Beklenen oluyor. Türkiye'nin teknolojide önemli isimlerinden Cem Şirolu, heyecan verici bir gelişmeyi "dijital dönüşüm hayatın her alanına dokunuyor" bilgisini vererek şu somut örnekleri aktardı:
-Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Araştırma Simülasyon ve Tasarım Merkezi'nin önerisi ile bir platform kuruldu. Bu platform sayesinde, çizilen tasarımlar dünyanın neresinde olursa olsun gerçek zamanlı olarak paylaşılabilecek ve doktorlar anında görüşlerini bildirebilecek. Bu şekilde, süreç daha hızlı ve etkili ilerleyebilecek.
Yani dünyanın ya da Anadolu'nun neresinde olursanız olun tedavi için artık Cerrahpaşa'ya gelmek zorunda değilsiniz. Cerrahpaşa'nın başarılı doktorları sizin bilgilerinize bakıp ne yapılması gerekiyorsa o konuda yönlendirme yapabilecek. Hasta Cerrahpaşa'ya gelmeyecek, Cerrahpaşa hastaya gidecek, yani her yerde o başarılı doktorlar sizinle olacak.
Uygulama sadece sağlıkla sınırlı kalmayacak. Yine Cem Şirolu anlattı:
-Başka gelişmeleri de dijital ortama taşıdık. Ürün geliştirme süreçlerini yeniden şekillendirmeyi hedefliyoruz. Savunma ve havacılık, otomotiv, raylı sistemler, enerji ve makine imalatı gibi sektörlere hizmet vererek endüstriyel dönüşümde kritik bir rol oynayacağız. Sistem simülasyon sayesinde kazaları önleyecek.
Yani artık raylı sistemlerle ilgili sıkıntılar yaşanmayacak. Ürün geliştirmek için bürokratik süreçler sona erecek. Yapay zekâ tabanlı iş birlikleri oluşturulacak ve Cem Şirolu'nun ifadesiyle 12 trilyon dolarlık yeni iş hacmi ortaya çıkacak. Bundan pay almak için hızlı olmak gerektiği vurgulanan buluşma MEXT Teknoloji Merkezi'nde gerçekleşti.
Şimdi gelelim bu merkeze... Yeni kuşaklar kısa adı MESS olan Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası'nı pek bilmez. MESS Türkiye'nin en etkin işveren sendikalarından biri olarak kabul edilir. 12 Eylül Darbesi'nden önce işçi sendikaları ile en sert görüşmeler MESS arasında oldu.
Hatta o günlerde işçilerin en meşhur sloganı "DGM'yi ezdik sıra MESS'te" diye ifade edilirdi. Sonrasında MESS ve işçi sendikaları arasında yakınlaşma oldu. Dönemin DİSK Başkanı Kemal Nebioğlu'nun katıldığı MESS toplantısında üretimin önünü açmak için birliktelik hareketi başlatıldı. Otomobil, beyaz eşya ve demir çelik fabrikalarından yan sanayiye kadar birçok alanda üyesi olan MESS son dönemde sessizliğe gömüldü diye düşünüyorduk ki dijitalleşmenin önemli isimlerinden Cem Şirolu'dan bir davet aldık.
Cem Şirolu'nun CEO'su olduğu Yenaplus, sanayide dijital dönüşümün geleceğini, MEXT Teknoloji Merkezi'nde konuşmak için davet ediyordu. Yani biraz önce aktardığımız heyecan verici gelişmeler işte bu merkezdeki buluşmada gerçekleşti.
MEXT Teknoloji Merkezi Ataşehir'deydi. Ve uzun süredir sessiz diye bildiğimiz MESS'in önderliğinde yapılmıştı.
Merkez, gerçek üretim ortamında hem işverenlerin hem de sanayi için çalışan mühendis ve uzmanların dijital dönüşümü tecrübe etmesini sağlıyor. Merkezde, ileri teknolojilerle daha verimli üretim yolunu bulmak ve küresel rekabet avantajı elde etmek isteyen, ancak nereden başlayacağını bilmeyen firmalara tanıtma, değerlendirme ve yönlendirme şeklinde hizmetler sunuluyor.
MESS tarafından kurulan, dijital dönüşüm ve yetkinlik gelişim merkezi MEXT'in vizyonu, küresel iş dünyasıyla da paylaşılmış Dünya Ekonomik Forumu'nun da (WEF) ilgisini çekmişti.
Kurulduğu 1959 yılından bu yana önemli yeniliklere imza atan ve bugün 250'den fazla işverenin üye olduğu MESS Türkiye ekonomisinin önünü açacak bu önemli bir merkezi hayata geçirmişti.
