Süleyman Orakçıoğlu’ndan daha fazla ihracat için öneriler

Sesli Dinle
A -
A +
Tekstil ve hazır giyim sektörü önderlik yapıyor, Türk iş insanları Cenevre’den Brüksel’e dünyanın her yerinde ihracatın önünü açmak için mücadele ediyordu. Hong Kong’da yapılan toplantıya müdahale ediliyor, Çin’in haksız rekabetine karşı duruluyordu.
 
İşte o ekibin içinde yer alan iki isimle İstanbul Sanayi Odası’nda ihracatın konuşulacağı bir toplantı öncesi karşılaştık.
 
Yalçın Ayaydın ve Süleyman Orakçıoğlu… Yalçın Ayaydın dertliydi. Trakya’da en çok istihdamı sağlayan kuruluşlardan biri olarak daha fazla ilgi bekliyordu. Mücadele günlerinin lideri Süleyman Orakçıoğlu ise yapılması gereken çok iş olduğunu belirtip “sorsalar anlatırız” diyor ve tecrübeyi aktarmaya hazır olduğunu vurgulayarak şu noktaların altını çiziyordu:
 
-İhracat dediğimiz zaman şu anki rekabet şartlarını göz ardı edemeyiz. Tek bir parametreyle de bakmamız mümkün değil. Artık finansman, rekabet, maliyet artışları bunları dikkate almalıyız. Ama esas unuttuğumuz bir şey var. Rakiplerimiz serbest bizim ise elimiz kolumuz bağlı. Önümüzde büyük bariyerler var. Yakın coğrafyada birçok ülke ile serbest ticaret anlaşması yapamadık. Bu yüzden elimiz kolumuz bağlı.
 
İstanbul’da Deklarasyonu başaran, Adil Tekstil İçin Global İttifak'ın kurulmasını sağlayan ve böylece Çin’i Dünya Ticaret Örgütü karşısında hile yapar pozisyona sokan Orakçıoğlu şu çarpıcı örneği veriyor:
 
-Cezayir’de bizim bir oluşumumuz var ve bunu genişletmek istiyoruz. Cezayir'in Antalya gibi bir kenti olan Oran kentinde bir alışveriş merkezinin sahibi geldi ve “30 Türk markasını alışveriş merkezinde görmek istiyorum” dedi. Bakıyorsunuz Cezayir ve Türkiye arasındaki gümrük tek taraflı olarak bizim aleyhimize… Yani bizim onlara bir gümrük uyguladığımız yok. Bunun tabii neden olarak Avrupa Birliği'yle yaptığımız anlaşmada tek taraflı olarak Cezayir'in uyguladığı bir uygulama var. Onlar bize ürün satabiliyor. Ama biz ürünü sattığımız zaman yaklaşık ortalama yüzde 40 gümrük vergisi ödüyoruz. Ve arkasından yüzde 19 katma değer vergisi var. Malı çekince yüzde 59’unu oradan ödemek zorundasınız. Bunun bir başka örneği Fas… O ülke de aynı şekilde… Orada şu anda iki mağazamız var. Dört mağaza daha eklemek istiyoruz. Ortalama gümrük oranı yüzde 36. Katma Değer Vergisi de yüzde 20… İşe yüzde 56 vergi ile başlıyoruz. Yani müşteri yüzde 56 peşin ödemek zorunda.
 
Bu işin lobi meselesini olduğunun altını çiziyor Süleyman Orakçıoğlu… Bir zamanlar Brüksel’den Cenevre’ye bu işin mücadelesinin yapıldığını hatırlatıyor ve devam ediyor:
 
-Bu ülkelere İtayla satarken böyle bir gümrük yok. Nasıl rekabet edeceğiz İtalya ile? Aynı şekilde Mısır’da da yüzde 35 gümrük var. Ve akabinde yine katma değer vergisi var. Güney Afrika yüzde 42. Dünya ile nasıl rekabet edeceğiz? Bu haksızlıkların giderilmesi için çok çalışmalıyız.
 
