Hükümet, bakanlarını topluyor ve devalüasyon dolayısıyla, bütçeleri sıkıntıya düşen bakanlıkları kurtarmak için kararlar alıyor. Daha açık bir ifadeyle, ilgili bakanlıklara para aktarıyor. Yine hükümet, verdiği sözler ve yaptığı anlaşmalar muvacehesinde IMF'den ve Dünya Bankası'ndan, kısa ve uzun vadelerle; libor artı 2 faizle döviz alıyor. Ayrıca; çıkardığı hazine bonoları ile de iç piyasaya devamlı suretle borçlanıyor. Ülkenin gelir-gider tablosuna bakıldığında, yapılmakta olan iş, borcu borçla kapatmaktan öte bir mana taşımıyor. Esas yapılması gereken en sona bırakıldı ve sayın Kemal Derviş; nihayet, şimdi sıra reel sektörde diyebildi! Bu gaye ile de, Gaziantep'ten başlayarak Anadolu'nun belli başlı merkezlerini ziyaret edecek, reel sektör temsilcileriyle görüşüp, dertlerine derman bulmaya çalışacak. Şimdi; hükümet sebep olduğu devalüasyon sebebiyle, tıkanma durumuna gelen bakanlıklarına para aktarıyor, amenna! Peki; aynı devalüasyon sebebiyle zarar eden, fabrikası ve işletmesi durma noktasına gelen ve hatta iflas eden özel sektör temsilcileri ile ilgili olarak ne düşünüyor? Onları, kendi başlarına terk etmek ve ne işiniz varsa görün demek adalete ve insafa sığar mı? Küreselleşmenin hızla yayıldığı bir dünyada yaşıyoruz. En ufak esnaf bile dövizle mal alıp satıyor. Sen, bu adamların elindeki parayı bir gecede pula çevirdin! İflaslarına sebep oldun! Binlerce iş yeri kapandı ve on binlerce insan işlerinden oldu. Hükümet, evvel emirde millete yapmış olduğu bu zulmün idrakinde olmalı ve bunu izale edecek yol ve çareleri aramalıdır. Hükümetin kendi çıkış yolu da budur. Bir ülkede çarklar durmuşsa, üretim olmuyorsa; ne kadar kredi bulunursa bulunsun, bu hal, ölü yüzüne pudra sürmekten öte bir mana ifade etmez. Tek çıkar yol, üretimi sağlamak ve yapılan üretimin dünya ile rekabet şartlarını hazırlamaktır. A'dan Z'ye kadar bütün mevzuat gözden geçirilmeli; herşey serbest piyasa ekonomisinin şartlarına göre, yeniden dizayn edilmelidir. Müteşebbis, kahraman ilan edilmeli; onun yaşaması ve gelişmesi için herşey seferber edilmelidir. Sermayenin yeşili, moru kırmızısı demeden, her Türk müteşebbisi birinci sınıf insan muamelesine tabi olmalıdır. Sermaye asla ürkütülmemeli; bilakis ona güven verilmelidir. Aksi halde, sermaye yurt dışına kaçıyor. Bundan dolayı da kimseyi suçlayamazsınız! Maalesef, bu ülkede teşebbüs gücü kırılmış, müteşebbis küstürülmüştür. Hükümetin görmek istemediğini bakalım sayın Derviş görebilecek mi?