Hemen
hemen her gün, yaklaşık 5.3 trilyon dolar dünya döviz piyasalarında el
değiştirir. Yapılan işlemlerin çoğu başka bir para birimiyle dolar ve
Euro arasında ya da bu ikisi arasındadır. Çin ekonomisi gerçek bir dev
olmanın eşiğinde olabilir, ama parası bu işlemlerin sadece küçük bir
parçasını teşkil eder. Aynısı Hint rupisi ve hatta Rus rublesi için de
söylenebilir.
Türk lirası gibi para birimlerinin genellikle
dolar ve Euro karşısında güçsüz olmasının nedeni, bu iki para biriminin
dünya döviz piyasasına hakim olmasıdır. Biliyorum, para birimleri için
bir dünya piyasası olması garip gelebilir, ama vardır. Ve bu devasa bir
piyasadır.
Herhangi bir ülkenin para biriminin diğerleri
karşısındaki görece değeri, o ülkenin ekonomik gücünün ticaret yaptığı
ülkelerin ekonomileri karşısındaki görece gücüne dayanmaktadır.
Türkiye'nin en büyük ihracat pazarı uzak ara AB'dir. AB'yi Irak, İran,
Rusya, BAE ve ABD takip etmektedir. En çok ithalat yaptığı yerlerse,
yine uzak ara AB, ardından Rusya, Çin, ABD ve İran'dır.
Türkiye'ye
en çok yabancı yatırım AB'den gelmektedir. ABD ikinci büyük yabancı
sermaye yatırımı yapan ülkedir. Japonya, Kuveyt ve BAE'nin de Türkiye'de
önemli doğrudan yabancı sermaye yatırımları vardır. Türkiye'ye yapılan
doğrudan yabancı yatırım, Türk halkının yurt dışına yaptığı yabancı
yatırımdan çok daha büyüktür. Türkler son zamanlarda en büyük yabancı
yatırımı uzak ara AB'ye yapmıştır.
Türkiye ihraç ettiğinden
çok daha fazla mal ve hizmet ithal etmektedir. Ancak, Türkiye'ye yapılan
yatırımlar, Türkiye'den dışarıya giden yatırımlardan daha fazladır.
Türkiye'nin yurt dışındaki borç verenlere yaptığı önemli dış borç
ödemeleri vardır. Türkiye, devletin bu borcunu Türk halkına sattığı
borçlanma enstrümanlarıyla karşılamaktadır, ama aynı zamanda dışarıdan
borç da almaktadır. Birçok Türk işletmesi, özellikle büyük olanlar
uluslararası finans piyasalarından borçlanmaktadır. Dolayısıyla bu
borçları geri ödedikleri zaman ülkeden para çıkışı olmaktadır.
Türkiye'nin para giriş ve çıkış dengesinde olabilecek önemli değişiklikler parasının değerini değiştirebilir.
Türkiye'nin
enflasyon problemi olmuştur. Ülkenin enflasyonu ticaret yaptığı
ülkelerin enflasyonundan yüksekse parası değer kaybeder.
Nispi
faiz oranları da bir fark oluşturabilir. Türkiye'deki faiz oranları
benzer ülkelerin faiz oranından düşükse, kısa vadeli yatırımcı genelde
daha yüksek faiz veren ülkelere gider. Ancak Türkiye ekonomisinde başka
riskler varsa, o zaman bu faiz oranları uzun vadede yatırımcılar için
bir anlam ifade etmez.
Siyasi belirsizlik bir ülkenin para
biriminin değerine zarar verebilir. Hem kısa vadeli hem de uzun vadeli
yatırımcılar ülkeden kaçabilir. Ortalık durulana kadar daha az para
girişi olur.
Bir para birimi için en iyi durum, hükûmet
bütçesinin makul bir durumda olduğu, ülkeye para akışının makul yollarla
devam ettiği, enflasyonun makul bir seviyede kontrol edilebildiği,
ülkenin borçlarının kontrol altında tutulabildiği ve siyasi ve para
politikası belirsizliğinin, çoğu büyük yatırımcı için makul sınırlar
içinde olduğu durumdur.
Eğer bunlardan biri yatırımcıların öngördüğü risk sınırının dışına çıkarsa para birimi zarar görebilir.
Bir
ekonomiyi ve para birimini iyileştirmenin birçok yolu vardır. Ancak
bazen bu yollar ne basit ne de kolaydır. Bunlar çok karmaşık
konulardır...