Damat başta olmak üzere birçok markanın sahibi olan Süleyman Orakçıoğlu, hazır giyim ve tekstil sektörünün bir türlü giremediği ABD pazarı ile ilgili de şu bilgileri veriyor:
 
-Dünyanın en gelişmiş ülkesi ABD’nin ortalama uyguladığı bir gümrük oranı var. Yüzde 17 ile yüzde 34 arası… Yani neden bu ülkede yoksunuzun cevabı. Oysa bu ülkeye Meksika ürün gönderdiği zaman herhangi bir vergi yok. Biz gönderdiğimiz zaman inanılmaz gümrük oranları var. Son zamanlarda bir de çevre ülkelerden olan para transferleri var. Özellikle Irak'tan bu sorun, daha önce İran'dan yaşanıyordu. Bunları neden anlatıyorum… Önümüzdeki iki ayda farklı coğrafyalarda 14 mağaza açıyoruz. Bütün bu engellere rağmen. Bir de engeller olmazsa bizi kim tutar. Bütün bu durumu mercek altına alıp sivil toplum örgütleri olarak, kamu olarak bir ayağımız Cenevre'de bir ayağımız Brüksel'de, bir ayağımız Washington'da olmalı. Ve bunları kenetlenerek ortaya koymalıyız. Lobi faaliyetleri son derece önemli. Bunları bu sebeple hassasiyetle vurgulamak isterim.

Desteğin binbir yolu var

Süleyman Orakçıoğlu’na kamunun aslında destek vermek istediğini ama Dünya Ticaret Örgütü’nün engelinden çekindiklerini hatırlatıyorum ve ilginç bir cevapla karşılaşıyorum:
 
-Biraz önce söyledim ya tecrübeye ilgi göstersinler diye tam da bunu ifade etmek istedim. Biz yıllar önce İtalya’dan takım elbise siparişi verdik. Ve elbiselere Türk malı damgasının koyulmasını istedik. Özellikle istedik. Türkiye’nin de hazır giyimde marka olması önemliydi çünkü. Adam ‘yapamam’ dedi… Şaşırdık. Neden direniyor diye araştırdık. Meğer ülkesi İtalya malı yazması hâlinde kendisine elbise başına 4 avro destek veriyormuş. Desteklemenin binbir yolu var. Yeter ki sorsunlar bize…

İşte Almanya’da ödül alanlar

İhlas Medya Grubu’nun en genç üyesi Türkiye’de İş Dünyası’nın yeni sayısında Abdulkadir Konukoğlu, kapakta yer alarak deprem bölgesindeki yaraların sarılması ile ilgili çalışmaları anlatıyor. İş dünyasının nabzını tutan dergide Almanya’da yapılan etkinliğin ayrıntıları da aktarılmış. Almanya’da iş insanları, sivil toplum önderleri ve İhlas Medya Grubu’nun üst yönetiminin de katkısı ile başarılı isimlere ödüller verildi. Şimdi o ödüllerden bahsedelim biraz…
 
En İnovatif Marka Ödülü’nü alan Zafer Salman (Türkeimietwagen) etkinlikten sonra Berlin’de turizm fuarına uçtu ve yeni atılımlara yelken açtı. Çiğköftem Avrupa’da En Fazla Şubesi Bulunan Türk Markası Ödülü’nü bileğinin hakkıyla aldı. Uzaktan sağlık hizmeti başta olmak üzere çok sayıda yeniliğe imza atan Medipol Mega Üniversite Hastanesi adına ödülü Uygar Üstün aldı. Yılın Girişimcisi Ödülü’nü Alper Mirmahmutoğulları (Dizayn Grup) aldığında babası İbrahim Mirmahmutoğulları’nın yıllar önce ödül almasını hatırladım. En İnovatif Yapay Zekâ Ödülü’nü alan Mirza Özoğlu’nu da bundan sonra yakından takip edeceğiz. Almanya’da dönerin markalaşması için önemli çalışmalar yapan Mustafa Sayın’ın (Bey Döner GmbH) ödül alması ise bu alanda bizi çok umutlandırdı. Ve Essen’de En Yüksek Ciro Yapan Türk Şirketi Ödülü Mehmet Yaşaroğlu’nun (Meba Steel GmbH) oldu. Konuşmasında cirodan daha önemli çalışmalar yaptıklarını açıklaması, ödülün doğru yere gittiğinin göstergesiydi.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.