Trabzon Barça'yı izlemiş!

A -
A +

Trabzonspor belli ki Barcelona'yı çok izliyor! Futbolcular bu takımın tesiri altında kalmış. İspanyollar gibi çok pas yapmak istediler ancak az daha kendilerine pahalıya patlayacaktı. Orta sahada olur olmaz yerde yapılan pas alışverişlerinde, Bucasporlu futbolcular kaptıkları her topla tehlikeli oldu. Özellikle Selçuk, Alanzinho, Colman'ın abartılı pas yapmaları rakip takımın işine yaradı. Bucasporlu oyuncular, hem çabuk defansa dönme imkanı yakaladı, hem de kaptırdıkları her topla, Onur ile karşı karşıya kalma fırsatını yakaladı. Trabzonspor'da şimdi herkes "Yattara bir harika" diyecek. Ben bunlara katılmıyorum. Gineli oyuncu, kendine oynuyor. Kalan zamanda takımı düşünüyor. Yani Yattara'nın, Trabzonspor kazanmış hiç ama hiç umurunda değil. Diğer tarafta bir Jaja var; bence Trabzonspor'un son on yılda getirdiği en iyi yabancı. Her hareketiyle klas bir futbolcu. Şenol Güneş, inat edip bu oyuncuyu orta saha yerine ceza sahasına yakın bir yerde oynatsa, her maç Trabzonspor için bayram olur! Bucaspor, haddini bilerek oynadı. Aybaba, Trabzon'u iyi bildiği için orta sahayı kalabalık tutup Trabzon'a mümkün olduğu kadar boş alan bırakmamaya çalıştı. İlk yarıda bunda da başarılı oldu. Bucaspor, toplama bir takım ancak böyle oynamıyor. Sanki yıllarca birlikte oynuyormuş gibi görüntü verdiler. Bunda da deneyimli teknik adam Aybaba'nın büyük katkısı var. Sarı-lacivertlilerin ilk yarıda girdikleri gol pozisyonlarında şansızlıktan çok beceri faktörü ön plandaydı. Gelelim Cüneyt Çakır'a; Çakır, tam anlamıyla eyyamcı bir hakem. Selçuk'un düşürülüşündeki net faulü süzemedi. Bu pozisyonda oynattı, Selçuk'un yerde rakibine yaptığı sert hareket kırmızı kartlıktı ancak Çakır, daha önce faulü veremediği için kartını göstermeye cesaret edemedi. Çakır, penaltı pozisyonunda da düdüğü çaldıktan sonra kartını tereddütlü çıkardı. Bu pozisyonda önce yerde kalan Engin'e doğru yürüdü, sonra bir anda karar değiştirerek penaltı noktasını gösterdi. Bence Çakır, G.Saray-Beşiktaş maçında olduğu gibi yine sınıfta kaldı. Söztutan'ı yakalayamıyorum! Türkiye gazetesi ailesinden hiç kopmadım. Ancak zorunlu gidiş-dönüş oldu. Türkiye gazetesinin bir ferdi olmam, doğrudan doğruya Sadık Söztutan'ın gayretiyledir. Daha önce de çalışırken birden bir ayrılık oldu. Yine beraberiz dediğim anda bu defa Söztutan gitti! Anlayacağınız, ben kovalıyorum Sadık Söztutan kaçıyor! Halı sahada birlikte top oynarken kolay yakalıyordum (!) ama şimdi gözümle bile takip edemiyorum. Söztutan, bir vazife değişimi sonucunda gazetenin spor müdürlüğünden yazi işleri müdürlüğüne atandı. Çok daha iyilerine layık. Ama ben yine öksüz kaldım! Söztutan'dan boşalan spor müdürlüğüne mesleğimizin duayeni ve bu camianın çok sevdiği deneyimli bir arkadaşımız Naci Arkan geldi. Kendisiyle seksenli yılların başında Güneş gazetesinde çalışmıştım. Sadık Bey için ne söylüyor ve düşünüyorsam, Naci Arkan için de hepsi geçerli. Zaten tek tesellim de bu. Sporun görünmez kahramanları İstanbul Bahçelievler Belediyesi ve Başkan Osman