...Mış gibi yaşamayın

A -
A +

Ne demektir '-mış gibi yaşamak'... Böyle bir başlık sizde nasıl bir duygu uyandırdı? Sınıfın en çalışkan öğrencisi olmalıymışım... İngilizce bilmeli, güzel yemek yapabilmeli, müzikle ya da resimle ilgilenmeli, spor akademisi yerine hukuk fakültesini, güzel sanatlar yerine de diş hekimliğini seçmeliymişim.... Ayşe ile evlenmeli, Oya'dan uzak durmalı, Serkan'ı kendime en yakın arkadaş bilmeliymişim... Sesli konuşmamalı, az gezmeli, aklıma her geleni söylememeli, iyi bir evlat, eş, işgören olmalıymışım... Ya da mış gibi davranmalıymışım... Yoksa ne mi olur? Bize emek verenler, ümit besleyenler üzülürler. Yalnız kalırız. İş bulamayız, dışlanırız. Hiç düşündünüz mü sırf birilerine, bir yere ait olma duygumuz yüzünden çocukluk dönemimiz bir kenara, yetişkinlikte bile istediğimiz ne çok şeyden vazgeçiyoruz. Bile bile kendi hayatımızı başkalarının avucunun içine bırakıyoruz... Peki hayat bize tekrar tekrar şans verecek kadar uzun mu? Ya birşeyleri yapmak için çok geç kalırsak... "Lise yıllarında en büyük hayalimdi işletme fakültesine girebilmek. Ne istediğimi biliyordum. Çok çalıştım ve amacıma ulaştım. Dört yılda okulumu bitirdim. Bankaların imtihanına hazırlandım, iyi bir bankacı olacağıma da emindim. Tam bu düşünceler içerisindeyken eşimi tanıdım. Kısa sürede evlendik ve çocuklarım Dünya'ya geldi, Eşim ve çevremizdekiler, "çocuk; annesinin yanında büyür" dedi. Böylece o günden başlayarak tamamen aileme adanmış bir hayat yaşadım. İdeallerim derin bir özlem ve acıyla içimde kaldı. Çalışsaydım kötü bir anne ya da eş mi olurdum? Asla...." diye kendisine çizilen hayatta olan sıkıntısını anlatıyor bir okuyucumuz. Tıpkı sırf bayan olduğu için yurt dışına gidemediğinden ya da aile mesleği diye yürüttüğü işinin kişiliğine tersliğinden bahseden okuyucularımız gibi... Önce vicdanınızı dinleyin! Hemen hepimiz kendimiz için değil, 'başkaları öyle istiyor diye' verdiğimiz karardan dolayı sıkıntıya düşmüşüzdür. Peki ama tüm bu bedeller ne için ve biz kendi hayatımızı kontrol edemez miyiz? Elbette bu konuda yapılacak çok şey var: Kararlarınızı önce kendi içinizde verin. Ne istediğinizi bilin. Bunları çevrenizle de paylaşın. Onların fikirlerini alın ancak sakın "birileri istiyor" diye bir şeyler yapmayın. İç sesinizi dinleyin. Sağlam bir vicdan ve sağduyu geliştirdiyseniz onlar, size yol gösterecektir. Kendisine saygı duymayan kimseye saygı duyamaz. Oysa kendisini bilen, amaçlarını belirlemiş kişiler çevrelerine de bu duyguyu yayar ve kararları konusunda güven verirler. Kendinize güvenin. Unutmayın başarılı birçok insanın dayanağı, kendilerine olan inançlarıdır. Bunu karşılarındaki insanlara yansıtabildikleri için de insanların üzerinde etkili olurlar. Yılmayın, hayatı asıl anlamlı yapan güçlükleridir. Doğanın var olan dengesinde güzelin yanında çirkinin de bulunması zorunludur. Siz mücadeleci olun. Kişileri, gelişen olayları sorgulamak arayışlarımızda bize yön, kıyaslama fırsatı verir. Ancak bazen de içinde bulunulan durumları ve kişileri olduğu gibi kabul etmek gerekir. Çevrenizdekilerle isteklerinizi, ideallerinizi mutlaka paylaşın. İtirazlar karşısında hemen hayâl kırıklığına kapılmayın. Unutmayın "kapıyı kuvvetle, defalarca çalarsanız birisi mutlaka açacaktır." Herkes karşısındaki insanı istediği noktaya getirmek ister ve kim daha kararlı olursa o kazanır. Nerede, ne zaman, ne diyeceğinizi bilin. Yumuşak, ancak kararlı bir bir üslûpla kendinizi ortaya koyun. Size ters gelen bir hususta işi hemen kavgaya çevirmeyin. Sonuca odaklanın. Bunun için de sakin ama hep söylediğimiz gibi kararlı olun.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.