Trabzonspor ve Burak

A -
A +

Trabzonspor için geri sayım başladı. Galatasaray galibiyeti, Trabzon için şampiyonluk maçı kadar önemliydi. Şimdi bana göre Trabzonspor'un önünde çok önemli iki karşılaşması var. Bunları kazanması durumunda, Trabzonspor yüzde 51 şampiyon! Bunlardan birincisi, Bursa, ikincisi ise Eskişehirspor. Bu iki karşılaşmayı kayıpsız geçmesi durumunda Trabzonspor'u kimse durduramaz. Trabzonspor'un, oynayacağı son 6 maçta en büyük rakibi, sakatlık ve ceza olacak. Bir örnek Galatasaray maçında yaşandı. Bu karşılaşmada, Burak'ın attığı golden sonra formasını çıkarıp sarı kart görmesi, sorumsuzca bir davranışından başka bir şey değildir. Burak, eğer G.Saray karşısında gördüğü sarı karttan dolayı kalan maçlarda cezalı duruma düşerse bu vebalin altından kalkamaz! Trabzonsporlu oyuncular, son 6 haftada kendilerine cam adam (!) gibi özenle bakmalı. Buna devamlı değindim, bir kere daha söylüyorum; son altı maç, yalnız sahada değil, saha dışında da oynanacak! Ancak her şeye rağmen Trabzonspor'un elinde büyük bir avantaj var. Kendi şansını kendi belirleyecek. Bu, bir gerçek, gerisi ise teferruat! Polat'ı kim affedecek? İnsan, "ne oldum değil ne olacağım demeli" ama günümüzde "ne oldum" geçerli! Galatasaray Başkanı Adnan Polat, hâlâ "ben" konusunda ısrarcı. Galatasaray tarihinde belki de en fazla taviz verilen başkanlardan biri Adnan Polat'tır. Ancak Polat'ın, bütün bunlara rağmen Galatasaray'ı getirdiği durum ortada. Koskoca Avrupa şampiyonu, Süper Kupa sahibi Galatasaray'ı yerle bir eden kendi yönetimidir. Şimdi ise Galatasaray takımı, küme düşmemek için oynamakta. Polat'ın, bütün bunlara rağmen kendisine yapılanları affetmeyeceğini söylemesi, "Yavuz hırsız-ev sahibi" sözünü insana hatırlatmakta! Bundan 40 yıl önceki Galatasaray yönetimleri böyle başarısız olsalardı, değil Galatasaray Kulübü'nün kapısından girmek, İstanbul'u terk etmek zorunda kalırdı! Bence Adnan Polat'ın, bu yaptığı duygu sömürüsünden başka bir şey değildir! İnsanoğlu, nasıl ki başarıda alkış istiyorsa, başarısızlıkta da gitmesini bilmeli. Adnan Polat, ne yazık ki koltuk hırsından bunları ne görebildi, ne de kabul edebildi! Ünder, doğru yolda Galatasaray, bence en büyük vefasızlığı bünyesinden yetişen çok değerli insanlara yapıyor. Fatih Terim, Galatasaray'ın yetiştirdiği hem bir numara bir futbolcu, hem de futbol adamıdır. Ama gerektiği gibi -bu benim kanaatim- ilgi görememektedir. Örnekleri çoğaltmak mümkün; Bülent Korkmaz, Bülent Ünder... Bülent Korkmaz da bence başarılı olacağı bir dönemde adeta önüne engeller konulup gitmesi için zorlanmıştı. Şimdi ise sırada Bülent Ünder var. Bülent Ünder, bu kulübün kurucusu Ali Sami Yen kadar gerçek bir Galatasaraylıdır. Bakıyorum da dün bir, bugün iki Ünder, Pino ile yıpratılmaya çalışılıyor. Pino yolcu, Ünder, bu kulüpte hancıdır! Bülent Ünder, kimsenin cesaret edemediği radikal birtakım kararlar almak için harekete geçtiği sırada, Alex'i, futbolcu kabul etmeyen futbol dahileri (!) ortaya çıktı, bu kez de Ünder'e saldırdı! Bu kafalar yüzünden değil mi ki, Türkiye Ligi, Türkiye Ligi olmaktan çıkıp, yüzde 51'i yabancı oyuncudan oluşan ne idüğü belirsiz bir lig oldu! Türkiye'de sistem yerle bir! Futbolda sistem önemli bir kavram. Ancak Türkiye'de bunun geçerliliği tartışılır. Sistemi uygulayabilmek için birbirinin alternatifinde kaliteli futbolculara sahip olmak gerekir. Sistemi oynatan futbolcudur. Sistem, Barcelona, Real Madrid, Chelsea, Liverpool, gibi takımlar için vardır. Çünkü bu takımlarda, kadro yapısında, futbolcular arasında çok büyük farklılıklar yok. Messi, Ronaldo gibi istisnalar hariç... Barcelona'da, Puyol oynamadığı zaman onun yerine oynayan hangi futbolcu olursa olsun sistemi tamamlıyor. Türkiye'de ise bu durum tam aksine. Trabzonspor'da, Onur, Egemen, Engin, Selçuk yoksa sistem yerle bir! Beşiktaş'ta da bu geçerli. Siyah-beyazlıların her şeyi Guti ve Quaresma. Bu iki oyuncu olmadığı zaman bunların yerine oynayanlar ne yazık ki oynamayanları mumla aratıyor! Bu yüzden de sistem olayı ortadan kalkıyor. Bundan dolayı da Türkiye'de sistem, taktik, hepsi laf! Gerçek olan futbolcunun kalitesi ve o maçta göstereceği performans. Spikerler çıldırtıyor Lig TV'yi izlemek için çelik gibi sinire sahip olmak gerekiyor! Çünkü spikerler, akıl almaz derecede hatalarının yanında saçmalıyorlar ve en acıklısı da Türkçemizi adeta paramparça ediyorlar! Bu yüzden de aboneliğimi iptal ettirmeyi düşünüyorum! En çok hayretime giden de spikerlerin maçları televizyonda radyodaki gibi anlatmaları... Oysaki onların televizyonda gördüğünü biz de görüyoruz. Bence burada yapılacak şey, bizim göremediğimizi bize anlatmaları! Bazıları da var ki, esas görevini unutuyor; yorum yapıyor. Eğer spiker yorum yaparsa, yanındaki yorumcuya ne gerek var. Yorum yapmak, spikerin işi değil. Çünkü bu durumda tarafsızlıklarını da yitirmiş oluyorlar. Ama böyle spikerlerin yanında en zor maçı yağdan kıl çeker gibi anlatıp üstesinden gelenler de var. Böyle spikerleri dinlerken, o maçın bitmemesini istiyor insan!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.