Mısır'da değişim herkes için gerekli

A -
A +
Mısır değişim için çok bekleyemez. Mısır'ın yardıma da ihtiyacı olabilir. Mesela Türkiye, yeni enerji, ticaret, yatırım ve diğer tür anlaşmalarla yardım sağlayabilir. Hüsnü Mübarek davasının ilk duruşmasını Washington'da, eşimle birlikte Arap kanallarından takip etmiştim. Çökmüş, bitmiş-tükenmiş Mübarek'in o halde sedyeyle mahkemeye sürüklenmesine şahit olmak bizim için tam bir şok olmuştu. Şokun büyüğü ise Mübarek'in hapishane tulumu geçirilmiş oğulları ve sabık içişleri bakanıyla beraber kafese sokulmuş olmasıydı. Bu sahne benim hafızamdan hiç silinmeyecek. Benzer ama biraz farklı bir şoku da daha önce yaşamıştık: Mübarek'in istifanın eşiğine gelip vazgeçtiği ve bu kararını halka açıkladığı konuşmasını izlerken... O gece, en muhtemel iki senaryoyu düşünmekten gözüme uyku girmemişti: Mısır ya toptan kana bulanacak ya da askerî bir darbe yaşayacaktı. O noktadan sonra Mübarek'in indirilip yeni bir Mısır kurulmasına giden uzun, çetin ve tehlikeli sürece nispeten pürüzsüzce girilmiş olması, Mısır silahlı kuvvetleri sayesindedir. Mısır ordusu, ülkeyi kurtarmıştır, ama şimdilik. HEPSİ İKTİDAR PEŞİNDE O günlerden sonra işler herkesi memnun edecek kadar pürüzsüz gitmiyor. Artık pek çok siyasi hizbin yer aldığı ve değişim konusunda farklı düşüncelerin çatıştığı Mısır, karmaşık bir yapıda bulunuyor. Laik gruplar, Nasırcılar, entelektüeller, selefiler, İhvan içinde sayıları artan alt gruplar... Hepsi iktidar peşinde. Bunlara bir de eski düzenin bekçilerini ve de yeni ortaya çıkan düzenin bekçiliğine soyunanları eklemek lazım. 2010 yaz başları hatırlanırsa, -ki o dönemde neredeyse iki ayımı Mısır'da geçirmiştim- ülkede ekonomik, sosyal, siyasi ve diğer tür baskıların doğurduğu yaka silkme hissinin giderek artmakta olduğu görülebiliyordu. Pek çok kişi, o zamanki düzenin esnekliğini kaybettiği, katılaşma eğilimine girdiği kanaatindeydi. Olup bitenler, genç kitledeki bıkkınlık hissini giderek artırıyordu. Pek genç sayılamayacak kitleler bile orta direğin gerilemesi ve rejim baskısının artması karşısında endişeli ve canı sıkkın durumdaydılar. Bir önceki yıl yaşanan ekmek krizi ve bunun sebep olduğu şiddet hatırlardan çıkmamıştı. Gıda fiyatlarındaki enflasyon, yoksulların ve orta sınıfın hayat standardını eritiyordu. Özellikle de varoşlarda ve taşrada oturan kalabalık aileler giderek yoksullaşıyordu. Gençler, özellikle de eğitimli kesim arasındaki işsizlik tehlikeli boyutlara varmıştı. Eğitimli gençlerin daha düşük seviyeli işlerde çalışmak zorunda kalması yaygınlaşıyordu, özellikle de torpili olmayanların işi zordu. İHTİLAL KAÇINILMAZDI Hayal kırıklığı da artıyordu. Üstelik sadece gençlerde de değil... Anne-babalar başta çok kişi, bir avuç insanın kontrolündeki ekonomik ve siyasi sistemin bu gençlerin umutlarını değirmen taşı gibi öğütüp yok ettiğini görüyordu. Uluslararası ticaret, turizm ve güzel bir büyüme oranının getirdiği zenginlik son derece adaletsiz bir şekilde paylaşılıyordu. Ortak kanaat ortalama bir Mısırlının 1980'ler sonrası gerçekleşen