Seçimlere katılan 18 irili ufaklı partiden yalnızca iki tanesinin Meclis'e girip; birinin tek başına iktidarı, diğerinin de tek başına muhalefeti teşkil etmesi; ezilen, itilen, horlanan ve tek kelime ile unutulan milletin şahlanıp kendisini hatırlatmasından, yani; 'yeter, söz milletindir' demesinden başka bir şey değildir! Halk ihtilali veya demokratik ihtilal işte buna deniyor! Türk milleti, bu denli sağduyuyu, demokrasi tarihimizin başlangıcından itibaren devamlı olarak göstermiştir. Milletin buradaki sosyolojik eğilimi; kendisi gibi gördüğünü tercih etmesidir. Millet, kendisine tepeden bakanı ve kendisine rağmen iş görmeyi maharet zannedenleri değil, kendi yanında olanı ve kendisi için çalışanı baş tacı eder. Burada, çeşitli partilerin siyasi yelpazedeki yer ve konumları o kadar önemli değildir! Ama; Türk siyasi geleneğinde millete yakın duran ve onun değerlerini paylaşan ve beklentilerine cevap verebilenler hep merkez sağ partiler olmuştur. Dikkat edin; merkez sağdaki partilerin liderleri, Tansu Çiller ve Mesut Yılmaz şaibeye bulaştıkları ve milletten koptukları içindir ki, millet tarafından cezalandırıldılar ve alaşağı edildiler! CHP, tarihi geçmişi hasebiyle milletten olan kopukluğunu telafi edebilmek için solu seçmiş; lakin onu bir türlü kuvveden fiile çıkaramamıştır. Yani, onun halkçılığı lafta kaldığı gibi, solculuğu da lafta kalmıştır. Bu yüzden olacak ki, bizdeki sol ile Avrupa'daki sol birbirlerine hiç benzemez! Avrupa'daki sol, oradaki sağdan halka daha yakındır. Daha hürriyetçi ve insan hakları savunucusudur. Diğer bir ifadeyle; Avrupa'daki solun sosyo-ekonomik projeleri vardır ve bunlar, ezilen insanların ekonomik manada bile olsa kurtuluşlarına vesile olmuşlardır. Bizdeki sol ise, söylemlerinin aksine; icraatlarıyla millete sırtını döndüğünden, hemen her seçimde milletten gerekli şamarı yer ve oldum olası alabildikleri oy oranı ancak yüzde 30'lar civarında olabilmiştir. Son seçimlerde; Ecevit'in icraatları ve sağlığı yüzünden kaybedilen yüzde 20'lik oyun ancak yüzde 10'u solda (CHP'de) kalabilmiş, diğer yüzde 10'luk kısım ise sağdaki bir partiye (AK Parti'ye) gitmiştir. Son 5 senenin hükümetlerinin (Mesut Yılmaz ve Bülent Ecevit) uyguladıkları IMF destekli ekonomik programlarda; dikkat edin, bir sürü şey vardı ama; bir şey özellikle yoktu! İnsan yoktu; millet yoktu! Milletin dertlerine deva olacak, problemlerini çözecek hükümetler; icraatlarıyla milletin başına bela kesildiler. Geçen seneler boyu milletin hiçbir meselesi çözüme kavuşamadığı gibi, devasa büyüdü ve bunun neticesi olarak millet ümitsizliğe düştü. Başbakanlık makamına oturan Bülent Ecevit'in yürüyüşü ve konuşması, Türkiye'yi ve Türk insanını kafi derecede anlatıyordu! Döviz, Ecevit'in o yürüyüşüne bakıp değer kazanıyor; Borsa, Ecevit'in o konuşmalarına bakıp değer yitiriyordu. Bütün bunlardan dolayıdır ki, 3 Kasım 2002 seçim sandığı çok iyi okunmalıdır! Sadece bu seçimleri kaybeden ve kazanan partiler değil; istikbalde bu milletin idaresine talip olmayı düşünen ve siyaset yapacak herkes ve her siyasi oluşum da çok iyi okumalı ve gerekli dersleri çıkarmalıdır!