Bu taraftar var ya bu taraftar!

A -
A +

Trabzonspor taraftarı gerçekten muhteşem. G.Saray maçında 90 dakika boyunca küfürden ve tacizden uzak yalnızca takımlarını desteklediler. Yaptıkları bayrak şov ise Avrupai görünümdeydi. Şahsen ben de o gün tribündeydim ve müthiş etkilendim. Üç büyük takımın tribün liderleri bunu örnek almalı ve ders çıkarmalı. Böyle bir taraftarı arkasına alan takım yetenekli futbolculara da sahipse, şampiyon olmamak için hiçbir neden kalmaz. Trabzonspor için en büyük rakip masa başı oyunları olur ki, buna da cesaret edecek hiçbir "babayiğit" göremiyorum! "Façasını" düzeltti, iyi antrenör oldu (!) Bordo-mavililerin başarısının en büyük sırrı Şenol Güneş'in "façasını" düzeltmesi (!). Galatasaray maçında Güneş artist gibiydi! Siyahlar içinde, bir antrenörden çok, tıpkı bir jönü andırıyordu. Bunları ne için mi yazıyorum; Milli Takımın başında iken mesleğinden çok kılık kıyafetiyle eleştirilen Güneş, şimdilerde giyim kuşamıyla örnek gösteriliyor. Demek ki başarısız olan Şenol Güneş değil, futbolu kıyafete kadar indiren "çakma" gazetecilermiş! Fener'e 10 yabancı da yetmedi Üç büyüklerden Fenerbahçe ile Galatasaray bu yıl Avrupa'ya erken havlu attı. Her fırsatta yabancı kontejanının serbest bırakılmamasından dolayı Avrupa'da başarılı olamadıklarından dem vuran yöneticiler, başarının yabancı futbolcu sayısından değil, kafa yapısından kaynaklandığını anlamışlardır umarım. G.Saray Avrupa'yı dize getirirken, UEFA Kupası'nı "3 buçuk" yabancı oyuncu oynatarak kazanmıştı. Cimbom Arsenal'i, 10 kişiyle, Süper Kupayı da, dünya devi Real Madrid'i "altın golle" devirerek elde etmişti. Spor programları trajikomik Televizyonlardaki spor programlarından bazıları trajik olduğu kadar da komik!.. Aslında "spor programları vejetaryeniyim." Yani yemem. Geçtiğimiz akşam nasıl olduysa birine takıldım. Hay takılmaz olaydım! Spor programını bir "futbol duayeni" (!) sunuyor. (Kendileri öyle söylüyor). İki yanında eski bir teknik direktör ile hakem hocası Galatasaray'ın yediği ilk golü tartışıyorlar. Duayen (!), "Ben olsam bu pozisyonda topu elle çıkarırdım. Penaltı olurdu ama golü de kurtarmış olurdum. Zaten maç da bitiyordu." Eski teknik direktör, istemeye istemeye "duayen"in sözlerine katılıyor. Nasıl katılmasın, cebine yılda 500 bin dolar giriyor. Hem de kemiksiz! Hakem hocası ise bu fikre katılmıyor ve "duayen"in bu sözleriyle futbolcuları yanlış yönlendirdiğini, hiçbir oyuncunun maçın son dakikasında bile oyundan atılmak istemeyeceğini belirterek karşı çıkıyordu. Bizim "duayen"imiz bu sözler karşısında kızardı morardı, öylece ekranda kala kaldı! Vural'ın fendi basını yendi! Yılmaz Vural, işini bilen bir teknik adamdır. Kasımpaşa, Kasımpaşa olduysa bunu Vural'a borçludur. Vural'ın renkli kişiliği, Paşa'nın ilgi çekmesindeki en büyük etkenlerden biridir. Sevgili hocam, kendisinden söz ettirecek şeyleri adeta üretir! Beşiktaş maçının sonunda da böyle oldu. Vural, baktı ki gecenin kahramanları, penaltıyı atamayan Guti ile kurtaran kaleci Tolga olacak, hemen kafayı çalıştırdı (!), maç biter bitmez hakemin yanağı yerine, bayram çocuğu gibi elinden öpüverdi! İşte ne olduysa bundan sonra oldu. Basın, Guti ile Tolga'yı bir tarafa bırakarak, Vural'ın el öpmesini gündeme taşıdı. Nasıl ki insan köpeği ısırınca (!) haber oluyorsa, Vural'ın da yanak yerine el öpmesi olay olmuştu. Sonuç olarak, Vural'ın fendi basını yine yenmiş oldu!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.