Buluşmada birlikte olduğumuz TİAD Başkanı Murat Akyüz, merkezi dünyanın en gelişmiş ve kapsamlı dijital-yeşil dönüşüm ve yetkinlik gelişim merkezi olarak nitelendirdi.
Merkezde geliştirdiği robotları deneyimlemeye açan Tezmaksan Genel Müdürü Hakan Aydoğdu da sektörün dijitalleşme ve inovasyonla burada buluşma şansının olduğunu vurguladı.
Taşıt Araçları Tedarikçiler Derneği (TAYSAD) Başkanı Yakup Birinci, bu önemli merkezde yapılan etkinliğe gönderme yaptı:
-Yenaplus'ın yenilikleri anlatmak için bu merkezi seçmesi çok anlamlı. Artık üç boyutlu programlar kullanıyoruz. Ancak bugün, tüm bu araçların dijital dönüşüm çatısı altında bütüncül bir yaklaşımla sunulması ve bunun bir kurum tarafından sahiplenilmesi son derece kıymetli. Trendler büyük bir hızla değişiyor. Bu ortamda dijital dönüşümü bir yolculuk olarak gören ve bu yolda adım atanlar, her zaman bir adım önde olacak.
Pandeminin en zor dönemleriydi. Güvenilir Ürün Platformu'nun bir toplantısında bir araya gelmiştik. Bir arkadaşımızın Covid'i çok ağır geçirdiğinden bahsettik.
Toplantının başkanlığını yapan Aslı Elif Tanuğur Samancı arı ürünlerinin kullanmasını tavsiye etti.
Bu tavsiye sonrası arkadaşımız kısa sürede sağlığına kavuştu. Teşekkür etmek için gittiğimizde Aslı Elif Tanuğur Samancı'dan şu önemli hikâyeyi dinledik:
-Ben İstanbul Teknik Üniversitesi Gıda Mühendisliği'ni bitirdim. Hep arılarla ilgili çalıştım. Bal, ana işimdi. O günlerde 5 yaşında olan oğlumun sürekli ateşi çıkıyordu ve her defasında antibiyotik kullanmaktan bu ilaçlara karşı alerjisi oluştu. Uzun süren arayışlardan sonra başvurduğumuz bir doktor çarenin bağışıklığın artırılması olduğunu söyledi. O günden sonra bağışıklığı güçlendirmenin doğal yolunu aradık. Bir bilimsel yayında propolis ve arı sütünün çare olduğunu öğrendim. Yani çare hemen yanı başımdaydı. Uyguladık ve başardık. Ve o günden sonra arıların ürettiği her ürünle ilgilenmeye başladım.
Aslı Elif Tanuğur Samancı anlatırken arkadaşımızın Covid'i atlatmasının sırrını da çözmüş olduk.
Aslı Elif Tanuğur Samancı, eşi Taylan Samancı ve İstanbul Teknik Üniversitesi'nden hocası Türkiye'de gıda sektörünün efsane ismi Prof. Dr. Dilek Boyacıoğlu'nu da ikna etti ve arı ürünleri üretmek için yola çıktı.
İşte o yola çıkıştan bu yana 12 yıl geçti. Şimdi binlerce kovanla sunduğu benzersiz kaynakları sürdürülebilir yöntemlerle işleyerek hem doğaya hem insan sağlığına katkı sunmaya devam ediyor. "Arı varsa hayat var" diyor ve ekliyor:
-Biz arının sadece bal yapmadığını daha değerli ürünler ürettiğini keşfettik. Bugüne kadar 50 bini aşkın arıcı ile iş birliği yaptık.
BEE'O ve BEE & YOU Kurucusu ve CEO'su Aslı Elif Tanuğur Samancı tam burada heyecanlanıyor ve devam ediyor:
-Sözleşmeli arıcılık modeli Türkiye'ye sınıf atlattı. 12 yılda Türkiye'de üretilen propolis ve arı sütü başta olmak üzere arı ürünlerini ABD'den Japonya'ya, İngiltere'den Endonezya'ya, Maldivler'den Fransa'ya, Almanya'ya, Hollanda'ya satmayı başardık. Türkiye artık dünyada ikinci sırada... Çam balı üretiminde dünyada birinciyiz. Artık 100 ton propolis, 150 ton da polen üretiyoruz.
Evet arının gücünü keşfeden Aslı Elif Tanuğur Samancı şimdilerde bu gücü kremlere de aktardı. O'nu takibe devam ediyoruz...
Celal Toprak'ın önceki yazıları...