Bir Süper Lig sezonunu daha geride bıraktık. Her zamanki gibi bir takım şampiyon oldu. F.Bahçe, bu uzun ve zorlu maratonda ipi göğüslemeyi başardı. Galip gelen, şampiyon olan her zaman haklıdır. Bu nedenle F.Bahçe'nin şampiyonluğunu canı gönülden kutluyorum. F.Bahçe'nin ikinci yarıda 18 maçtan 17'sini kazanması bence 34 haftaya damgasını vuran en büyük olaylardan biridir. F.Bahçe, bu başarısıyla Süper Lig'de bir ilke imza atan takım olarak tarihe geçti. F.Bahçe kadro yapısı yanında, yönetimsel ağırlığı itibarıyla tartışmasız ligin en güçlü olanıydı. Şampiyonlukta kadronun güçlülüğü yanında Başkan Aziz Yıldırım'ın da başarısını unutmamak gerekir. Yıldırım, özellikle ikinci yarıya damgasını vurdu ve şampiyonlukta Alex'ten sonra baş rolü oynadı. Yıldırım gitti gözüyle bakılan, daha doğrusu Kocaman'ın dışladığı Alex, Cristian ve Santos'u kadroya kazandırarak, bence devre arasında bütün kulüpler içinde en iyi transferi yaptı. Bu aynı zamanda Aykut Kocaman'ın da kurtuluşu oldu. Yıldırım, bir başkanın takım üzerinde etkinliği ile nelerin olabileceğini göstermesi açısında örnek teşkil etmelidir. Bu arada F.Bahçe'de Alex için ayrı bir paragraf açmak gerekir. Alex saha içinde şampiyonluğun kazanılmasında tartışmasız birinci adamdı. Bir futbolcunun tek başına maç aldığını Alex, Türkiye'de defalarca gösterdi. Brezilyalı oyuncu, gol krallığı yanında asistleriyle de taraflı tarafsız herkesin beğenisini kazandı. Alex gibi oyunculara yalnız kapımız değil, gönlümüz de sonuna kadar açık. Ancak Türk vatandaşlığına geçmek isteyen Alex'in, eşinin son maçta elinde Brezilya bayrağı ile sahaya inmesini Alex adına yadırgadım. En azından diğer elindeTürk bayrağı da olmalıydı. Alex'in dışında şampiyonluğa damgasını vuran diğer futbolcular arasında ilk sırada kaleci Volkan'ı gösterebilirim. Volkan'ı, Lugano, Gökhan Gönül, Niang ve diğerleri takip ediyor. Şimdi gözler F.Bahçe'nin Avrupa'da alacağı sonuçlara çevrildi. İnanıyorum ki F.Bahçe, Avrupa'da da Türkiye'nin yüzünü güldürecektir. Trabzon sil baştan!.. Trabzonspor, şampiyonluğu kaçırdı ama taraflı tarafsız gönüllerin şampiyonu oldu. Kısıtlı bir kadro ile özellikle ikinci yarıda, F.Bahçe ile yaptığı amansız yarışta lige renk getirdiler. Bir kez daha görüldü ki, Trabzonspor'un olduğu bir şampiyonluk yarışı, lige ayrı bir hava ve heyecan veriyor. Bir söz vardır: "Galiptir bu yolda mağlup" Trabzon, belki şampiyon olamadı ama özellikle muhteşem taraftarı verdiği mücadeleyle alkışı hak etti. Trabzonspor Yönetimi, 27 yıl sonrasında avucunun içine kadar gelen şampiyonluğun neden kaçtığının özeleştirisini yapmalıdır. Bunun bence birinci derecede sorumluluğu aşırı derecede centilmenlik gösterisi yapan yönetimindir. Zamanı geldiğinde dişini gösterip, yumruğunu masaya vuramayan başta Başkan Sadri Şener ve yönetimi bu yarıştaki sonuçta büyük etken olmuştur. Atı alan Üsküdar'ı geçtikten sonra Şener'in yaptığı açıklamalar, bence yalnızca kendisini tatmin etmiştir. Şener'in, "F.Bahçe Futbol Federasyonu'nun şampiyonu" sözleri, zamansız ve yersiz sarf edilen sözlerdir. Şampiyonluğun ertesi günü Şener'in verdiği demeç, F.Bahçe'yi yücelttiği gibi Trabzonspor'un centilmenliğine de gölge düşürmüştür. Şener, suçlamalarını daha sonraki günlere saklamalıydı. İşte bu tür yönetimsel hatalar, şampiyonluğun kaçmasında büyük rol oynadı. Bu arada yapılan ara transferler ise tam bir skandaldı. Trabzonspor, kadroyu sil baştan yapmalı. Gelecek yıl eldeki kadroyla lige girmesi, hele hele Avrupa arenasına çıkılması, Trabzon için büyük hüsran olur. G.Saray'ın şansı Aysal G.Saray çok büyük bir yapılanma içine girdi. Yıllardır hep parasız başkanlarla boğuşan bu kulüp ilk kez paralı bir başkanla tanıştı. Ünal Aysal, gerçekten G.Saray için büyük bir şans. Parasız başkanlar derken, Faruk Süren'i ayrı tutuyorum. Böyle parasız başkan dostlar başına. Çünkü Süren, bence Ali Sami Yen'den sonra G.Saray'a gelmiş en büyük başkandır. Süren sayesinde yalnız G.Saray değil, Türk futbolu çağ atlamıştır. UEFA Kupası'nın yanında, Real Madrid'den söke söke alınan Süper Kupa, Faruk Süren ve yönetimi zamanında olmuştur. Bunun için Süren'in yeri yalnız G.Saray'da değil, Türk futbolunda da ayrı bir önem arzeder. Ünal Aysal ise ufku ve futbol görüşü itibarıyla çok ayrı bir kişiliğe sahip. Lider bir isim. Aysal'ın daha seçilmeden ortaya koyduğu görüşler, yalnız G.Saray açısından değil diğer kulüpler tarafından da benimsenmeli. Aysal'la yeni bir dönem içine giren G.Saray'ın ufku açık. Aysal'la G.Saray'ın büyük başarılara imza atacağına inanıyorum. Gelelim Fatih Terim tercihine. G.Saray için Terim büyük bir heyecandır. Çünkü Terim'le, G.Saray et-tırnak gibidir. G.Saray'ın bugün bulunduğu durumda, Aysal'ın yapabileceği en iyi tercihtir. Fatih Terim, despotluğu, futbol bilgisi, futbolcu üzerindeki etkinliğiyle yapılan transferlerin en iyisidir. Yeter ki o yüzbin dolarlık ve elinde bonservisi olan bedava türündeki oyuncular gönderilebilsin. Bunu da Sayın Aysal'ın yapacağına inanıyorum. Üç kaliteli yabancı transfer, 10 tane transferden çok daha iyidir. Bunun örneklerini G.Saray, son dört yılda yaşadı. Sözün kısası, tencere yuvarlandı kapağını buldu. Aynı zamanda da rakiplere büyük gözdağı oldu!..