Türkiye, tarihinin en zor süreçlerinden birini yaşıyor. Dolayısıyla, Ankara'da her zamankinden daha fazla akil adamlara ihtiyacımız olduğu aşikârdır. Dikkat ederseniz Türkiye, ne zaman hamle yapmanın eşiğine gelse; başına içeride veya dışarıda çeşitli çoraplar örülmektedir. Türk insanı, başına açılan bu gailelerle uğraşırken, ister istemez dünyadan, dünyadaki gelişmelerden kopuyor. Mütemadiyen benzer oyunlar oynanmasına karşın, aynı oyunlara gelmemize ne demeli? Bu kısır döngüden nasıl ve ne zaman kurtulacağız! Daha doğrusu kurtulabilecek miyiz? Millet, 3 Kasım seçimleriyle tek başına bir partiyi iktidara taşıdı. Senelerce mahrum kaldığı "siyasi istikrar"ı oyları ile temin etti. Ama, gelin görün ki, aradan bunca zaman geçmesine, ekonomide "makro dengeler" rayına oturmasına rağmen, piyasalar hâlâ tedirgin! Yerli olsun, yabancı olsun kimse yatırım yapmak istemiyor; korkuyor! Yatırım, dolayısıyla yeni iş sahaları açılamadığı takdirde, ürkütücü boyutlara erişen bu işsizlikle nasıl baş edilecektir? Hükümet iyi niyetle çalışıyor, ancak... Bugün; bırakın sıradan mesleksiz insanları; üniversite mezunlarımızın yüzde otuzdördü işsiz! AK Parti iktidarı iyi niyetle, gecesini gündüzüne katıp çalışıyor. Önünde yığınla birikmiş, çözüm bekleyen meselelerle boğuşuyor. İktidarın bunca iyi niyetle ve üstün gayretle çalışmaları da istenilen sonucu vermiyor, veremiyor! Neden? Çünkü; Türk demokrasisinde "iktidar" Meclis'teki bütün sandalyeleri almış olsa bile "muktedir" olamıyor! Bu durum, dün de böyleydi bugün de... İktidarlara adım attırmayan, atılan adımları akamete uğratan bir "hayalet" adeta evin içinde dolaşıyor! Bürokrasi, alışageldiği rahatlığından olmak istemez. Bizim gibi hantal yapılı devletlerde; devlet yönetiminde gerekli dönüşüm yapılamadığı müddetçe bürokrasi, her türlü yeniliğe ve hamleye direnir. Adeta iktidarlara köstek olur! Bu durumu fark eden iktidarlar, bürokraside gerekli değişikliği yapınca da bu kez; "devlette kadrolaşıyorlar" diye töhmet altında bırakılırlar. Burada, kadrolarla uğraşmaktansa, devlet idare sisteminde gerekli dönüşümü yapmak en akıllıca yoldur. Dünün komünist ülkeleri çok kısa bir zaman zarfında bu dönüşümleri yaparak AB'ye üye olmak aşamasına geldiler. Zihniyet inkılabına ihtiyacımız var Bir de bize bakın! Sözde demokratik yapımız olmasına karşın; özellikle ekonomide hâlâ komünizan, köhne ve hantal bir yapı sergiliyoruz. Devlet hâlâ ekonomide aslan payını yönetip yönlendirmeye devam ediyor! Özelleştirmede bir türlü arzu edilen sonuç alınamıyor. Bütün bunlardan çıkan sonuç; bizim her şeyden önce bir zihniyet inkılabına ihtiyacımız var. Bu gerçekleşmeden; ne denli milletin hayrına da olsa hiçbir oluşa yol yoktur!