALANI OLMAMALI Lise çağlarına kadar ailesinin disiplini içerisinde yetiştirilen, binlerce TL verilerek kurslara gönderilen, özel hocalar tutulan ve bunun sonucunda kendisinden başarı beklenen gençlerin; zorlu sınav maratonu sonrasında kazanabildiği üniversiteli olma rüyası, üniversite çağında tam bir karabasana, kâbusa dönüşmektedir. Üniversiteler için, "şiddetin öğretildiği, yeterli eğitimin verilmediği kurum" endişesi gittikçe artıyor. Tertemiz gençlerimiz, üniversitelerin kapısından girdikten sonra, birer bilim insanı olacaklarına; ellerinde sopalar, silahlar, taşlar, flamalarla her yerde taşkınlık çıkarmaya, anarşi yapmaya başlamaktadır. Ne yazık ki, öğrenciler için, "bilim insanı adayı" yerine "saldırgan ve zorba" imajları yerleşmektedir. Öyle bir hale gelindi ki, üniversite mezunlarına değer veren yok, "çocuğum üniversitede okuyor" diyerek gururlanan veli yok. İLİM ADAMLARI YETİŞMELİ Bugün bütün gençlerin ceplerinde telefon, harcayabilecekleri para bulunuyor; yurt, internet, ulaşım, barınma imkânları ve hatta yüksek miktarda burs alanlar var. Buna rağmen, en cahil bir insanın yapmayacağı taşkınlıkları yapmakla vakit geçirmeleri anlaşılır gibi değildir. İnanıyoruz ki üniversiteler bilim yuvasıdır. Oradan hukukçular, mimarlar, doktorlar, mühendisler çıkmalıdır. Yıllardır bu ülke bir Mimar Sinan'a, bir Kanuni'ye, bir Fatih'e hasret kalmıştır. İnsanlar, yüksek mevkiye çıkartacakları "âlim ve adam olmuş" üniversite mezunu bulmakta zorlanmaktadır. Üniversiteler nasıl bir kurum olmaktadır. Nasıl olmalıdır. Bunu düşünen beyinlere bırakıyorum. Gençlerin; enerjilerini, yollardan taş toplayarak, kendi kardeşleri olan polislere atma yerine bilimsel çalışmalara harcamaları gerekir. Kendilerine rehber olacak ışık tutacak kişilere yumurta atma yerine, onları saygılı bir şekilde dinlemeleri beklenir. Cam çerçeve kırarak, araçları ve çevrelerini tahrip ederek zarar verme yerine, ülke için faydalı işler yapmalılar.. Üniversite hocalarına teslim edilen ve her biri bir cevher olan gençlerin, insanlığa faydalı bir şekilde yetişmeleri; üniversitelerimizin adını, yaptıkları bilimsel çalışmalarla dünya insanlarına nakış nakış işletmeleri gerekmektedir. Dünya üniversiteleri sıralamasında, dereceye bile girmeyen Türk Üniversitelerinin ilgilileri bundan dolayı üzüntü duymuyorlar mı? BAŞARISIZ ÜNİVERSİTELERE MÜDAHALE EDİLMELİ "Okusun, adam olsun" diye üniversitelere gönderilen, anne babalarının umudu olan, kim bilir ne sıkıntılarla ne umutlarla büyütülmüş gençlerin de akıllarını başlarına almaları gerekmektedir. Gençler, elinizde okuyabilmeniz için her türlü imkân varken, birilerinin oyuncağı olmanın, size zarar vereceğini akıl edemeyecek durumda mısınız? Devlet, başarısız üniversiteleri de adam etme yoluna gitmelidir. Her yıl bir başarı sağlamayan, vatana ve insanlığa bir fayda getirecek faaliyeti bulunmayan üniversiteleri, fakülteleri, yüksekokulları kaldırmalıdır. Gençlerin üniversite yıllarında en iyi eğitimi ve öğretimi almaları, vatana millete faydalı işler yapmaları sağlanmalıdır. "Geleceğimiz gençlere bağlı" diyerek, onları en iyi yerlerde görmemiz gerekir. Bunu sağlayacak adımların bir an önce atılması, gençlerin sokaktan kurtarılması gerekmektedir. Kardeşlik duyguları içerisinde, ülkemizi dünya lideri yapacak gençliğin yetişmesi için bir an önce düğmeye basılmalıdır. Erol Kara-İstanbul Lütfen dükkânımın tahliyesine engel olun Diyanet İşleri Başkanı Sayın Mehmet Görmez'in dikkatine; Ben, yaklaşık 15 yıldır, Sincan Müftülüğü altında, Diyanet Vakfı'nın kiracısıyım. 3 yetim kız çocuğu annesiyim. Tek ekmek kapım bu dükkân. Ekonomik krizde ben de batma noktasına geldim. Birkaç defa kira borcum için Diyanet Vakfı ile icralık oldum, tahliyem istendi. Ama borcumu ödedim, tahliyeden kurtuldum. Fakat şimdi yine kira borcum sebebiyle tahliyem isteniyor, 15 Mayıs'ta tahliye edecekler. 15 Mayısa kadar borcumu ödeyeceğim. Kutlu Doğum Haftası dolayısıyla yaptığınız konuşmayı dinledim. Mevlana Hazretleri'nin "Merhamette güneş gibi ol" sözünü dile getirmiştiniz. Umutlarım yeşerdi, size hitaben bu satırları yazmaya karar verdim... Lütfen tahliyemi durdurun, ekmek kapımın kapanmasına engel olun... Ayşe Çetin (Büyüksanık)- Sincan/ANKARA Adres: İhlas Medya Plaza 29 Ekim Cad. No:23 Yenibosna / İSTANBUL Tel: (0212) 454 38 22 Faks: (0212) 454 31 00

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.