Yalnızca statü değişikliği istiyoruz

A -
A +

Bizler, kamu kurum ve kuruluşlarda kadrolu çalışan üniversite mezunu işçileriz. Kurumlarımızda yan yana çalıştığımız, Memur ve Sözleşmeli Memur arkadaşlarımız gibi, üniversite mezunu olmamıza ve  onlar gibi fiili olarak kamu hizmetlerinin gerektirdiği, asli ve sürekli görevlerde çalışmamıza rağmen  statümüz farklıdır.

Çalıştığımız kurumlarda, çoğunlukla unvansız (vasıfsız) işçi statüsünde değerlendirilen biz üniversite mezunları, nakil, tayin gibi memur özlük haklarından, faydalanamamaktayız.
Bizler diploma meslek unvanlarımızı kullanamıyoruz. Senelerden beri süregelen mağduriyetimizin, "eşit işe eşit haklar" doğrultusunda çözülmesini istiyoruz. Kısaca;
* Mezuniyetimizin gerektirdiği hizmetlerde çalışıyoruz fakat diplomamızdaki unvanlarımızı kullanamıyoruz.
* Yeni bir kadro istemiyoruz. Zaten var olan işçi kadromuzun, memur kadrosuna dönüştürülmesini istiyoruz. (Yalnızca statü değişikliği istiyoruz.)
* İşçi olarak devlete maliyetimiz yüksek olduğu halde, memur olursak devlete olan yükümüz daha az olacaktır. 
* Daha verimli alanlarda kullanılacak iken pasifize ediliyoruz.
* Mevcut statümüz gereği, başka bir kuruma tayin ve atama durumu olmadığından, anne ve babalarından, eşlerinden ve çocuklarından ayrı yaşayanlar bulunmaktadır.
* İş Kanunu, mevcut sistemi ile, kamu insan kaynaklarının etkin kullanılması adına nitelikli ve eğitimli personelin görevde yükselmesine izin vermemektedir. Görevde yükselemeyen bir kamu personeli, kabiliyetlerini üst seviye bir görevde bulunamadığı için kullanamayacak, böylece bu kamu kurumlarında işin etkinliği, zamanında yapılması ve daha iyi yapılması adına negatif yönlü bir etki gösterecektir
* Aynı eğitim seviyesindeki kamu personeli arasındaki bu hukuki durum, kendi bünyesi itibari ile bir çelişkiyi de doğurmaktadır.          H. Genç



Kemal Sazak'ın çevre konusundaki örnek davranışı
Millet olarak, halka açık piknik alanlarına ve su havzalarına büyük zararlar vermişiz ve hâlâ da vermeye devam ediyoruz. Örnek bir vatandaşın yaptıklarından bahsetmek istiyorum: 
Giresun/Görele, Aydınlar Beldesi Karlıbel Mahallesi, Hapan mevkiinde ikamet eden KemaI Sazak Amcanın çevre konusunda ne kadar duyarlı olduğu, hepimizin dikkatini çekti.
1934 doğumlu olan Kemal Amca, okuma yazmayı askerde öğrenmiş. 1965'ten sonra işçi olarak Almanya'ya gitmiş. Yıllarca çalıştıktan sonra, emekli olarak köyüne geri gelmiş. Almanya'da çevre hususunda edindiği hassasiyetlere, harfiyen köyünde de uymaya devam ediyor. Evinde çöplerini biriktirerek, hafta sonları poşetlenmiş olarak arabasının bagajında, bulunduğu orman köyüne 20 km uzakta olan Görele ilçesine götürerek, belediyenin çöp konteynerlerine atıyor. Bu davranışıyla etrafında herkesin dikkatini çeken Kemal Amca, çevreye karşı duyarlı olmada büyük bir örneklik gösteriyor.
Almanya'da gördüğü çevre eğitiminden etkilenen Kemal Amca, bu eğitim sayesinde kazandığı çevre duyarlılığını köyüne döndükten sonra da devam ettirerek, eğitimin ne kadar önemli olduğunu hepimize gösteriyor. 
Halbuki Doğu Karadeniz'de herkesin çöplerini en yakın su yataklarına atmasıyla, bütün su kaynaklarımız çöp yığını haline getirilmiş durumda.
Yetkililerimize vatandaş olarak sesleniyorum; Avrupa'da nasıl bir "çevre ve çevre eğitim sistemi" varsa, bu sıfır toleransla ülkemizde de uygulansın. Çevre konusunda mücadeleyi sadece Çevre Bakanlığımıza bırakmadan, bu konunun önemli bir sacayağı olan Sanayi bakanlığı da bunu kendisine görev olarak kabul etmeli ve bu mücadeleye destek olmalı. 
Geçmişte değişik sebeplerle, yanlış yerlere kurulan sanayi fabrikaları, vatandaş mağdur edilmeden ancak onların da taşın altına ellerini sokmalarını sağlayarak, çevre için zararsız hale getirilmeli.  
Ülke çapında çevre eğitim kampanyası başlatılarak, bütün öğretim kademelerindeki öğretmen ve öğrencilere, bütün sanayi tesislerinde ve fabrikalarda patron, yönetici ve çalışanlara hatta en ücra köylerdeki vatandaşlarımıza kadar, herkese hem teorik hem de uygulamalı çevre eğitimi verilmeli bu eğitim mecburi hale getirilmelidir.
Bütün canlıların hayat kaynağının su olduğu sürekli dile getirilirken, bu şekilde su kaynaklarımızı kirletmek, bindiğimiz dalı kesmekten başka bir şey değildir.
Kaynaklarımıza ve çevremize sahip çıkmalıyız.
  Hüseyin Aksu



Kuşları ve diğer hayvanları unutmayalım
Tabiatta ince bir denge bulunuyor. Hiçbir varlık sebepsiz yaratılmamış, hepsinin bir görevi bulunuyor. Bunların eksilmesiyle, farkına varsak da varmasak da tabii dengede bir bozulma oluyor. Hayvanlar ve kuşlar bu dengede başı çekmekte...
Şehrimizde, çevremizde yaşayan hayvanlar ve kuşlar, yani dili olmayan dostlarımız için hayat çok zordur. Yiyecek bulamaz, içecek bulamaz, bunu da söyleyemez. Onların hayat alanlarını bozan, ihtiyaç duydukları ortamı tahrip eden biz insanlar da onları anlayacak ferasette olmuyoruz çoğu zaman. Bir kuşun, bir hayvanın acıktığı, susadığı aklımıza gelmez. Bilhassa büyük şehirlerdeki dev beton blokları arasında debelenip durur, açlıktan ölür veya oraları terk ederler.
Oysa hayat bu sessiz dostlarımızla güzeldir, çevre onlarla anlam kazanır. Gelin hep beraber bu dostlarımıza sahip çıkalım, onların da bir canlarının olduğunu unutmayalım. Bilhassa sıcak günlerin getirdiği zorluklarda onlara el uzatalım. Biraz yiyecek, biraz su ile bu dostlarımıza hayatı kolaylaştıralım. Hayat güzel bir çevre ve bu dostlarımızla anlam kazanır, bunu sakın unutmayalım...
         Reşat Çavuş


Adres: İhlas Medya Plaza 29 Ekim Cad. No:23 Yenibosna/ 
İSTANBUL Tel: (0212) 454 38 22 Faks: (0212) 454 31 00
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.