Trabzonspor'un başarısı büyük

A -
A +

Trabzonspor, Athletic Bilbao karşısında zoru başardı (eğer bir de tur atlarsa) tarihe geçti. İspanyol takımları karşısında şimdiye kadar hiç başarımız yok. Bu maçta da her şey Trabzon'un aleyhineydi. Sahada öyle bir hakem vardı ki, kendisi İtalyan ama bir İspanyol'dan farksız! Her öttürdüğü düdükle, Trabzonspor'un direncini kırmaya çalışıyor. Üstüne üstük beşinci dakikada da sahada 10 kişi kalmışsın. Bütün bunlara rağmen sonunda pes eden, İspanyolların 12. adamı İtalyan hakem oluyor. Benfica maçı sonrasında bu köşemde, "Trabzonspor'un, rakibi ile baş edebilmesi için hakemleri de yenmesi gerekecek" diye yazmıştım. İtalyan hakem, yönetimiyle bu yazdıklarımı doğrular nitelikteydi. Trabzonspor, Athletic Bilbao karşısında aldığı bu başarılı sonuçla İtalyan hakemi de yenmiş oldu! Bütün bunlar bir yana, ama ben hala Burak'a takılmış durumdayım! Milli takım düzeyinde bir oyuncunun bu kadar basit kırmızı kart görmesine anlam veremiyorum. Trabzon sahada 11 kişi olsaydı inanıyorum ki Athletic Bilbao'yu yenerdi. Rövanş, ilk maça oranla daha zor geçecek. Çünkü Trabzon'a gol lazım. Bu da büyük bir tehlike! Bu tür takımlar, deplasmanda açık oynayan rakipler önünde daha başarılı. Benim inancım, Trabzonspor, deplasmandaki başarısını, İstanbul'da turu geçerek taçlandıracaktır. Günün sözü Eğilip insanları yerden kaldırmak kadar insanın kalbine iyi gelen bir antrenman olamaz. (Jhon Andrews Holmer) Kargalar bile güler! Futbol Federasyonunun yabancı konusunda aldığı karar, Türk futbolunun altına dinamit koymaktan farksız! Mehmet Ali Aydınlar Federasyonu, yabancı futbolcu sınırlamasını kaldırdı. Buna göre isteyen takım istediği kadar futbolcuyu transfer edebilecek. Bu alınan karara kargalar bile güler! Peki sonra ne olacak, bunlardan ancak 6'sı sahada, 2'si kulübede, gerisi ise tribünde; başka bir deyişle Etiler Şamdan'da! Böyle bir uygulama şimdiye kadar ne görüldü ne duyuldu! Güya Avrupalı ile yarışmak adına alınan bir karar... Avrupalı aldığı bütün futbolcuları liginde oynatıyor. Bizde ise 6 tanesi sahada diğerleri ise meçhul! Yöneticiler, bu 6 futbolcunun dışında kalanların Türkiye'de olup olmadığından bile habersiz! Bu alınan karar, doğrudan doğruya ve özellikle de üç büyük kulübü kurtarmak adına alınmış bir karardır. Futbolumuzun temeline konulan bir dinamitten farksız. Bu böyle olunca, altyapıların, birtakım kimselerin (!) seyahat için kullandıkları bir araçtan başka bir değeri kalmıyor! Bindiğimiz dalı kesiyoruz! Türk futbolu büyük bir çıkmaz içinde. Şike olayı, bizim açımızdan olduğu kadar, Avrupa'da da büyük bir titizlik içinde takip ediliyor. Sağ olsun Futbol Federasyonu Başkanı zaman zaman kameralar önüne çıkıp Türkiye'de böyle bir kurumun olduğunu hissettiriyor ama karar almakta aynı beceriyi gösteremiyor. UEFA ise bizi bizden iyi biliyor! Biz karar verinceye kadar, bu gidişle UEFA daha çabuk davranarak defterimizi düreceğe benziyor! Cuma günü Avrupa Şampiyonlar Ligi kuraları çekilecek ama Futbol Federasyonu hâlâ çaresizlik ve çelişkiler içinde. M.Ali Aydınlar'ın, topu kulüplere atması bunun en açık örneği. Elimizi çabuk tutmazsak, Türk futbolu büyük bir yara alacak. UEFA, kulüp düzeyinde hatta milli takımlarımızı bile bir süre Avrupa kupalarından men edebilir. Böyle bir şey olursa kimse şaşırmasın. Nasreddin Hoca gibi bindiğimiz dalı kesiyoruz da haberimiz yok! Bunlar olsa olsa uzaylı! Çarşamba günü başlayıp perşembe günü biten muhteşem bir final izledik. Barcelona-Real Madrid, futbolu golleri ve kavgasıyla nefesleri kesti. Sanki uzaydan gelmiş iki takım! Tartışmasız dünyanın bir numaralı derbisi. "Üzerine gül koklamam" bu iki takım için söylenmiş bir söz! Kavgaları bile vurdulu kırdılı değil! Bir taktik içinde (!) kimin kime vuracağı önceden belirlenmiş (!) vurulan yumruklar, atılan goller kadar güzel! Yalnız anlamadığım, Mesut Özil, bu işe neden karıştı. Belki de sahada kendini gösteremediğini düşünüp, kavgada göstermek istemiştir! Sahanın en iyisi hiç şüphesiz Messi'ydi. Yaptığı hareketler ve attığı gollerle bütün dünyayı bir kez daha hayran bıraktı. Messi'den sonra maçın diğer iki kahramanı bence İniesta ile Abidal'di. İniesta'nın, Messi'den tek farkı, isminin benzememesi! Sahanın en kötüsü ise Real Madrid'in Teknik Direktörü Mourinho'ydu. Portekizli, en iyi iki adamı Marcelo ile Hugian'ı, böyle bir karşılaşmada kenarda bekleterek hem Barcelona'nın ekmeğine yağ sürdü hem de kariyerine gölge düşürdü!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.