ekonomik açılımlardan çok az faydalanabildiği yönündeydi. Rüşvet almış başını gidiyordu. Adamını bulanların hızla zenginleşmesi, ülkede büyük gerilim ve tartışma kaynağı olmuştu. Bir yolunu bulup güçlülerin halkasına girebilenler çok kârlı çıkıyordu. Bağlantıları olmayanların hayatları ise giderek kötüleşiyordu. Genel kanaat buydu ve bunu destekleyecek veriler de vardı. Ülkedeki çok az kişi keskin ve hızlı bir ihtilalin yaklaştığını görüyordu ve bu artık sadece zaman meselesiydi. Nasıl, ne zaman, kim tarafından ve nerede yapılacağı bilinmiyordu. Ülkenin büyük iş adamlarından biri bana söyle demişti: "Paul, merak etme, Mısır'da hiçbir şey olmaz..." Mısır halkı ise Güney Sudan'ın 9 Ocak'ta ayrılık kararı alması ve yerinden oynatılamaz sanılan Tunus lideri Bin Ali'nin jet hızıyla Suudi Arabistan'a kaçması gibi olaylara bakarak çevrelerinde büyük değişiklikler gözlüyordu. Ve ondan sonra kaçınılmaz ihtilalin saati çalışmaya başladı. Olup-bitenler insanı hayrette bırakıyordu. Zaten, Tahrir Medyanı'ndaki kalabalığın giderek büyümesi, insanı şaşkına çevirmeye yetmişti. Peşinden de güvenlik güçlerinin göstericileri bastırmak için acımasız şekilde kuvvete başvurması geldi. Sonra polis kaçtı, göstericiler de korkmaları gereken bir durum olmadığını, değişim ihtimalinin gerçekten de gündemde olduğunu hissettiler. İşte barajın patladığı an o andı. Mısır'da ihtilalin ilk ve duygusal günlerinden beri çok şey değişti ama değişmeyen şeyler de kaldı. Bu tür hadiseler, ihtilalin henüz tamamlanmadığı, devam etmekte olduğu bir ülkeye özgüdür. Ancak, işsizlik ve düşük seviyeli işlerde çalışma artıyor. (Libya'daki durum sebebiyle ülkelerine geri dönen yüzbinlerce Mısırlı durumu daha da kötüleştirdi.) Gıda mevzusu çok daha kötü olabilir, yatırımlar çok azaldı, turizm gelirleri önemli ölçüde düştü, yoksulluk (özellikle taşrada ve şehirlerin fakir kesimlerinde) ihtilal öncesine göre daha kötü bir halde ve ekonomi çok kötü durumda. TÜRKİYE YARDIM EDEBİLİR İhtilale sahne olan ülkelerde böyle vakalar olur. Şok niteliğindeki hadiselerden sonra böyle gelişmeler yaşanması aslında gayet normaldir. Ne olursa olsun, Mısır, halkı iş başına döndürmek, gıda sıkıntısını çözmek, turizm ve yatırımı yeniden davet etmek ve ekonomiyi çalıştırmaya başlamak mecburiyetinde. Atılabilecek en önemli adımlar bunlar. Mısır bu değişim için çok bekleyemez. Mısır'ın yardıma da ihtiyacı olabilir. Mesela Türkiye, yeni enerji, ticaret, yatırım ve diğer tür anlaşmalarla yardım sağlayabilir. Körfez ülkeleri, ABD ve diğer ülkeler de başka sahalarda kaynak verebilir. Mısır'ın önünde oldukça uzun ve tehlikelerle dolu bir yol var. Sadece Mısır halkının değil Kuzey Afrika, Doğu Akdeniz ve Körfez ülkelerinin, hatta Avrupa ve diğer herkesin menfaati için bu değişimin doğru şekilde ve hızla gerçekleştirilmesi gerekli. Mısır yüzlerce nedenden dolayı önemli ve stratejik bir ülke. Mısır'ın hangi istikamete gideceği, sadece bölgenin değil, diğer pek çok ülkenin de geleceğini etkileyecektir...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.