İKİ MADDEYE ŞAHSEN HİÇBİR İTİRAZIM YOK
12 Eylül 1980 ihtilalini bir türlü içine sindiremediğini ifade eden Orhan Keçeli; "Şimdi referanduma gidiyoruz. Değişecek olan 26 madde var. Üzerinde çok konuşulan o iki maddeye şahsen hiçbir itirazım yok" diyor
SUNUŞ
Orhan Keçeli. Demokrat Parti Genel İdare Kurulu üyesi, Seba İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı, Rize Vakfı Başkanı. Aklımızda kalan en önemli titri siyasetle alakalı olanı. Orhan Keçeli bir siyaset duayeni. Orhan Bey ile sohbetimize Rize Çayeli ile başlayıp ilk mesleği olan fırıncılık, ardından inşaat ve sinema işletmeciliği, trafik muayene istasyonları ile devam eden iş hayatı, siyaset, hastası olduğu Fenerbahçe ile devam ettik.. Bodrum'da Seba Blue rezidansta bulunan yazlık evinde gerçekleştirdik röportajımızı. Doğaya, denize ve Bodrum'un nemsiz havasına bir defa daha vuruldum diyebilirim. Bu resimlerde gördüğünüz manzara eşliğinde, tüm sorularımızı samimiyetle cevapladı Orhan Bey. Hatta yakın tarihimizin üstünden geçtik diyebilirim. Dikkatimi çeken bir başka unsur, her olayın tarihini günüyle, kişileri ön adları dâhil hatta olayları saatiyle anlatmış olmasıydı. Maşallah! Sorularım elimde kaldı diyebilirim. Anlattığı her ayrıntı bile başlı başına bir konu değerinde. Bu kadar deneyimi ve bilgiyi bir güne ve sayfaya sığdırmamız mümkün değil. Orhan Keçeli diyor ki; 'Geçmişte çok şey yaşandı ama bitti, dinleyip, dersler çıkarıp, aydınlık geleceğe yüzümüzü dönelim. Ülkemiz her anlamda toprağıyla, konumuyla, insanıyla, genç nüfusuyla çok değerli, çok önemli..." Bir başka özlü söz daha; 'Barışmayı bilmiyorsan kavga etmeyeceksin!' Tam atasözü kıvamında. Bu sohbetin devamı ayrıntılarıyla aşağıda, iyi pazarlar... G.K.Z.
Orhan Keçeli ile Rize Çayeli'nden başlayalım...
Rize Çayeli doğumluyum. 5 erkek 2 kız toplam 7 kardeştik ama şimdi ben tek kaldım. Rusya'daki ihtilalden önce Rize ve Trabzonluların bazı aileleri çalışmak için Gürcistan topraklarında olan Batum'a, Soçi hatta Moskova'ya giderlerdi ve benim ailem de onlardan biriydi. Fakat 1917'deki ihtilalden sonra Türkleri oradan çıkardılar ama hiç kimseyi incitmeden güzellikle. Benim ailem orada fırıncılık yapıyordu. Daha sonra gelip hem Rize'de hem de İstanbul'da fırıncılığa devam ettiler. Biz de İstanbul'da önce fırıncılık, ardından inşaat müteahhitliğini meslek olarak seçtik. En son olarak inşaatçılığın yap-sat işinde karar kıldık. Bunların dışında yan işlerimiz de var. Trafik muayene istasyonu, sinemacılık sektörü gibi işlerle de meşgulüz ama ağırlıklı olarak inşaat işiyle ilgileniyoruz. İki oğlum var, onlarla da SEBA isimli bir aile şirketimiz var. Bu şekilde çalışmalarımızı sürdürüyoruz.
SİYASET
Bizim ailemiz, başta babam 'münteyidi sanı' idi yani ikinci seçmendi, milletvekillerini seçen seçmendi. Dolayısıyla biz doğduğumuzda Cumhuriyet Halk Partili doğduk. Sonradan da Adalet Partili olduk. İstanbul Belediyesi'nde 1980 ihtilaline kadar Meclis üyesi olarak uzun süre görev yaptım. 80 ihtilalini maalesef içime sindiremedim. Bu ülke halkı 1978-1979'da bir paket sana yağına, bir litre benzine, gaza, ampule muhtaç kaldı. Kardeş kavgası, anarşi, terör kol geziyordu. İhtilal yapmadılar. Rahmetli Ecevit hakkında bir şey konuşmak istemem ama Adalet Partisi'nden transfer ettiği 11 milletvekili ile hükümet kurdu. Ona bir şey demiyorsun, 19 ay ortalık kan gölüne dönmüşken ihtilal yapmadılar. Zorla Demirel'e hükümet kurdurdular. 14 Ekim 1979'-da ülkede kısmi Senato seçimi yapıldı. SüleymanDemirel % 55 oy aldı. Erken seçime gidilmesi için TBMM'ye kanun teklifi verildi, her ikisi de şu an hayatta yok, anayasa profesörleri rahmetli Turan Güneş ve Muammer Aksoy, erken seçim anayasaya aykırıdır diye biri 16, diğeri 8 saat konuşma yaptı. Kanun teklifi Meclis'te görüşülemedi. Sonra 12 Eylül'de ihtilal yapıldı maalesef.... Şimdi biz de Kenan Paşa'yı seviyoruz, görüşüyoruz... 17 Temmuz Kenan Paşa'nın doğum günüdür. Ali Şen çiftliğinde ona doğum günü düzenler, orada da görüşürüz ama ihtilal iyi olmadı, olmaz, nitekim olmamıştır.