Develioğlu mükemmel eserler ortaya koyuyor. Gün yok ki, Türk sporuna bir katkıda bulunmasın. Develioğlu, bazı kulüplerin yapamayacağını bir belediye olarak kendi imkanlarıyla gerçekleştirip amatör spora büyük hizmetlerde bulunuyor. Bahçelievler Belediyesi, bunu yaparken ekip çalışmasından da güzel örnekler veriyor. Develioğlu'nun en büyük şansı, basın danışmanı Mustafa Holoğlu. Holoğlu, görevini eksiksiz yaparken, ortaya çıkan güzelliklerin servis edilmesinde büyük katkıda bulunuyor. İşler tıkırında gidiyor ve kazanan Bahçelievler ilçesi oluyor. Dolayısı ile Develioğlu ile Holoğlu, sproa verdikleri hizmetlerden dolayı alkışı da hak ediyor. Neill'dan, Çakır'a ders Türkiye Ligi'nde futboldan çok hakemler tartışılıyor. Ama olayların üzerine sanki ölü toprağı atılmış (!) kimse kurcalamak istemiyor, üstelik örtülmeye bile çalışılıyor. Derbi maçında Türkiye'nin en kariyerli hakemi Cüneyt Çakır, öyle bir hata yaptı ki, affedilir gibi değil! Nobre-Neill hava topunda, çaldığı faul bir yana gösterdiği sarı karta, bu defa "kargalar" değil ama rakip bile güldü! G.Saraylı futbolcu, olayın sarı kartlık olmadığını, hareketleriyle Çakır'a belli etmeye çalıştı ama ne gezer. Çakır yanlışından döneceği yerde neredeyse Neill'a da kart gösterecekti. Şimdi denilecek ki hakem yorumu. Hakem yorumu da, ancak yorumlar benim bildiğim kadarıyla futbol kurallarına göre yapılır. Çakır, ya kuralları uygulamadı ya da bilmiyor. Bütün bunlara rağmen yine de Çakır haftanın en iyisiyse, centilmenlik davranışında bulunan Neil, haftanın "aptalı" olur! İkinci bir hakem olayını ise İstanbul BB-F.Bahçe maçında yaşandı. Halis Özkahya, bu karşılaşmada çok net olarak "çifte standartın" açık örneklerini sergiledi! Özkahya, penaltı pozisyonuna itiraz eden Ekrem'in "yalvarışlarını" kırmızı kart ile cezalandırırken, rakibine yaptığı kasıtlı hareketten dolayı adeta "utancından" yerin dibine giren Alex'i, oyundan atamadı. Bu çifte standart değil de ne? Özkahya, tarafsızlığına gölge düşürdü! Bu çifte standartlar hep bir takımın lehine olursa, işte o zaman insanların aklına başka şeyler geliyor. Geriye gidip hatırlayalım; G.Antep-F.Bahçe maçında, Alex, bir pozisyonda Özkalfa'nın düdüğünden sonra topa vurdu, bunun karşılığı sarı kart olması gerekiyordu. Ancak Özkalfa, bunu es geçerek ligin belki de kaderini etkilemiş oldu. Çünkü Brezilyalı oyuncu o ikinci sarı kartı görmüş olsaydı, cezalı olacak ve Buca'ya karşı oynayamayacak o golleri de atamayacak. Aynı Alex, yukarda da belirttiğim gibi İstanbul BB maçında kırmızı kart görse üç puanı getiren golü atamayacaktı. Bütün bunlara baktığımız zaman F.Bahçe, cezalı (!) bir futbolcuyla tam altı puan kazandı. Peki şimdi soruyorum; nerede kaldı hakemlerimizin tarafsızlığı. Ayrıca, Alex ile Emre, "milletvekilleri"nden bile daha büyük dokunulmazlığa sahip! Emre, G.Saray'da oynarken, beş veya altı maçta bir cezalı duruma düşerdi. Şimdi, iki veya üç sarı kartla sezon bitiriyor. Çifte standartı gökte aramaya gerek yok, Şükrü Saracoğlu'na uzan görürsün!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.