Terör belasının düşündürdükleri -2-

A -
A +

Dünkü makalede, "teröre çanak tutan bir kısım medya (!)"dan söz etmiştik. Yazılı veya görsel (gazete ve televizyonlar) medya nasıl olur da, eli kanlı bir terör örgütüne çanak tutabilir? Eğer bahse konu Türkiye ise, bal gibi tutar! Çünkü Türkiye'mizde maalesef hemen her şey birbirine karışmıştır. Ve, hemen hiçbir kurum ve kuruluş had tanımamaktadır. Demokrasiyi (hürriyeti) de doğru algıladığı söylenemez. Bir çoğumuz demokrasiyi hâlâ had tanımazlık olarak algılıyor. Hürriyet nedir? Nerede başlar; nerede biter? Sınırsız hürriyet olabilir mi? Daha açık ifadesiyle sınırsız hürriyet, gerçekte hürriyet midir? Dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde bizdeki gibi; duyarsız ve sorumsuz medya anlayışı ve uygulanışı söz konusu değildir. Medya elbette kamu adına; araştıracak, sorgulayacak, tenkit edecek ama; bunların hepsinin bir ölçüsü olmalı değil mi? İşte biz, bu ölçüden mahrumuz! Medya, yerine göre; bazen savcı, bazen yargıç.. Bazen de her ikisi birden... Geçen hafta, ilgili bakanlığın talebi üzerine RTÜK, televizyonlara askeri operasyonlarla ilgili yayın yasağı getirmek istedi. Daha doğrusu "duyarlı yayın" talebinde bulundu ki, bunu, medyamızın büyükçe bir kısmı zaten uygulamakta idi. Milliyetçilik ve vatan sevgisi bunu gerektiriyordu zira.. Kampanya başlattı!.. Mahut bir kısım medya hop oturup hop kalktı! Sansürün hortladığını ileri sürerek hükümet aleyhine kampanya başlattı. Bir de ne görelim! Bu, bir kısım medyamızın talebi üzerine; yargımız (Danıştay) da bu durumu "sansür" olarak değerlendirdi ve RTÜK'ün yayın yasağını kaldırdı. Hukuka herkesin saygı duyması lazım elbette. Saygı duyalım ve verilen karara uyalım ama; biraz düşünelim bakalım bu karar ne kadar adil? Burada kamu düzenini bozucu, sarsıcı bir kısım yayınlar söz konusu. Bunlar görmezlikten gelinebilir mi? "Eğer, orası Türkiye ise, orada her şey olur!" Nitekim oluyor da.. Bakınız; demokrasinin ve hürriyetlerin temsilcisi ve öncüsü ABD de medya var. Orada da asrımızın en büyük terörist eylemlerinden birisi gerçekleşti. Uçaklarla, İkiz kuleler vuruldu. Bu faciada beş bine yakın insan öldü. ABD televizyonlarındaki yayınlarda acaba bir tek ceset görüntüsü yer alabildi mi? Almadı, alamadı.. Acaba neden? ABD'de basın hürriyeti yok mu idi? Elbette vardı ama, oralarda herkesin ve her şeyin bir haddi-hududu vardır. Halkı galeyana getirici, öfke ve taşkınlığa sevkedici veya savaş esnasında halkın moralini bozucu, onları ümitsizliğe itici yayınlar yapılamazdı. Bizde de; kanunlarda kağıt üzerinde, bütün bunlar var ama gelin görün ki, uygulamada bunlardan eser yoktur. Terör örgütleri, eylemlerini çoğu kez propaganda amaçlı yaparlar. Medyanın sorumsuz tutumu Medyanın bu denli sorumsuz tutumu, terör örgütlerinin arayıp da bulamadıkları bir şekildir. Peki, böylesi yayınlar, ister istemez terör örgütünün ekmeğine yağ sürmüyor mu? Bu yayınlar terör örgütünün amacına hizmet etmiyor mu? Bugün bu iktidar var, yarın başka partilerin iktidarı olacak. İktidarı eleştiriyoruz diye, yapılan bu denli pervasız ve sorumsuz yayınlar sözde halk adına oluyor ama gerçekte halkın aleyhine tecelli ediyor. Diğer çok önemli bir husus da; yukarıda bir nebze işaret ettiğimiz halkın galeyana getirilmesi mevzuudur. Hadiselerin kendileri, milleti direkt olarak etkiliyor zaten. Medya olarak, bunun (yaranın) üzerine tuz biber ekmeniz ne kadar doğru olur? İç barışı tehdit eden bu durumu başka bir yazımızda konu edineceğiz.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.