Model mi örnek mi?

A -
A +

Teknolojide, özellikle iletişim araçlarındaki baş döndürücü hızlı gelişmenin sonucu olarak dünya küçüldükçe küçülüyor. Mega bir köyü andıran dünyamızda insanların ve onların yönetim biçimlerinin birbirlerini etkilemesi kaçınılmazdır. Bilindiği üzere; Başbakan Tayyip Erdoğan, ABD Başkanı Bush tarafından G-8'ler zirvesine davet edildi. Bunun üzerine her kafadan sesler yükselmeye başladı. Neymiş Efendim; Türkiye'ye orada rol biçilecekmiş! ABD'nin mahut "Büyük Orta Doğu Projesi" için Türkiye "model" ve "hedef" ülke olacakmış! Başbakan Tayyip Erdoğan bütün bunlara açıklık getirdi ve altını çizerek; "Biz, oraya demokratik ortak olarak davet edildik" dedi. Türkiye gücü, tarihî misyonu ve konumu itibariyle belirleyici olmak durumundadır. Bugünkü dünyada ve bügün gelişmekte olan olaylar karşısında sessiz ve bigane kalmamız mümkün değildir. Hele, bizim gibi bu çetin ve netameli coğrafyada yaşayan ülkeler; gelişmelerden ister istemez ve ziyadesiyle etkilenme konumundadır. Tarih tekerrürden ibarettir... İşte gördük; "Irak, yalnızca ABD'nin meselesidir" diyebiliyor muyuz? NATO üyesiyiz; bu kapsamda, Bosna'ya, Kosova'ya, Afganistan'a asker gönderdik. Bugün yine gönderiyoruz. Elbette "tarih tekerrürden ibarettir." Dün, 19. Asrın başlarında dünya Fransız İhtilalinin getirdiği yenilikler etrafında şekillendi. Bu anlayışa paralel olarak; imparatorluklar yıkılıp yerlerini "ulus devletler"e terk etti. O günkü gerekçeler de yaldızla kaplanmıştı. Eşitlik, hürriyet, adalet, kardeşlik teraneleri estirildi; bu sayede baskın ve süper güçler (emperyalistler), güçsüz millet ve devletleri sömürmüşlerdi. 20. Yüzyıl boyunca yapılan iki büyük cihan savaşında da taşlar yerine oturtulamadı ve bu 'milenyum çağı'nda yeniden yapılanma ile yüz yüze kalıyoruz! Hele, 1990 senesinde Rusya'nın parçalanmasından sonra, tek süper güç kalan ABD'nin dünyaya yeniden nizam vermeye kalkışması ve bunun için bir dizi tedbirler alıp uygulamaya koyması, eski dengelerin bütünüyle bozulacağına işarettir. Afganistan'la başlayan, Irak'la devam eden süreç, yeni konseptin canhıraş habercisidir. Türkiye'mizi "model ülke" diye dillerine dolayan ve "ılımlı İslam" diye takdime yeltenenler ne Türkiye'yi ve ne de model olabileceğini ileri sürdükleri ülkeleri tanıyabilmiş değiller. Hemen her ülke gibi Türkiye'miz de kendine özgü bir ülkedir. Kendine mahsus şartları vardır. Herhangi bir ülkenin örnek alınabilecek tarafları olabilir ama; bu demek değildir ki, böyle bir durumda o ülke her şeyi ile modeldir. Ne demokrasi ne insan hakları! Bugün ABD'nin Afganistan ve Irak'ta geliştirip yerleştirmeye çalıştığı rejimlerle Türkiye'mizin ne alakası olabilir? Demokrasi ile yakından uzaktan ilgisi bulunmayan neredeyse kabile yönetimleri ile idare edilen ülkeleri demokratik yapacağız diye yola çıkmak ve bu durumu dayatmak akılla, mantıkla; ilmî gerçeklerle bağdaşır mı? Demokrasi, boyacı küpü mü ki, daldırıp çıkarınca oluveriyor! O halde, nasıl ki geçen asrın başlarında değişik söylemlerle dünya parsellenmişse, bugün de "demokrasi" söylemi adı altında yeniden parsellenmek istenmektedir. Yani, hedef ne demokrasi ne insan haklarıdır. Tamamen ekonomik çıkar ve bunun kavgasından ibarettir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.