"Sahip çıkamıyorsunuz çocuklarınıza"

A -
A +

Tek katlı bir binaydı karakol... Dışarıda hoş, bakımlı bir bahçesi vardı. Tam giriş kapısının önünde bir kameriye yapılmış, mevsim itibariyle ancak yeşermeye başlayan filbahri çiçeğiyle sarılmıştı. İki basamaklı mermer merdivenle binaya girdiler. Loş, soğuk ve bulanık bir yerdi içerisi. Duvarlar yarıya kadar bordo, yarıdan tavana kadar açık krem rengi yağlı boya ile boyanmıştı. Yerler taştı... Hayatında ilk defa giriyordu böyle bir yere. İçini çekti. - Bunları da görmek varmış kaderde... diye geçirdi içinden. Hüsamettin tarif edilen odaya girdi. Abartılı bir saygıyla masaya doğru ilerledi. Dışarıda soğukluk aynen odaya da hakim olmuştu. - Affedersiniz memur bey, bir maruzatımız vardı. Bizim hemşehri olur hanım. Oğlu kaybolmuş bugün... Polis memuru yuvarlak yüzlü, temiz bakışlı bir adamdı. Hafif topluydu. Saçları şakaklarından itibaren dökülmüş, kalan seyrek saçlarını da özenle geriye doğru taramıştı. - Nasıl kayboldu hanım durduk yerde? Kaç yaşında oğlun? - Sekiz... Sekiz yaşında. Ben işe gittimdi. Evde, kardeşlerine bakıyordu. Kaybolmadı komiser bey. Kaçmış galiba. Komşular görmüş, sokak çocuklarının ardı sıra gitmiş. Bu saat oldu yok. Gelmeyecek besbelli... Memur bu cahil olduğu belli olan kadının kendisine "komiserim" diye hitap etmesinden keyiflenmiş olacak ki tuhaf bir vakarla kalktı ayağa, pantolonunu çekti kemerinden yukarı doğru. - Gel bakalım, zabıt falan tutalım... Hay Allah, sahip olamıyorsunuz şu çocuklarınıza yahu... Peşinden yürüdüler memurun. Başka bir odaya girdiler. Burada da iki tane polis vardı. Adam anlattı olanları. Tam köşede oturan görevli dikkatle baktı Zehra'ya: - Hanım, kaç yaşlarında demiştin, tarif et bakayım oğlunu? - Sekiz, sekiz yaşında komiserim. Ama büyük gösterir. İri yarıdır babası gibi. Mavi gözlü. Saçları kısa. Üzerinde mavi bir gömlek vardı. Değiştirmediyse. Bakmadım. Pantolonu da lacivertti. Hani şu kot dediklerinden... Polis ayağa kalktı. Eliyle diğer arkadaşlarına işaret edip kapıya yürüdü: - Gel bakalım benimle... Koridorlardan geçtiler. Sanki asırlardır yürüyorlarmış gibi geldi Zehra'ya bu yollar. Polis demir bir kapının önünde durdu. - Bak bakalım içerideki senin oğlun mu? Hırsızlık yaparken yakalandı. Kapının kilidini açar açmaz Zehra atıldı. Tuncer bir köşede büzülmüş oturuyor, korkuyla kapıya doğru bakıyordu... Zehra sanki oraya oğlunu bulmak amacıyla gelmemiş gibi şaşkınlıktan ağzı bir karış açık, gözleri çakılı kalmış bir şekilde bakıyordu çocuğun yüzüne. Tuncer annesini görünce ağlamaya başlamıştı. Kesik, kesik hıçkırıyor, bir yandan da yarı anlaşılır bir şekilde: - Annem, anneciğim, kızma ne olur! Diye yalvarıyordu. Polis tekrar sordu kadına: - Senin oğlun mu bu teyze? - Evet polis bey, benim oğlum... Benim oğlum işte bu. Karakolda.. Ne yaptı bu? Polis bir olayı çözmüş olmanın verdiği rahatlıkla cevap verdi. - Hırsızlık yaptı. Bir bakkal dükkanından ekmek, salam, sucuk, peynir çalmış. Ama kaçamadı. Yakalandı. Bakkal içeride, komiserin yanında. Şikayetçi. Mahkemeye çıkacak. Zehra'nın gözleri kısıldı. Siyah gözlerinden kıvılcımlar çıkıyordu sanki. Bir adım attı oğluna doğru. Kenetlenmiş gibi duran dişleri açıldı. - Tuuu senin suratına... Yazıklar olsun... hiç mi bir şey öğretemedim size. Dürüstlüğü hiç mi öğretemedim... Hüsamettin de uzatmıştı kafasını: - E be oğlum, nedir bu yaptığın şimdi? Daha kaç yaşındasın bu işler için... Polis memuru güldü onun sözlerine. - Amca, bu işin yaşı başı mı olur? Öyle bir laf ettin ki sanki büyüyünce yapılır bu işler gibi... Hüsamettin saygıyla çekildi arkaya: - Yok beyim, onu demek istemedim, bak şu kadıncağızın haline... Günah değil mi? Ne olacak şimdi, çocuktur, bırakıverin artık... Baksana korkmuş zaten, iyi bir ders olur ona... Polis kaşlarını çattı: - Olur mu hiç öyle şey yahu? Dağ başımı burası. Mahkemeye çıkacak o, çocuk mahkemesine. Bakkal davacı... Gelin, götüreyim komiserin odasına. O da şimdi sizi aratacaktı bize... ¥ DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.