THY'nin tarifeli uçağı ile bulutlar üzerinden Elazığ Havaalanı'na doğru süzülürken bir şey farkettim. Doğu'nun incisi Elazığ ilimiz tıpkı Türkiye'yi andırıyordu. Onun da üç tarafı suyla çevrili idi. TGRT Haber Genel Yayın Yönetmeni sevgili Mehmet Soysal'la beraber "Hazar Şiir Akşamları" programlarının davetlisi olarak Elazığ'a gittik. Yirmi senedir beraber olduğum Mehmet Soysal'dan hemen her gün ve onca Elazığlı dostlarımdan o kadar çok Elazığlı ve Elazığ muhabbeti dinlemişim ki; adeta çok bildik ve devamlı gelip gittiğim bir yere geldim. Oysa Elazığ'a ilk defa geliyordum. Malum; Elazığ vilayeti önceleri Harput'ta idi. Harput'ta taş üstünde taş kalmamasına rağmen, tüm mehabetiyle şehre hakim bir konumda tepeden bakışını sürdürüyor! Gezip görmemiş olsak da Harput'un bizdeki izleri ve derin hatıraları katıldığımız panelde anlattım. Seksenli yıllarda gazetemizin yazıişleri müdürlüğü görevini yaparken, Mehmet Soysal "Yurt Haberleri"ne bakıyordu. Bir gün geldi ve; "..... Abi; Harput evliyalarını yazı serisi yapmak istiyorum. Acaba böyle bir dizi gazetede yayınlanabilir mi?" diye sordu. O vakitler sevgili Enver Ören ağabeyimiz gazetemizin Genel Yayın Müdürlüğü görevini fiilen yürütüyor ve bir kartal edasıyla tek sütun haberin, resim altı yazı karakterinin hesabını soruyordu! Kendilerine arzettik; ve "Hemen başlasın, bu diziler bizim lokomotifimiz olacak, Mehmet, Harput'tan sonra da bütün Anadolu'yu dolaşsın..." buyurdular. "Harput Evliyaları..." Anadolumuzun manevi iklimini böylece sayfalarımıza taşıdık ve gazetemiz, Bab-ı Ali'de tiraj rekorları kırdı. Daha sonradan kitaplaştırıp okuyucularımıza sunduğumuz ve ellerimizden düşürmediğimiz bu eserlerin ilk kıvılcımı Harput'tan "Harput Evliyaları" olarak yansımıştı. Harput'a gidip onlarca evliyanın kabrini ziyaret ettik. Muazzez ruhlarına okuduk. Doğu'nun incisi olan Elazığ'ın turizm beldesi olmaması için hiçbir sebep yok. "Su akar, Türk bakar" zilletinden kurtulmaya; Elazığ'ın dağını taşını ağaçlandırarak başlamalıyız. Elazığ'da mevcut üç-beş devlet yatırımı, hantal yapıları ve eskimiş teknolojileri ile çalışmıyor, çalıştırılamıyor. Dolayısıyla, baştan başa Anadolu'nun işsizlik kaderini Elazığ da yaşıyor. Terör belası yüzünden Elazığlı iş adamları kendi illerinde yatırım yapamadı. Yeni yeni girişimler; Talat Akgün'ün yapıp hizmete soktuğu Akgün Oteli ve iş merkezi ile yapımına başlanan Mis Holding'in Disneyland'ı, modern Elazığ'ın ilk haberci ve işaretleri... Yanlış hesap Bağdat'tan döner! Biliyorsunuz; hükümet yeni bir teşvik kanunu çıkardı ve bundan milli geliri 1500 doların altında olan 36 ili yararlandırdı. Elazığ ilimiz ise bu teşvik kapsamından hariç tutuldu. Sebebi; Keban Barajı'nın ürettiği elektrik gelirinin Elazığ insanına yansıtılıp hesap yapılması... Umarız bu yanlış hesap Bağdat'tan döner. Zira bu elektrik gelirlerinin Elazığ halkına yansımasıyla bir alakası yok. Bu hesaplamaya göre en zengin ilçemiz Keban; milli geliri neredeyse 15 bin dolar civarında! Oysa bizzat Keban'a giderek gördük ki, elektrik parasından halka yansıyan bir kuruş bile yok... Başkanlığını bizzat Vali Dr. Kadir Koçdemir'in yaptığı Harput Vakfı yoğun gayretlerin içinde... Mütevelli heyetinden Av. Vedat Pehlivan vakıfla yatıp kalkıyor. Kendisi gibi, şehrin ileri gelenlerinin kurucu üyesi olduğu vakfın gayesi; tarihi Harput şehrini, bir sokağı veya bir mahallesiyle günümüze taşımak. Kültür ve sanata son derece aşina olan Elazığ şehrimizin güzel insanları "Hazar Şiir Akşamları" etkinliklerinin 12.'sini gerçekleştirdiler. Günışığı Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Bedrettin Keleştimur, öğretmen-edip kişiliği ile kendisini nesillerin yetişmesine ve Türk kültürüne adamış yiğit bir adam. Anadolu'nun misafirperverliği Elazığlı'nın genlerinde var. Bir şey yedirmezlerse rahatsız oluyorlar; bunun için de adeta yarış halindeler. Niye helva yapamıyoruz! İş adamları Oğuz Aslan'ın (Türkiye'de sadece Elazığ'da çıkan vişne mermer ocaklarının işleticisi) hakiki alabalıktan ve Tuncay Avcıl'ın kağıt kebabından sundukları ziyafetlerini unutmanın imkânı var mı? Terör belası insanımızı cennet vatanından göç ettirdi. Yatırım yapılamaz oldu; dolayısıyla işsizlik ayyuka çıktı. Göçü durdurup, tersine çevirmekten ve iş adamlarımıza doğdukları yerleri özendirip yatırımları buralara çekmekten başka çare yok. Sadece İstanbul'un değil, bu güzel yurdun her yanı; taşıyla toprağıyla altın. Bu genç ve müteşebbis nesiller dünyanın hiçbir ülkesinde yok. Unumuz, suyumuz, şekerimiz, yağımız; her şeyimiz var; ortada helva yok! Neden?