Play-off'ta Hırvatistan'la eşleştik. Öncelikle ilk maçın sahamızda oynanacak olması bana göre büyük bir avantaj. Nedeni ise, ilk maçta en azından rakibin bilinmeyen yönlerini tanıma imkanına sahip olacağız ve bu da ikinci maç öncesinde bazı tedbirleri almamızı sağlayacak. Grubu ikinci bitirmemiz en çok tartışılacak konu. Tartışılmayacak, başarının Hiddink'e rağmen elde edilmesidir. Neden şöyle bir şey yapmıyoruz; play-off'ta oynayacağımız Hırvatistan maçlarına Avrupa'da mücadele eden gurbetçi futbolculardan oluşan on birlerle çıkalım. (Kaleci Volkan ile Burak hariç) Yapacağımız şey; Mehmet Topal, Gökhan Töre, Tuncay Şanlı, Mehmet Ekici, Mevlüt Erdinç gibi oyuncularımıza şans vermek... Bu arada bir de Hiddink problemi var. Eğer bundan sonra Hiddink ile yola devam etmeyeceksek (ki büyük ihtimalle böyle olacak) bu iki maça, ileride Milli Takım için düşünülen isimle hazırlanmalı ve çıkmalıyız. Abdullah Avcı ise ona, Ertuğrul Sağlam ise ona bu takımı emanet etmeliyiz. Artık bu saatten sonra doymuş teknik adam ve futbolculardan Milli Takıma bir hayır gelmez! Mesut vatan haini mi kahraman mı? Türkiye'de her şey bir tarafa bırakıldı, Alman Milli Takımı'nda oynayan Mesut Özil tartışılıyor. Almanlarla oynayacağımız maç öncesinde Özil epey bir tepki aldı. Sanki ekmeğini biz veriyoruz! Mesut Özil, sakat olmadığı halde, ağrılarını bahane ederek İstanbul'da forma giymedi. Ama aynı Özil, bu kadar büyük ağrıları üç günde atlatarak Belçika maçına çıktı; çıktığı da iyi oldu, Almanları ateşleyen ilk golü attı. Ve bu gol, Türk Milli Takımını tercih etmediği için vatan haini ilan edilen Özil'i üç gün içinde kahraman yaptı. Mesut, daha önce Galatasaray'ın ayağına kadar gelmiş, ancak boyu kısa, cılız bir görüntüye sahip olduğu için tercih edilmemişti. Milli Takım yöneticileri de aslında Özil'in farkında değildi. Ne zaman ki Alman Ligi'nde Mesut'u gördüler, sazan gibi atladılar! Ancak iş işten çoktan geçmişti. Şimdi bu oyuncu için yapılan bunca yaygara, o çok bilen (!) futboldan anlayan (!) sorumluların suçlarını örtbas etmesinden başka bir şey değildir! Bünyamin Gezer'i G.Saray götürdü! Bünyamin Gezer hakemliği bıraktı. Bıraktı da çok etik olarak değil! Önce işini garantiye aldı daha sonra düdüğünü astı! Bünyamin Gezer'i en çok ben eleştirmiştim. Ne kadar haklı olduğumu şimdi daha iyi anlıyorum! Gezer'in son vukuatı, Galatasaray kalecisi Muslera'yı Karabükspor maçında yok yere sahadan atmasıydı. Bünyamin Gezer bu kartı bir türlü izah edemedi! Son adam olduğu için, rakibini sakatlama kastıyla hareket ettiği için kırmızı kart gösterdiğini beyan etti. Ben de "Gezer iki hata yaptı" diye yazdım ve televizyonda eleştirdim. Bana göre Bünyamin Gezer yine bir Fenerbahçe-G.Saray maçında, Cimbom aleyhine öyle bir penaltı çaldı ki, buna Alex bile şaşırdı. Ve Gezer Galatasaray'ı maalesef o maçta da katletti! Galatasaray Kulübü hep suskun kalır ama çokta iyi iş bitirir. Ve yine öyle de oldu. Gezer, şimdi yorumculuk yapacakmış. Merak ediyorum, bilmediği bir konuda neyin yorumculuğunu yapacak! Antalyaspor meydan okuyor! Antalyaspor, ligde bütün takımlara örnek olması gereken bir mücadele veriyor! 10 Türk futbolcusu ile sahaya çıkan Antalyaspor'u canı gönülden destekliyor ve alkışlıyorum. Mehmet Özdilek'in "Ne varsa Türk futbolcusunda var" felsefesinden hareket ederek, bütün takımların aksine yalnızca bir yabancıyla sahaya çıkması, onun Türk futbolcusuna olan inancını gösteriyor. Bence başarılı da oluyor. Tribünde bile yabancı oyuncu oturtan kulüpler, Antalya kadar olamıyor. İyisini getirmedikten sonra yabancıyla oynamak yalnızca Türk futboluna darbe vurmak anlamına gelir. İşte Milli Takım gerçeği ortada. Bütün ümidimizi Burak'a bağlamışız; o atarsa kazanıyoruz. Çünkü golcülerin hepsi yabancı. Her şeyi ödüllendiren bir Futbol Federasyonu, Antalyaspor'un Türk futboluna bu katkısına neden seyirci kalıyor! Antalyaspor'un bu durumu, ileride bütün takımlara örnek olacaktır.