Yenilen üç gole rağmen oynanan futbola bakarak Trabzonspor için, CSKA Moskova karşısında "mağluptur bu yolda galip" diyorum. Gerçi ortada bir hezimet var ama Trabzonspor'un 90 dakika boyunca ortaya iyi futbol koyduğu bir gerçek. Türk futbolunun genelinde olan son vuruştaki beceri eksikliği bu maçta da fazlasıyla görüldü. Futbolda güzel oyuna puan verilmiyor; önemli olan maçı kazanmak! Trabzonspor oynamasına oynadı ama gel gör ki rakip maç boyunca 4-5 atak yaptı, üçünü golle sonuçlandırdı. Tarih, Trabzonspor'un iyi futbolunu değil, CSKA'nın galibiyetini yazacak! Ankaragücü maçında yenilen iki gol, CSKA maçı öncesinde bazı sinyaller verdi ama ne yazık ki buna tedbir alınmadığı açıkça görüldü. Trabzonspor'un en zayıf halkası, defansın göbeği... Bu, ligde bir derece idare ediyor ama CSKA gibi hızlı forvetler karşısında yeterli olmadığı gün gibi aşikar. Hele ikinci golde... Giray'ın, "Servetvari" bir çalım sonunda nasıl aciz kaldığı ve bunun yanında kademe anlayışının olmadığı açıkça görüldü. Bu arada Şenol Güneş'in, çok iyi oynayan Cech'i oyundan alması, farkı artıran en büyük nedendi. Güneş, bence sakat sakat oynayan Serkan'ı çıkarıp, defansı bozmaması gerekirdi. Ayrıca bu tür maçlarda yenilen her gol çok büyük önem taşıyor. Çünkü ikili averaj geçerli. Bu yüzden Trabzonspor'un rövanşta CSKA'yı yenmesi artık kaçınılmaz oldu. F.Bahçe taraftarına yakışmadı Bazı Fenerbahçe taraftarları ayıp etti! Trabzonspor'un, CSKA Moskova ile oynadığı maçta, sarı-lacivert formalarıyla ellerinde CSKA atkıları Rus takımını desteklemeleri Türk futboluna indirilmiş bir darbedir. Benim gözümde Türkiye'de bir numara olan Fenerbahçe taraftarının bu üç beş kişisi, bu olayla sınıfta kalmıştır. Fenerbahçe tribün liderlerinin bu olaylardan dolayı en azından bir açıklama yapması beklenirdi. Üstelik desteklediğin takım Rus; sıradan bir Avrupa takımı olsa biraz su götürür. Nedense Fenerbahçe taraftarı hala Trabzon ve UEFA Başkanı Platini'yle uğraşıyor. Oysa ki biraz içeriye baksa her şeyi çok iyi görecek. Ama onlara da hak veriyorum; Fener sevgisi ve aşkı öyle büyülemiş ki, başka bir şey görmüyorlar; daha doğrusu görmek istemiyorlar! Engel tanımayan engelliler Düşmüşüz bir futbol derdine, kimsenin gözü başka bir sporu görmüyor! Oysa etrafımıza bakarsak, futbolun dışında birçok başarıyı görmemiz mümkün. Dünyayı üç kez dize getirmiş engelli bir takımımız var ki, başarı sözcüğü onlar için az kalır. Bütün dünya onların önünde eğilirken, biz bu Aslanlar'dan bahsetmek için sanki nazlanıyoruz! Bu, gerçek şampiyonlara haksızlıktan başka bir şey değildir. Galatasaray'ın Tekerlekli Sandalye Basketbol Takımı, Japonya'da düzenlenen Kıtalararası Dünya Şampiyonası'nda, bundan önce de olduğu gibi başarısına bir yenisini daha ekledi. Cimbom, Türk basketbolu adına tarih yazdı. Böyle büyük bir şampiyonada bu tür bir kupayı üçüncü defa kazanmak her babayiğit takımın harcı olmasa gerek! Bize böyle bir gururu yaşatanları bırakın yazmak, sırtımızda taşımak bile azdır! Bu sporcular engelli ama aslında hiçbir engeli tanımıyor. Bence gerçek sporcu ve gerçek başarı bu olsa gerek. Saygı değil saygısızlık! Geçtiğimiz hafta yine yüreğimiz yandı. Çiçeği burnunda gencecik 24 asker ve 5 polis evladımızı teröre kurban verdik. Bütün bunlar sonunda yüreğimize taş basıp onları sonsuzluğa uğurladık. Türkiye'nin dört bir yanında teröre lanet ve protesto yağdı. Futbol Federasyonu da terörü protesto etmek amacıyla bu hafta oynanacak maçların 3 dakika geç başlaması kararını aldı. Aldı almasına da "ama bu nasıl protesto" dedirtti! Öyle ya; böylesine bir olayda üç dakikanın lafı mı olur? 29 şehide 3 dakikalık saygı yeterli mi? Federasyonun yaptığı saygı mı yoksa saygısızlık mı? Zaten en az 5-6 bin seyirci türlü nedenlerle maça üç-beş dakika geç geliyor. Eğer sen ses getirmek istiyorsan, matem ilan et ve maçları bir hafta ertele. Diyelim bunu yapamıyorsun (ki özerk olduğuna göre istesen yaparsın) hiç olmazsa maçları 3 dakika yerine bir saat geç başlat. Böyle bir protestoyu ne duydum, ne de şahit oldum! Maçlar, sakatlık ve türlü nedenlerden dolayı çoğu zaman 6 dakika geç bitiyor. Ama sen kalkıyorsun böyle bir hassas konuda protesto için üç -beş dakikanın hesabı yapıyorsun. Doğrusu söylenecek tek söz var; yazıklar olsun!..