Türk iş dünyasının mümtaz bir şahsiyeti olan Sakıp Ağa vefat etti... Her fani gibi o da ölümü tattı. Herkesi, hepimizi bekleyen mukadder an; insanoğlu için gerçekte hakikat alemine "vuslat"tan başka birşey değildir. Sakıp Ağa, onca zenginliğinin ve sanayi imparatorluğunun yanında içimizden biri idi. Hiçbir zaman ne oldum delisi olmadı; hep köklerine bağlı kaldı. Bitmek bilmeyen bir enerji... Kendi ifadesiyle herşeye doymuş; kazanmaktan bıkmış fakat çalışmaktan asla yorulmamıştı. Düşünün ki, Türkiye gibi netameli bir ortamda yatırımlar yapıyor; otuz binden fazla kişiye iş imkanı temin ediyor, binlerce öğrenciye burs veriyor, yurtlar, eğitim kurumları açıyor... Türkiye'nin açmazları her aydını olduğu gibi onu da huzursuz ediyor, ancak; o, bitmek tükenmek bilmeyen enerjisi ile neşeli olmaya gayret ediyordu. En kötümser ortamlarda bile, kendine has esprileriyle etrafındakilere ve halka moral verirdi. Yatırımları ve açmış olduğu iş sahaları Türk sanayiinin yüzakı konumundaydı. Dış dünya ile dişe diş rekabet edebiliyor ve bu durumun haklı vakarını taşıyordu. Bir Türkiye sevdalısı olarak; koalisyonlarla heder edilen yıllara acıyor, tek parti iktidarını o da dört gözle kolluyordu. Neticede; tek başına kurulan iktidardan ziyadesiyle memnun görünüyordu. Hele Kıbrıs meselesinde hükümetin atmış olduğu "çözüm" adımlarını ayakta alkışlıyor ve bu cümleden olarak: "Şu etrafımızdaki komşu ülkelere bir bakın. Her birisi ile kanlı bıçaklıyız. Elli seneyi aşkındır hiç birisi ile el sıkışmadık. Ticari ve kültürel münasebete girmedik.. Koalisyonlar eliyle, en kıymetli vakitlerimizi zayi ettik. Şimdi şu Kıbrıs meselesi... Türkiye'den giden paralarla geçinmeye çalışıyorlar. Ne alan ne veren memnun! Devamlı kaynak tüketiyor; ortada birşey yok! Ne olacak? Bu mesele otuz senedir sürüncemede... Bir yirmi, otuz, kırk, elli sene daha böyle mi gitsin? İlk defa tek başına iktidar olan bir hükümet bu işe el attı. Samimiyetle 'çözüm' diyor. Bu meseleyi çözer veya çözemez; bundan da mühimi Türkiye'nin bu meseleye bakış açısıdır. Yani 'çözüm' diyerek yola çıkmış olmasıdır. Bu sene çözülür, bir dahaki sene çözülür; beş sene sonra çözülür... Neticede çözüme kavuşur ya!.." Sakıp Ağa bir Anadolu kaplanı idi. Köklerini hiçbir zaman unutmadı. Anadolu'dan kopup fildişi kulesine çekilmeyi bir an olsun düşünmedi. Bilakis, Anadoluluğuyla övünürdü. Sağlığında evini (malikanesini) İslam hat sanatlarının emsalsiz örnekleri ile dolu olarak müzeye çevirdi. Tek endişesi, Türkiye'deki zengin ailelerin vefattan sonra dağılmaları konusu idi. Sabancı Holding olarak bunun tedbirini aldıklarını, Amerikan araştırma firmalarına yaptırdığı projelerle Holdingi; Sabancı isminden ziyade ehil ellere teslim ederek yarınlara daha güvenle çıkmanın açılımını yaptıklarını söylerdi. Kendisine rahmet, ailesine sabır diliyoruz "Bu birikimler ve onca tecrübe kolay kazanılmıyor. İnsanız, her birimiz muhakkak bir gün ölümü tadacağız. Ama bizim vefatımızla bu birikimler ve tecrübeler aynen devam etmeli. Bunun için de kurumsallaşmak lâzım. Biz Sabancı Holding olarak bunu başardığımızı zannediyorum" diyerek; Holdingin kendisinden sonra da yükselerek yoluna devam edeceğinin işaretini vermişti. Ölüm, en büyük ibret vesikası. Ondan ders almayana fazla söze hacet yok. O, kubbede hoş bir seda bıraktı... Kendisine rahmet, ailesine ve yakınlarına sabır diliyoruz. Türk milletinin başı sağolsun!