Vekillerimiz, seçildikleri bölgeler için daha fazla sorumluluk almalı

A -
A +

Milletvekillerimiz, seçilebilmek için her tarafta seçim propagandası yapar, vatandaşlara hizmet vaatlerinde bulunurlar.  Milletvekili olabilmek için büyük paralar harcar, özelliklerini ve yapabileceklerini anlatırlar.

Bağlı bulundukları partiden, vatandaşların oyu ile milletvekili seçilir, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde "Milletvekili" olarak görev alırlar.
Ama çoğunlukla, seçildikten sonra bu vaatler unutulur, yapacaklarına dair söz verdikleri hizmetler hususunda sorumluluk hissetmezler. Vatandaş da her defasında bu durumu çaresizce sineye çeker.
Hâlbuki Milletvekillerimizin, seçilmiş oldukları illerin, ilçelerin, köylerin fakirlerini zenginlerini, tarım ve hayvancılık durumunu, coğrafi yapısını, yer altı ve yer üstü kaynaklarını, turizm potansiyelini bilmesi gerekir. Bütün icraatlarda bu bilgilerin ve birikimlerin dikkate alınması çok faydalı olacaktır.
Devletimiz; bu kadar yoksulumuz, geçim zorluğu çeken vatandaşımız varken, Milletvekillerimize iyi denebilecek imkânlar sağlıyor. Bu imkânların zaman zaman daha da iyileştirilmesini vatandaş olarak yanlış buluyorum. Zaten vekillerimiz ihtiyaç sahibi değil, hepsinin durumu iyi sayılır. Yoksul bir vatandaşın Milletvekili olması çok zor.
Milletimizin, zor şartlarına bakmadan iyi imkânlar tanıdığı Vekillerimiz, seçilmiş oldukları bölgede daha fazla sorumluluk alarak, halkımızla iç içe olmalı ve hizmet üretmeli.
Vatandaşımız, seçmiş olduğu milletvekilini tanımalı ve ne hizmet yaptığını bilmeli. Böylece, vatandaşımız vekilini daha iyi tanıyacağı için, Meclis'in seviyesini düşüren, küfürcü ve kavgacı insanların Millet Meclisi'ne girmesi mümkün olmaz, halkımız da ortaya çıkan hizmetlerden istifade edecektir.
Milletimizin ve devletimizin buna ihtiyacı var.
Hüseyin Aksu


28 Şubat'ın gerçek mağdurlarına ne zaman el uzatılacak
28 Şubat sürecinde, İmam-Hatip mezunlarının üniversite okumasını engellemek isteyen güçlerin baskılarıyla, Mesleki Teknik Eğitime darbe vurulmuştur. Bu oyunu oynayanlar, koskoca bir ülkenin Mesleki Teknik Eğitim sistemini çökertmekten çekinmemişlerdir.
28 Şubat sürecinde, birçok kesim mağdur edilmiştir. 28 Şubat mağdurlarının çoğunun mağduriyetleri giderilmiş fakat Mesleki Teknik Öğretmenlerin mağduriyeti halen devam etmekte, Mesleki Teknik Öğretmenlerin mağduriyetlerini giderici, hataları telafi edici bir adım atılmamaktadır.
Yıllardır, "Meslek Lisesi Memleket Meselesi" deniliyor. Oysa yıllardır yapılan öğretmen atamalarında, biz Mesleki Teknik Öğretmenlere ayrılan kontenjan sayısı, mezun sayımızın sadece %3'ü kadardır. Mesleki Teknik Eğitime verilen değer bu kadar az olmamalıdır.
Biz de diğer kültür branşlarında olduğu gibi, Meslek Liselerine atamalarda 3000-4000 kontenjan istiyoruz.
Halk Eğitim Merkezlerinde 37.700 Ücretli Öğretmen çalıştırılmaktadır. Ve bunların çoğunluğu pedagoji-formasyon eğitimi almamış lise mezunu usta öğreticilerdir. Biz ataması yapılmayan Mesleki Teknik Öğretmenler olarak, Halk Eğitim Merkezlerine de Kadrolu olarak atanıp, öğrencilerin lise mezunundan değil, Lisans mezunundan kaliteli eğitim almasını istiyoruz.
3795 sayılı kanun, Teknik Öğretmenlere Mühendislik Tamamlama hakkını veren kanundur. Yüksek Öğretim Kurumu, bu kanunu gerçek dışı bahanelerle 10 yıldır keyfi olarak uygulamamakta, Teknik Öğretmenleri oyalamakta ve kendini kanun yapıcı yerine koymaktadır! Bu kanunun uygulanmasını istiyoruz.
Devlet Personel Başkanlığı, 657 Sayılı Devlet Memurluğu kanununa rağmen, 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yi düzenleyerek, Teknik Öğretmen Kadrosu tahsisi yapmamaktadır. Bunların sonucu olarak, Yüksek Öğretim Kurumu ve Devlet Personel Başkanlığı el birliğiyle, Özel Sektörde ve Kamuda çalışan Teknik Öğretmenleri, "Teknisyen" unvanı ile çalışmaya mahkûm etmiştir.
28 Şubat sürecinin gerçek mağdurları Mesleki ve Teknik Öğretmenlerdir. Bu mağduriyet artık çözüme kavuşturulmalıdır. Bizler sonuç elde edene kadar haklı davamızdan vazgeçmeyeceğiz. Biz güçlüyüz, çünkü haklıyız.
Haydar Saylam


Başkan'ın ziyareti pahalıya patlıyor
Malum, Diyanet İşleri Başkanımız, zaman zaman illere gitmekte ve o ildeki bütün  personelle toplantılar tertip etmektedir. Bu toplantılara, o ilin en ücra köşesindekiler  dahil, bütün görevliler emirle çağrılmaktadırlar.
Kur'an-ı Kerim Kursu Öğretmenleri de o gün ders yapmayarak, cebinden yol ve yemek parası harcayarak, söz konusu toplantıya mecburi olarak katılmaktadırlar. Ancak, mecburi olarak gidilen toplantı sebebiyle, o gün ders yapamayan Kurs öğretmeninin, o gün okutamadığı 6 saatin ek ders ücreti (yaklaşık 50 lira) kesilir. Yol ve yemek parası da eklendiğinde, Kurs öğretmenlerinin, Başkan'ın toplantısına katılmalarının bedeli 70-80 lirayı bulur.
Kurs öğretmenlerinin mağduriyeti bununla da sınırlı kalmaz, yıl içinde İlçe Müftülükleri'nde yapılan her türlü toplantı, seminer, kurs, kermes, etkinliklere (İstiklal marşının kabulü, Çanakkale Zaferini anma, Kadınlar günü vs.) mecburi olarak katılırlar ve aynı şekilde her gün için 6 ek ders ücretleri kesilir.
Halbuki Milli Eğitim Bakanlığı'nda, bu tür toplantı, kurs seminer vb. etkinliklerde, öğretmenler görevli-izinli sayılırlar ve ücretleri kesilmez.
Bu haksız uygulamayı, maalesef ilgili sendikalar da görmemekte, dile getirmemektedirler. Devletin iki ayrı kurumundaki bu çifte standardın kaldırılmasını istiyoruz.
Diyanet Kur'an-ı Kerim Kursu Öğretmenleri


Adres: İhlas Medya Plaza 29 Ekim Cad. No:23 Yenibosna/ 
İSTANBUL Tel: (0212) 454 38 22 Faks: (0212) 454 31 00
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.