Trabzonspor için şansız bir yenilgi. Temsilcimiz yediği son iki gole kadar rakibini adeta sürklase etti. Oyuna çok güzel başladık. Önce rakibi durdurduk, sonra da futbolumuzu onlara kabul ettirdik. Yani sazı çalan biz, dinleyen CSKA'ydı. Ama o son vuruş yok mu son vuruş; işte Türk futbolunun genelinde olan bu zaaf Trabzonspor'da da bu maçta çok açık görüldü. Halil, Adrian, Giray ve diğerleri ellerine geçen fırsatları cömertçe harcadı. İlk yarıda çok iyi kapandık, kaptığımız toplarla da çok iyi sahaya yayıldık. Hem oynadık, hem de onlara oynatmadık. Bu arada da Trabzon'un eline Ankaragücü maçında bile geçiremediği pozisyonlar geçti. Ama olmayınca olmuyor. İkinci yarıda yine oyunun hakimi bizdik. Ancak, risk aldığımız dakikalarda CSKA iki defa kalemize geldi ve iki gol bularak maçı aldı götürdü. Trabzonspor'un yediği goller yine hep yumuşak yeri olan defans göbeğinden geldi. Defansımız bir türlü Doumbia'yı tutamadı. Bu futbolcu tek başına Trabzonspor defansını hallaç pamuğu gibi attı. Bunun dışında ev sahibi takımda Berezutskiy kardeşler dışında iyi oynayan futbolcuya rastlamak zordu. Trabzonspor'da Adrian yenilgiye rağmen takımın en başarılı ismiydi. Şayet, Zokora ve Colman bu futbolcuya biraz ayak uydurabilse en azından fark bu kadar olmazdı. Bunun yanında bence çıkmaması gereken Cech, Adrian'dan sonra takımda faydalı işler yapan futbolcuydu. Kaleci Tolga'nın, yediği gollerde hatası yoktu. Hatta maç 1-0 devam ederken ceza sahası dışına çıkarak Doumbia'nın ayaklarından yüzde yüz bir golü kurtardı. Sonuç olarak bu yenilgi bizi biraz sarstı ama hedeften uzaklaştırmadı. Trabzonspor, bu gruptan çıkacağını CSKA önünde ortaya koyduğu futbolla bizlere gösterdi. Maçın kırıldığı an Halil, CSKA kalecisinin de bulunmadığı bir pozisyonda seken topu önünde buldu, bütün Trabzonsporlu futbolcuların gol diye ellerini kaldırdığı bir sırada kendisinden beklenmeyen bir vuruş yaptı; bu, şuttan çok, sanki bir geri pasıydı ve mutlak bir gol kaçmış oldu.