Biz gazeteciler sporculara benzeriz. Bir farkımız var; sporculardan daha uzun ömürlü, aktif yaşantımız olur. Onlar jübilelerini erken yapar ve bazıları bizim sahamıza yerleşmeye çalışır. "Kalemşörlük" yapmaya heveslenirler. Bizim için durum çok değişiktir. Yaşımız ne kadar ilerlerse o kadar verimli oluruz. Ve az transfer yaparız. Zaten çok zıplayan taş olsak çabuk unutulur, bir köşede beklemeye çekiliriz. İtiraf ediyorum, ben noktayı koymaya aranıza katıldım. Benden çekeceğiniz var. Yaşımız ilerledikçe her şeyi toz pembe göremiyorum. İstiyorum ki yazdıklarımız genç kardeşlerimize ışık tutsun, yön versin. Kolay değil bunca yıllık tecrübe. Derler ya, "Çok yaşayan mı, çok gezen mi" diye... Şükürler olsun bu günlere gelene kadar dört Dünya Futbol Şampiyonası, üç Olimpiyat Oyunları, sayısız şampiyona izleyerek doktora tezini tamamladık. En önemlisi de Türkiye Güreş Federasyonu Yönetim Kurulu Üyeliği ile koltuk sevdamızı da yerine getirdik. İlerleyen günlerde "Ata Sporu Güreş" ile ilgili yazılar da okuyacaksınız. Spor yazarı diye kartvizit bastırırken kendi kendime karar aldım. Sporun tüm dallarına kırmamak kaydıyla çıkacağım. Ama, futbol yazmadan da kesinlikle duramam. Çünkü, Alman Futbol Federasyonu Antrenör Lisansını almak için Ruit ve Köln Spor Okulları'nda dirsek çürüttüm. Paul Lemke, Hennes Weisweiler diplomama imza attı. Üstüne üstlük Türkiye Futbol Federasyonu da tasdik etti. Biraz daha kendimden bahsedersem "Yeter" diyeceksiniz. Kısaca bir konuya daha değinip ilk yazımın noktasını koyacağım. Efendim, Türkiye Futbol Federasyonu yönetimi için fırtınaların estiği haftaları geride bıraktık ve bugün Genel Kurul başlıyor. Bu günlerde bizler için bol malzeme var. Başkan adayları gövde gösterisinde. İşin içine siyaset girmesin diye çırpınıp duruyoruz. Ama burnumuza kokular gelmeye başladı bile. Ben tüm bu kokulara aldırmadan fikrimi, görüşümü, arzumu demokrasi kuralları içinde söylemek istiyorum. Adaylardan Haluk ULUSOY' la Ayhan BERMEK arasındaki farkı kefeye koyuyorum, ibre eşit gösteriyor. Bu güne kadar yaptıkları icraat hanesine bakınca Haluk ULUSOY tarafı tavan yapıyor. Tek tek sıralamaya sayfalar yetmez. Bazıları küçümsese de, beğenmese de Türkiye, futbol tarihine dünya üçüncülüğü ile altın harflerle adını yazdırdı. Onu kimse silemez. Gerisi boş kardeşim. Ceket almışsın, harcama yapmışsın, pirim dağıtmışsın, lüks otellerde yatmışsın. Dünya bugün silahla savaştığı gibi, spor arenasında da kıyasıya meydan savaşı veriyor. "OYUNU KURALINA GÖRE OYNATACAKSIN" diye boşa söylememişler. İşte onun için Haluk ULUSOY diyorum. Kıl payı kaçırdığımız şampiyonluk kupasını getirsin diyerek "ULUS OY"ları ile Halûk... * Aranıza hoş geldim ama "boş gelmedim."