Trabzonspor'un, Beşiktaş karşısında gösterdiği direnç ve kazanma azmi, alkışlanacak cinstendi. Özellikle 10 kişi kaldıktan sonra defansta hatasız oynamaya çalışan Trabzonspor'da Giray'ın gelmesiyle Glowacki belki de sezonun en iyi futbolunu oynadı. Demek Polonyalı iyi oynamak için uyumlu partnerini arıyormuş. Giray da defansa dinamizm getirirken, Glowacki'nin işini kolaylaştırdı. Burak ise sezonun en iyi maçını oynadı diyebiliriz. Attığı gol, bence Messi ayarında bir goldü. Gerek takipçiliği, gerekse vuruş tekniği ve becerisiyle mükemmel bir gol attı. Ancak Burak, golün dışında ateşleyicilik görevini de çok iyi yaparak galibiyetin mimarı oldu. Trabzonspor'un bütün problemi orta sahada. Özellikle takımın beyni olarak gösterilen Selçuk'ta, inanılmaz bir düşüş var. Jaja maçları sanki seçerek oynuyor! Colman için bundan önce de yazmıştım; gün dolduruyor. Ceyhun süper bir yedek. Böyle yedek oyuncuya her takım sahip olmak ister. Böyle bir futbolcunun kenarda beklemesi futbol adına büyük lüks! Bunu da halletmek Şenol Güneş'e düşüyor. Trabzonspor için bütün dünya Trabzon denir ama bana göre Avni Aker Trabzon değil! Çünkü ikinci yarıda Trabzonspor içeride oynadığı üç maçı da kazanamadığı gibi, büyük sıkıntılar yaşadı. Yani ikinci yarı ile birlikte Avni Aker, Trabzonspor için kâbus oldu... G.Saray'ın yabancıları skandal G.Saray, futbolda son yılların en karanlık dönemini yaşıyor. Koskoca Avrupa şampiyonu, futbolu bilmeyenlerin elinde adeta çocuk oyuncağına döndü! Gelen vuruyor, giden vuruyor ama değişen bir şey yok. G.Saray'ı Avrupa şampiyonu yapan Hagi, bu çöküşün en büyük mimarı. Hagi, bindiği dalı kesen en taşralı Avrupalı! Hagi bunu para için yapıyorsa, bence G.Saray'dan aldığı para, şimdiye kadar kazandıklarının yanında esamisi okunmaz! O halde, böyle büyük bir futbolcu nasıl oluyor da kariyerini göz göre göre ayaklar altına alabiliyor; şaşıyorum doğrusu. Takımdaki yabancılara gelince; kalitesiz ve sıradan futbolcular. Bunların G.Saray'da oynaması, hem G.Saray hem de Türk futbolu adına tam bir skandal. G.Saray'da forma giyecek futbolcunun kalitesi yanında karizması da önemli. Baros'un dışında bu vasfı taşıyan hiç bir oyuncu yok. Zapata, Neill, Cana, Culio, Stancu ve Pino, hepsi sıradan; sıradan olmanın dışında çok da kalitesiz. Süper Lig bir yana Bank Asya Ligi'nde bile bunlardan çok daha iyileri mevcut. G.Saray, hiç bu kadar sıradan takım durumuna düşmemişti. G.Saray bu durumunu başta Adnan Polat ve sonra da Hagi'ye borçludur!.. Gösterin bakalım tarafsızlığınızı! Futbolumuzda çifte standart olduğu sürece tarafsızlık ilkesinden söz edilemez. Antalyaspor-Beşiktaş maçında Necip'in gördüğü kırmızı kart, ertesi gün basında neredeyse ligin önüne geçti. Basın maçın skoru yerine manşetlerde Necip'in aldığı kartı yazarak Beşiktaş'ın galibiyetine gölge düşürdü. Koparılan yaygaranın nedeni ise Necip, bilerek kart görmüş de kendini cezalı duruma düşürmüş. Peki aynı basın ve futbol otoriteleri -ki bana göre bir iki istisna hariç otorite yok; oturup ahkam kesenler var- G.Birliği-F.Bahçe maçında nerdeydi? Lugano ve Santos da Necip gibi kart görerek, derbi maçı öncesinde cezalı duruma düştü. Ancak basın nedense Necip kadar bu olayı dillendirmedi. Hatta olay kapatılmaya bile çalışıldı. Her fırsatta tarafsız olduğunu ileri süren Futbol Federasyonu ve onun kurumlarına sesleniyorum; tarafsızlığınızı ispatlamak için tam fırsat (!) Lugano ve Santos'a, centilmenliğe aykırı hareketten dolayı birer maç ekstradan daha ceza verin. Ama veremezsiniz; çünkü haftaya derbi maçı var. Bu iki oyuncu G.Saray'a karşı forma giyemezse, ne Federasyon, ne de PFDK kalır! Aykut Kocaman da itirafta bulundu. Lugano'nun isteyerek kart gördüğünü söyledi ancak Santos'u atladı. Aslında Santos'un gördüğü kart daha bilinçliydi. Çünkü bu düzeyde bir oyuncunun hakemden izin almadan sahaya giremeyeceğini, girmesi durumunda sarı kartla cezalandırılacağını bilmesi gerekirdi. Santos bunu bilerek yaptı. Kocaman, Trabzonspor'a verilen penaltıları irdelemekte gösterdiği hassasiyeti (!) keşke bu olayda da gösterseydi. Ama ucu kendisine dokunduğu için Aykut sessiz kaldı. Ligin sonu yaklaştıkça, "başarı için her yol mübahtır" sözü yeniden hortladı!