Sevinç gözyaşları...

A -
A +

Batı Trakya'dan bir Türkiye Başbakan'ı geçti. Elli iki sene sonra gerçekleşen bu tarihî ziyarette, Türk Başbakanı'nı karşılarında gören soydaşlarımız sevinç gözyaşlarına boğuldular. Eşi Emine Erdoğan'la beraber Gümülcine sokaklarında dolaşarak hasret gideren Başbakan Tayyip Erdoğan'a görülmedik bir ilgi vardı. Çocuğu, genci, yaşlısı; kadını erkeği ile soydaşlarımız sokakları hınca hınç doldurmuştu. Erdoğanlar, izdihamdan yürümekte zorluk çekiyorlardı. Seneler senesi hasmane bir şekilde yürümekte olan Türk-Yunan münasebetleri ve aramızda bir türlü çözüme kavuşturulamayan onca sorunlar malum... Aramızdaki bu sorunlardan herhangi birisi gündeme geldiğinde veya bunlar ayyuka çıkıp iki ülke münasebetleri gerildiğinde; her seferinde tokmak Batı Trakyalı soydaşlarımızın başında patlamış, bedelini onlar ödemiştir. Batı Trakyalı Türklerle İstanbul'daki Rumların gelecek ve emniyetleri Lozan Barış Anlaşmasıyla güvence altına alınmış, ancak; Yunanistan hiçbir zaman bu anlaşmanın hükümlerine uymamış; Batı Trakyalı soydaşlarımıza devamlı baskı ve zulüm uygulayarak ülkelerini terk etmeye zorlamıştır. Bu cümleden olarak, ilkokuldan başlayıp üniversitenin son sınıfına kadar; eğitimin her kademesinde ders kitaplarında kendi nesillerine Türk düşmanlığını aşılamış ve onları; Kıbrıs, Ege, İzmir, İstanbul, Trabzon'un ebedi Rum toprağı olacağına inandırmıştır... İsrail gibi bir din devleti! Yunanistan, tıpkı İsrail gibi laik olmayan bir din devletidir. Dikkat edilirse; İstanbul'daki Rum Patriği ile Atina'daki patrik arasındaki savaş kıyasıya sürmekte; sınırlarını ve yetkilerini bir türlü paylaşamamaktadırlar. İstanbul'daki Rum Patriğini kendileri seçebilirken, Yunanistan bu hakkı Batı Trakya'daki soydaşlarımıza çok görüyor ve Türk azınlığın müftülerini kendisi atıyor. Azınlık da kendi müftülerini seçiyor. Bu şekilde azınlık kendi içinde bölünmüş oluyor. İlk defa 1991 senesinde zamanın Başbakanı Mitsotakis "halklar arasında eşit hak eşit hukuk" ilkesini dillendiriyor ama, yapılan seçimleri kaybediyor. İktidara gelen sol parti (PASOK) Papandreu'nun liderliğinde kısmi ilerlemeler kat ediliyor ancak bunların hiçbirisi sadra şifa olmuyor. Yani hemen hepsi lafta kalıyor. Nitekim, bu ziyaretimizde gidip yerinde gördük, ilgilileri dinledik ki, gördüklerimiz ve duyduklarımız inanılır gibi değildir. AB'ye girmiş bir ülkede bu denli insan hakkı ihlallerine, dayatmalara baskı ve zulümlere pes doğrusu! Yunanistan bugün bile "Türk" kelimesinin kullanılmasına müsaade etmiyor. Batı Trakyalı Türkleri Türk olarak kabul etmiyor. Türklere uyguladığı baskının boyutuna bakın ki; Batı Trakya bölgesinde mevcut iki bin memurdan bir tanesi bile Türk değildir! Kürtler için, her oturumda bize dayatan ve hazırladıkları her raporda bu konuyu yüzümüze vuran AB ülkeleri, acaba Batı Trakya Türkleri konusunda neden sessizdir? Türklere üniversite yasaktı! Yine Lozan'la teminat altına alınmış karşılıklı vakıf malları meseleleri var ki, bu meselenin Türkiye'deki bölümü (Rum vakfları) gül gibi geçinip giderken, Batı Trakya'daki Türk vakıfları tam bir trajediyi yaşamaktadır. Öylesine ağır vergiler getirmişler ki; Türk Vakıflarına; bunların hiçbiri ödenemiyor ve bunun karşılığı olarak da Yunanistan bu vakfların hepsine ipotek koyuyor! Yani, istediği zaman bunlara el koyabiliyor. Ayrıca düne kadar (1999) Türk çocuklarına üniversiteye giriş hakkı verilmiyordu. Bütün bunlardan dolayı Türkler ya göç ediyor veya toprağa bağlı (çiftçi) bir hayat sürmek zorunda kalıyor. Türklerin ürettiği tütün en kaliteli ürün olmasına rağmen, buna düşük fiyat uyguluyor. (Bu konuya yarın da devam edeceğiz.)

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.