Başarıyı 'tek kişi' değil takım getirir

A -
A +
SUNUŞ Rekabetin en çetin hissedildiği yerdir iş dünyası. Yönetim süreçlerinizde ne kadar profesyonelseniz, değişen dünyaya ayak uydurabilmede ne kadar hızlı ve yetenekliyseniz, birlikte çalıştığınız takımı ne kadar doğru idare edebiliyorsanız yolunuz da o oranda açık oluyor. Hal böyleyken sürekli gelişimi hedefleyen şirketler ve yöneticileri için de üretim, satış, finans gibi temel fonksiyonların yanı sıra iletişim, yönetim becerisi, motivasyon gibi sosyal becerilerin de geliştirildiği bir ortama ve bu gelişime katkı sağlayacak kişilere ihtiyaç duyuluyor. İşte tam bu noktada koçluk kavramı karşımıza çıkıyor. Dünyada bu konuda çok ciddi çalışmalar var. Ben de bu hafta sizi ülkemizin çok başarılı yönetim koçlarından Dilek Yıldırım Akgün ile tanıştırmak istedim. Ben, kendisiyle, yaptıklarıyla gurur duydum. Ülkemizin ilk uluslararası akredite koçlarından. Türkiye Uluslararası Koçluk Derneği'nin kurucu üyesi. En iyi koçlar listesinde başlarda. Hal böyle olunca biz de kendisiyle hayatımıza yeni yeni giren koçluk ve yönetim kavramlarını, hayatın kendisiyle birleştirip gelişimimize hizmet eden bir sohbet gerçekleştirdik, buyurun efendim satırlarımıza yansıyanlar... Başarıyı 'tek kişi' değil takım getirir 
Dilek Yıldırım Akgün, ülkemizin en iyi yönetici koçları listesinin başlarında yer alıyor. Zor bir işiniz var. Sırdaş, rehber olmak hele de başarılarıyla belli noktalara gelmiş insanlara danışmanlık yapmak kolay olmasa gerek. Elbette. Karşı tarafın size güvenmesi ve inanmasıyla yapılabilecek bir iş bu. Bunun için deneyimlerinizin, birikiminizin çok ciddi bir yeterlilik göstermesi gerekiyor. Yönetici koçlarının iş yerindeki stratejileri ve karşılaşılan zorlukları anlayabilecek iş deneyimine sahip olmaları da önemli. Ben uzun yıllar yöneticilik yaptıktan sonra koçluk mesleğine adım attım. Koçluk eğitimlerinden aldığım yetkinlikler dışında, iş hayatımdaki deneyimlerimi koçluk yaparken kullanıyorum. Bu işte, iyi bir dinleyici olabilmeniz, karşınızdaki kişiyi anlayabilmeniz de çok önemli. Yani gerçekten koç olarak orada olabilmelisiniz. Bir yönetici koçu olarak, şirketlerimizin nasıl yönetildiğini düşünüyorsunuz? Nasıl her insanın diğerinden farklı ve kendine özel halleri varsa, şirketlerin de farklı, karakteristik, kendilerine özel yaklaşımları var. Değişim ve hız çağında yaşıyoruz . Bu durum da yöneticilerin her şeye yetişmek için parçalanmalarına ve çok yoğun stres yaşamalarına neden oluyor. Bu arada duyguları unutup , sadece akıllarını kullanmaya yöneliyorlar. Bu noktada şirketlerde iletişime dayalı problemler başlıyor. Sonuç olarak hepimiz insanız ve duygularımız var. Bazen yöneticilerin yavaşlayıp "kendim ve etrafım üzerinde ne gibi bir etki oluşturuyorum, ruhum bedenime yetişiyor mu, bu kişi gerçekten ben miyim" diye sormaları gerekiyor ama maalesef yapabilen kişi sayısı çok az. ŞİRKETLERDE VİZYON VE STRATEJİ Size göre doğru yönetim nedir? Sanırım bu kavram her gün değişmekte. Benim son yıllardaki görüşüm, şirketlerin farkındalıkla yönetilmesi gerektiği. Başka bir deyişle, her şirket, var olma amacının, vazgeçemeyeceği değerlerin farkında olarak yönetilmeli. Hedefler, strateji ve roller, sorumluluklar net olarak tanımlanmış, anlaşılmış