Her yıl onlarca futbolcu alınır bir o kadarı satılır. Gelen hiçbir antrenöre 1 yıldan fazla sabredilmez. İki takım kaptanı, kampın ikinci günü birbirine girer, haber el altından sadece iki gazeteye sızdırılır. Gelen tepkiler üzerine bu sefer başka bir gazeteye otelin kapıları açılır ve özel röportajlar, fotoğraflar verilir. Birazdan Zapotocny ortak basın toplantısı düzenleyecek denilir. Zapotocny ismi 10 dakika içerisinde önce Sivok sonra Seric olarak iki defa değiştirilir. En sonunda karar verilemez ve her gazeteci ayrı ayrı futbolcularla görüşecek denilir. İdmanlar önce kapatılır sonra 15 dakika ile sınırlandırılır. Basının tepkisi üzerine 20 dakika sonrasında ise yarım saate kadar görüntü izni verilir. Aleyhte haber yapan bazı gazeteciler bir köşeye çekilir, bir güzel azarlanır. Kamp dönüşünde hava alanında valizlerinin çıkmasını bekleyen Fahri Tatan'ın cep telefonuna "Fahri Konya'ya satıldı" bilgisi gelir... Futbolcu da neye uğradığını şaşırır. Kafasını bir oraya vurur, bir buraya... Sorun nerede ve kimde? Bunlar yaşanırken Başkan Yıldırım Demirören'in ne kadar zor durumda kaldığını tahmin edebiliyorum. Çünkü Beşiktaş başarılıysa Demirören başarılıdır. Beşiktaş başarısızsa istifası istenen yine sayın başkan olur. Başkan Yıldırım Demirören'in Beşiktaşlılığını kimse tartışamaz. Problem, başkanın güvenip yola çıktığı isimlerde. Bir kulübü yönetmek ekip işidir, akıl işidir. Transfer döneminde elini cebine atmayanlar ve "Başkan aç kesenin ağzını, yıldız futbolcu alalım" diyenler maalesef sorumluluklarını yerine getiremiyor. Avusturya kampının ikinci günü, sadece iki gazetenin sayfalarını süsleyen iki kaptanın kavga haberinin arkasında da Öner'in isminin olduğu söyleniyor. Bu iddia doğruysa o zaman kavgaya karışan iki kaptanın aldığı cezanın aynısı Öner için de uygulanmalıydı. Kombineler satılmıyormuş, taraftar küsmüş, yeni transferler havaalanında karşılanmıyormuş. Neden acaba? Sadece yıldız transferi yapılmadığı için mi? Yoksa Beşiktaş'taki tutarsızlıkların artık onların da canına tak ettiğinden mi?