Hırvatistan karşısında alınan acı yenilgi, futbolumuzun son durumunun açık bir göstergesidir. Çok geçmişe gitmeye gerek yok; 2008'de bu takım neydi, şimdi ne oldu? Futbolumuzun 2 yıl içinde geldiği durum ortada. Bu gidişle tribünleri para vererek dolduracağız! Milli Takım Hırvatistan karşısında futbolcusu, yöneticisi, taraftarıyla bir skandal, skandalın ötesinde rezaletti. Hiddink, öyle bir takım sahaya çıkarmış ki, bu bilgisizliğinden çok bizimle alay etmesi gibi bir şeydi. Nitekim ikinci yarı oyuna giren Gökhan Töre ve Mehmet Topal, bu takımın en iyilerinden olduklarını gösterdi. Hırvatistan, bize yalnız üç gol atmadı, futbolun nasıl oynanacağını da gösterdi. Yenilgiden daha çok sahada ki skandallar konuşulmalı. Bunların başında Arda ve Emre geliyor. Emre'ye birileri, futbolun ondan önce de oynandığını söylemeli! Adam (!) kendini Messi veya Ronaldo zannediyor! Bu maçın en kötü adamı Emre'ydi. Bu arada taraftara sin-kaflı küfürleri ise affedilir bir olay değildi. Arda'nın da ondan aşağı kalır tarafı yok. Son dakikada Belgrad'a gitmemek için kasti olarak cezalı duruma düşmesi, bence bu formaya yapılan bir yanlışlıktır. Bunun da cezası, kendisine Milli Takımı yasaklamak olmalıdır. Emre de bilerek kart gördü ve cezalı duruma düştü. İkisi de aynı yolun yolcusu! Dünya Kupası öncesinde bu işi biliyorum diye geçinenler (!) mutlak suretle bu takımı tepeden tırnağa değiştirmelidir. Bu kadrodan ancak iki veya üç kişi ile yola devam edilebilir; gerisini koy sepete! Annelerin liginde (!) birbirine efelenen futbolumuz, dışarıya çıktığı zaman süt dökmüş kedi gibi! Bu uğurda harcanan paralar, bir kez daha gözden geçirilmeli. Daha maç saatlerini bile ayarlamaktan aciz yöneticilere verilen 100 bin TL'lik maaşları, bu maçtan sonra artık helal etmiyorum, etmeyeceğim de! Guti'den sonra sıra kimde? Beşiktaş yönetimi Guti'yi göndermekte geç bile kaldı. Bazen böyle transfer geri tepebiliyor. Guti futbola, şöhrete ve paraya doymuş, Beşiktaş'a turistik seyahat için gelmiş, bunu da yaşadığı gece hayatıyla ortaya koymuştu. Zaten bunu kendisi de itiraf ediyor ve her seferinde gitmek istediğini söylüyordu. Son yaşanan olay ise biletinin kisilmesine sebep oldu. Ancak Beşiktaş ile bu oyuncu arasında pazarlıklar sürdüğü için yönetim Guti'nin gönderilişini ertelemek zorunda kaldı. Guti bir Hagi değildi. Beşiktaş'ta kaldığı sürece faydasından çok zararı dokundu. Şimdi sırada Quaresma ile Simao var. İki Portekizli de topun ağzında! Hele hele bir de Galatasaray maçı kötü giderse, Quaresma'nın akıbeti kaçınılmaz! Bu iki oyuncunun dosyası oldukça kabarık. Quaresma'nın son maçlarda vurdumduymazlığı, tribünlerle kavgası, Simao'nun ise formsuzluğu ve takıma bir türlü intibak edememesi, bu iki oyuncunun durumlarının pek parlak olmadığını gösteren işaretler... Alıcı varken bu iki oyuncuyu göndermek, "hatanın neresinden dönülürse kârdır" anlamında yönetime rahat bir nefes aldıracaktır. Spor, müzik ve Rumeli Türkleri Ligin olmadığı hafta müzikten söz etmek istiyorum. Müzikle sporun benzeyen özelliği, ikisi de sanat ve ikisi de kitlelere hitap ediyor. Futbolu, bütün benliğin ve ruhunla oynarsan başarılı olursun. Müzikte de bu böyle. Özellikle kendi öz müziğimiz Türk sanat müziği... İstanbul'da bu müzikle uğraşan birçok amatör topluluk var. Rumeli Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği ile Üsküp Cemiyeti bunlardan yalnızca ikisi... Ancak gerek Rumeli gerekse Üsküp Cemiyeti'nin en önemli özelliği, müziğin yanında bir çok alanda da faaliyet göstermeleri. Ama Türk sanat müziği bu iki cemiyetin vazgeçilmezi. İki topluluk da Türk sanat müziğini yalnız Türkiye sınırları içinde değil, dünyanın bir ucuna kadar götürerek büyük başarı sağlıyorlar. Başbakanımız Recep Tayip Erdoğan'ın Rumeli Türkleri'nin 60. kuruluş yılında yaptığı ziyaret, cemiyetin onur köşesinde büyük bir yer oluşturuyor. Bu iki cemiyetin, müzik dışında yaptıkları yardımlarla ülkemize büyük katkıları oluyor. Bu yardımlar, yalnız ülkemizde değil dünyada Türk'ün olduğu her yere ulaştırılıyor. Yine yüzlerce çocuğa verilen burslarla okumaları sağlanıyor. Kısaca bu iki vakfın faaliyetleri, serhat ülkesi Rumeli'den gelen Türk Bayrağı sevdalıları tarafından bugüne kadar büyük bir coşkuyla yapılıyor, bundan sonra da yapılmaya devam edecek.