olmalı. Örneğin; bir şirketin var olma amacı insanlara vakit kazandırmak olabilir, vizyonu ve stratejisi değişse de bu amacı farkındalıkla taşımak ve paylaşmak önemlidir. Şirketlerimizde gördüğünüz en temel yönetim hataları neler? İletişime dayalı hatalar; çalışanlara geri bildirim verilmemesi ve takdir etmekten kaçınılması. Kültürümüzden de kaynaklanan net olmayan iletişim dili, açık olamamak, kendimizin farkında olmadan, başkasından beklentilerimizin yüksek olması gibi unsurlar çok fazla iletişim kazasına yol açıyor. Bu durum çatışmaları doğuruyor. Çatışmaları çözmek için gerekli olan ise etkili iletişim ve karşımızdakini gerçekten anlamak için dinlemek. İyi bir yöneticinin olmazsa olmaz özelleri nelerdir? Her şeyden önce istikrarlı, dengeli davranışlar göstermelidir. Aynı durum için bir gün bağırıp çağıran, bir gün gülüp geçen değişken ruhlu kişiler karşılarındakiler üzerinde güven değil, korku oluştururlar. Ayrıca net bir vizyona sahip, karar verebilen, gerektiğinde risk alabilen, etrafındakilere gerçekten değer veren, dinleyen, sonuç üretirken züccaciye dükkanına girmiş fil gibi etrafını yıkıp geçmeden, ezmeden yönetebilen kişi iyi yöneticidir. Tecrübem şunu gösteriyor ki iyi bir yönetici olmak için sadece matematik zeka yetmiyor. Zeki olmanın yanında duygusal zekası da yüksek olan kişiler hem sayılan, hem sevilen ve sonuç üretebilen yöneticiler oluyorlar. Duygusal zekası yüksek kişilerin öz farkındalıkları ve kendilerini yönetebilme güçleri de yüksek oluyor. İLK OLARAK FARK ETMELİ... Peki başarılı bir takımın sırrı nedir? Takımın tanımıyla sorunuzu cevaplarsam; takımlar gelişigüzel bir araya gelmiş insanlardan değil, belirli bir amaç için birlikte çaba gösteren insanlardan oluşur. Dolayısıyla başarılı takımlardaki en önemli özellik paylaşılan vizyon, paylaşılan hedefler ve bir amaca sahip olmaktır. Bunun yanında güven duygusu yüksek, saygılı, dayanışma gösteren takımlar daha başarılı oluyor. Yönetim, hayatın her alanında var mıdır? Olmalı mıdır? İlişkilerin her iki taraf için uygun biçimde yürümesini sağlamak, idare etmek amaçlı yönetim, her alanda mevcuttur. Önemli olan bunu zorla değil kendi tercihimizle ve içtenliğimizi kaybetmeden yapabilmektir. Sonuçta her şey kendimizde başlıyor ve bitiyor. Kendimizi yönetebilirsek her şeyi yönetebiliriz. Kişinin öz farkındalığı yüksekse; yani kendi değerlerinin, amacının, güçlü ve gelişmesi gereken yönlerinin farkında ise kendini yönetir. Aksi takdirde çevre onu yönetmeye başlar. Sanırım bu noktada kişilik özelliklerimiz de hayatımızı etkiliyor. Kişilik özelliklerimiz elbette ki çok önemli... Hayata yaklaşımımızı, olaylara karşı algımızı, tepkimizi ve duygularımızı belirliyor. Kişilik özellikleri doğuştan geliyor ve büyürken gelişiyor, değiştirilmesi çok zor. Bunun yanında değiştirme gücümüz olan bir alan var ki bu da davranışlarımız... Bir olayı, durumu, davranışı, bakış açısını değiştirmenin yolu, önce onu olduğu gibi görüp fark etmekten geçiyor. İşte koçlar da burada devreye giriyorlar. Soruları ile farkındalık sağlıyor ve gerektiğinde ayna olup değişim için alınan yolda danışanlarını destekliyorlar. DÖRT ÖNEMLİ UNSUR Bu noktada insan hayatının yönetimine nasıl sahip çıkabilir? Hayatımızda dört önemli unsurun dengede olması gerektiğine