AB sürecinde Kıbrıs

A -
A +

AB Komisyonu'nun Genişlemeden Sorumlu üyesi Olli Rehn, Türkiye, Kıbrıs konusunda gerekli adımları atmazsa yani; Güney Kıbrıs Rum Kesimi'ni tanımak ve limanlarını açmak gibi konularda gereğini yapmazsa müzakerelerin kesilebileceğini söyledi. Rehn, konuyla ilgili bir gazetecinin sorusunu cevaplarken daha da ileri giderek, "...bu gidişle müzakerelerin tamamen askıya alınması da söz konusu olabilir. Umarım buna başvurmak zorunda kalmayız, ancak bunu gerektirecek bir zemin varsa, bu yola başvurmamak için bir nedenimiz yok!" dedi. Batılı gazeteler de, Türkiye'nin bu tutumunu sürdürmesi halinde; başta Avusturya, Kıbrıs Rum Kesimi, Yunanistan ve Fransa olmak üzere bir kısım AB üyesi ülkelerin müzakerelerin durdurulması için veto haklarını kullanabileceklerini ilgili ülkelerin yetkililerinin ağızlarından yazıp çizmeye başladılar. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ise; "...Kıbrıs'ta çözüm konusunda Türkiye'nin ve KKTC'nin elinden geleni yaptığını; çözüm istemeyen tarafın Güney Kıbrıs Rum Kesimi'nin olduğunu; Kuzey Kıbrıs'a uygulanan ambargo kaldırılmadığı müddetçe Türkiye'nin ve Türklerin atabileceği her hangi bir adımlarının olmadığını...." çok açık ve net bir şekilde ifade etti. Restleştiler Böylece; her iki taraf, adeta restleşmiş oldu. AB, Türkiye'ye yılbaşına kadar süre tanıdı! Avrupalılar bilmiyorlar ki; kıyamet sabahına kadar da süre verseler, Türkiye'deki hiçbir iktidar (hükümet) izolasyonlar kalkmadan adım atamaz! Atmazsa ne olur? Yani, müzakereler kesilirse; bu durumun ekonomik yönden faturası Türkiye'ye kesilmez mi? Elbette kesilir ve Türkiye bundan dolayı epeyce zarar görür. Her şeye rağmen bu zarar göze alınır! İhtiyarlamış Avrupa AB'ye üye ülkelerin niyetleri bellidir. Onlar, Yunanistan'ın ve Güney Kıbrıs Rum Kesimi'nin yanında yer almaktadırlar. Bu durum, dün olduğu gibi bugün böyledir. Öyle olmasaydı, Güney Kesimi'ni haksız yere birliğe dahil ederler miydi? Şimdi de her fırsatta onların yanlarında olduklarını hem dillendiriyorlar ve hem de gösteriyorlar. Türkiye, AB'nin üzerine Amerika Birleşik Devletleri ile gitmelidir. "İhtiyarlamış Avrupa!", zenginlik ve rehavetten dolayı, geleceğindeki menfaatleri göremeyebilir! Ama, ABD öyle değildir. Savaş halinde bir ülkedir. Dolayısı ile her şeyi görüp değerlendirmek ve ona göre hesap etmek durumundadır. Türkiye'nin vazgeçilemez ülke olduğunu Avrupalılardan daha iyi bilmektedir. Dolayısıyla, Avrupalılar gibi; meselelere kısa vadeli bakmaz. Olayları, 40 yıl, 50 yıllık perspektiflerle değerlendirirler. ABD, enerji için savaşıyor. Türkiye ise, enerji hatlarının kavşak noktasında bulunuyor! Türkiye'nin AB üyeliği, AB kadar ABD'nin de kârınadır. Dışişleri Bakanı Gül ABD'ye gidiyor. ABD'yi KKTC'ye karşı izolasyonların kaldırılması konusunda ikna edebilirse, AB de dünya da hizaya gelir! Aksi halde; Başbakan Erdoğan'ın dediği gibi; "...ne yapalım, dünyanın sonu değil!..."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.