Demokratikleşme Paketinde Aleviler

A -
A +

Türkiye umutla hükümetin açıklayacağı "Demokratikleşme Paketi"ni bekliyor. Paketin ülkemizdeki insan hakları ve özgürlükler konusundaki sınırları ne kadar zorlayabileceği konusunda bazı endişelerim olmakla birlikte, atılacak her adımın toplumsal düzlemde bir nebze olsun rahatlama sağlayacağından eminim. Zira toplumun pek çok kesiminde siyasal kısıtlamalar ve hak ihlalleri konusunda şikâyetler iyice birikmiş durumda. Demokratikleşme sadece Kürt meselesine endeksli olarak tartışılabilecek bir konu değil, aksine çerçeve ne kadar genişletilir ve kapsamın içerisine ne kadar farklı talepler yerleştirilirse spesifik konulardaki yol alma hızı da o kadar artabilir.

Bu bağlamda, ülkemizin demokratikleşme düzleminde değerlendirilmesi gereken en önemli talep alanlarından birisi de Aleviler üzerinden gelişiyor. Yaklaşık 15 milyon nüfusa sahip olan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Alevilerin tanınma ve saygı duyulma konusundaki tavırları çok net. "Bu ülkede yaşıyorsak diğerleriyle eşit hak ve yükümlülüklere sahip olmalıyız" diyorlar.  Ne bir fazla ne bir eksik olmak istiyorlar.
Oysa cemevlerinin ibadethane olarak tanınması konusu da dahil, birçok konuda devlet tarafından dışlandıkları ve aşağılandıkları inancına sahipler. Kaldı ki, gündelik sohbetlere bile sirayet etmiş, nefret söylemi kategorisinde değerlendirilebilecek bazı aşağılamalara muhatap olmaktan da oldukça muzdaripler. Yüzyıllardır yaşadıkları, uğruna can verdikleri kendi vatanlarında bunca ağır travmalar tarihi biriktirebilmiş olmaları kimin ayıbıdır bilemiyorum. Ama Alevilik kimliğinin yakın tarihinin de giderek seçilmiş travmalar üzerine kurgulanmaya başladığını görmek için çok fazla gayrete gerek yok.
Dün gazetemizin manşet haberinde bir Alevi iş adamının "Cemevleri Ergenekon projesidir" ifadesini görünce bu travmalar tarihine yeni eklemeler yapılması için bir ortamın ne kadar elverişli olduğunu düşündüm bir anda. Yakın zamanda Malatya'nın Onar köyünde 788 yıllık bir Cemevinin bulunduğunu okumuştum oysa. Ergenekon'un oldukça eski bir tarihi olmalı bu bakış açısıyla.
Alevilerin cemevlerinin ibadethane sayılması konusunda farklı fikirlere sahip olduğunu biliyorum. Kimileri mezhepsel kimliğin bu kadar vurgulu hale gelmesinden büyük endişe duyuyor, kimileri tekke ve zaviyeler kanununu suçluyor, kimileri dergâh olarak kullanmayı tercih ediyor. Devletin tavrını ise demokratikleşme paketinin açıklanmasından sonra göreceğiz.
Bana göre insanların ibadethanelerinin neresi olduğu, olması gerektiği konusunda devlet hüküm veremez, en azından laik bir devlette bu mümkün değildir. Devlet inanç ve ibadet özgürlüğü çerçevesinde insanların inanma ve inanmama özgürlüğünü garanti etmekle yükümlüdür. Cemevlerinin ibadethane olup olmadığı Alevilerin kararına bağlıdır, buna ne devlet ne de biz karar verebiliriz.
Devletin hızla yapması gereken Alevileri kolayca alevlenebilecek siyasal bir sorunun parçası haline getirmeden, ibadet haklarını ve imkânlarını tanımasıdır. Akıllı devlet çatışmayı değil, çatışmamayı iyi beceren devlettir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.