inanıyorum. Beden, zihin, duygu ve ruhaniyet. Bedenimize iyi bakar, zihnimizi canlı tutar, duygularımızın farkında olarak onları kabul eder, sever ve ruhsal olarak da kendimizi beslersek hayatımızı en iyi şekilde yönetebiliriz. Bu dengeyi sağlamanın söylendiği kadar kolay olmadığını biliyor olsam da, gerçekten isteyince her şeyin yapılabileceğine inanıyorum. Yönetim ile güç farklı şeyler midir? Burada denge nasıl işlemelidir? Yönetici rolünde olmayı hangi amaçla istediğimize bağlı... Gücü elinde tutmak için yönetici olmayı isteyenler yanında, sorumluluk duygusu ile yönetici olmayı isteyenler de var. Hiç bir alanda tek yönetici yoktur. Konuya, rollere ve yeteneklere bağlı olarak yönetim kişiler arasında paylaşılır. Bu gibi dağılımlar yoksa, tek kişi her alanda kendi bildiğince karar veriyor ise sağlıklı sonuçlar elde edilemez. Başarıyı 'tek kişi' değil takım getirir 
Mutluluğun yolu: Kendini tanımak İnsan kendi için önce ne yapmalıdır? Başarı ve mutluluğu insan hayatında nereye oturtuyorsunuz? Bence insan önce kendini tanımalıdır, ancak bu şekilde hayattan ne beklediğine karar verebilir. Bana göre başarılı ve mutlu olabilmekte bu şekilde mümkün. "Kendim olarak, içtenlikle var olabildiğim ortamlarda potansiyelimi kullanabiliyorsam, değer verdiğim kavramlarla birlikte yaşayabiliyorsam ve sevdiklerimin yakınında, huzur ve denge içinde var olabiliyorsam" başarılı ve mutlu olabilirim. Her birimiz için hayat amacı farklıdır, mevcut hikâyemize saplanıp kalmazsak hayatımıza yeni bir yön verebiliriz. Yanlış bir yönde ilerlerken mutlu olamayız. Size göre değerler hayatımızın neresindedir? Ne güzel bir soru. Değerler bizi biz yapan kavramlardır ve hayatımızın her yerindedir. Farkında olmasak da kararlarımızı değerlerimiz çerçevesinde veririz. Değerlerimizi bilip gerçekten yaşanır kılarsak doyumlu ve istikrarlı bir hayat süreriz. Koçluğa ilk başladığımda bir çok zorlukla karşılaştım ama hiç vazgeçmedim. Çünkü katkıda bulunmak, özgürlük, sürekli öğrenmek gibi değerlerimi hayata geçirebileceğim bir alana adım atmıştım. Bu sayede hem zorluklara direndim hem de mutlu oldum. 'Başarının temeli güven ve çalışmaktır' Hayatınızın koçluk dışındaki kısmında neler yapıyorsunuz? Yeni projeler çok vaktimi alıyor. Koçluk dışında yazmakla uğraşıyorum. Yakında bir kitabım çıkacak, uygun bir yayınevi arayışındayım. Onun dışında kendimi sürekli geliştirmeye önem veriyorum. Bir anneyim ve kızımla ilgileniyorum. Ailem ve evim çok önemli. Onlara vakit ayırıyorum. Birçok insanın, takımın hayatına dokunan başarılı bir koç olarak buradan okuyucularımıza özellikle iletmek istediğiniz bir mesajınız olur mu? Ben herkesin kendi hikâyesini değiştirme gücü olduğuna inanıyorum. Benim hikâyem mutlu ilerliyor çünkü kendimin, çevremin ve değerlerimin farkındayım. Ben de iş dünyasının çarkları arasında onbeş yıl çabaladım. Sonra hikâyemin yönünü kendi potansiyelimi en üst düzeyde kullanabileceğim koçluk alanına çevirdim ve yeni bir hikâyenin içine daldım. Onlar da farklı bir hikâye istiyorlarsa, kendilerine inanmalı ve bunun için çaba göstermeliler. Ayrıca bilmeliler ki biz koçlar, farkındalık oluşturmak ve tercihleri görüp ilerlemelerini sağlamak için danışanlarımızın daima yanındayız.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.