Siyasete başlamam şöyle gelişti; CHP Şişli'den Belediye Meclis Üyesi olarak girdim. Daha sonra 5 Mayıs 1972'de CHP'nin beşinci olağanüstü kurultayı vardı, o kurultayda İsmet Paşa mevcut parti meclisine güvensizlik oyu istedi çünkü onlarla çalışmak istemiyordu. Bu oylamada parti meclisi güvenoyu aldı, İsmet Paşa bunu da kendisine güvensizlik saydı, CHP Genel Başkanlığından ve milletvekilliğinden istifa etti. Eski Cumhurbaşkanı sıfatıyla senatoya katıldı. Tabii ki o zamanki anayasada bu haklar vardı. Ben de o tarihte istifa ettim. Sonrasında Adalet Partisi'ne gelmem için çok ısrar ettiler. Belediye Meclisi'nde beni tanıyan arkadaşlar vardı. Derken 1972 yılında Adalet Partisi'ne geçtik, 1980'de ihtilal oldu ve Adalet Partisi kapatıldı. Yerine Büyük Türkiye Partisi'ni kurduk ve sadece 10 gün yaşayabildi. 11. gün kapatıldı. Onun yerine de Doğru Yol Partisi'ni kurduk. Demirel 1980 yılından 9 Eylül 1987 yılına kadar yasağa girmişti. Tam 7 yıl dört duvar arasında Demirel'i tuttular. Konuşmak yok, sokağa çıkmak yok. Ama barışmasını bilmeyen kavga etmeyecek. Şimdi barışacağız. Zaten ülkenin bir sürü derdi var, biz de bundan sonrasına bakacağız. Tabii o zamandan da ders almamız gerekiyor. Biz Sayın Demirel, Sayın Cindoruk ile beraber siyasete devam ediyoruz. Şimdi de Demokrat Parti'deyiz. 16 Mayıs 2009'dan beri Sayın Cindoruk eskiden de Genel Başkanımız olduğu gibi şimdi de Demokrat Parti Genel Başkanı'dır. 12 Kasım'da da yasa gereği olağan büyük kongremiz var. Sayın Cindoruk 16 Mayıs 2009'da seçildiği zaman bir teşekkür konuşması yapmıştı, orada 2 vaatte bulundu; 'Demokrat Parti ve Anavatan Partisi'ni bütünleştireceğim ve yerimi bir gence bırakacağım.' Aslında o şekilde konuşmasına lüzum yoktu çünkü gelecek olanı kongre seçecek. Bir de şöyle bir durum vardır ki; Genel Başkanlar kimi işaret etmişse halk onun tersine oy vermiştir.
REFERANDUM
Bir referanduma gidiyoruz... % 92 oy almış 1982 Anayasası'nın daha evvelden 13 maddesini Sayın Demirel, 32 maddesini Sayın Ecevit değiştirdi, şimdi de değişecek olan 26 madde var. Bunlarda itiraz edilen de, 2 madde var. Şimdi benim onlara şahsen bir itirazım yok.
'Geçmişte çok şey yaşandı, dersler çıkarıp yolumuza devam edelim' diyorsunuz. Siz geleceği nasıl görüyorsunuz?
Çok gergin bir ortam var. Herkesin çok dikkat etmesi lazım, şimdiye kadar hiç Kürdistan, Kürt lafı etmiyorduk, çünkü Kürt vatandaşlarımız, Cumhuriyetimizin kurucu asli vatandaşları, onlar böyle şeyler yapmıyor, terör örgütünden ölü ele geçirilenlerin birçoğu sünnetsiz çıkıyordu. Bu da bu örgütün dış kaynaklı olduğunun göstergesidir. PKK terör örgütü dış kaynaklıdır. İnegöl ve Dörtyol'da çıkan olaylar Türkiye'ye yayılsaydı, fiili ayrılık başlardı. Çünkü millet tabiri caizse burnundan soluyor. Ama bunlara herkesin dikkat etmesi lazım. Bilhassa siyasi partilerin ve sorumlu olanların çok dikkat etmesi lazım. Evvela bize Türkiye Cumhuriyeti lazım. 90 yıldır burada bir karış toprak kaybetmedik üstelik de kazancımız var. Büyük Atatürk ve arkadaşlarının Sevr ile dağıtılmış Osmanlı toprakları üzerinde kurduğu herkesin gıpta ettiği %60'ı genç, 100'ün üzerinde üniversitesi ve 17 milyon öğrencisiyle, 1 milyonluk ordusuyla 70 milyonluk nüfusu olan bu coğrafyada eşi olmayan güçlü bir devletiz. Onun için bu cumhuriyetin kıymetini bilmemiz lazım. Şimdi BDP'li milletvekilleri ve belediye başkanlarının akıllarını başlarına toplamaları lazım, yoksa onlara eski bir Amerikalı diplomatın dediği gibi; 'Kürtleri toplayacaksınız da ne olacak? 3. sınıf küçük bir Ortadoğu ülkesi olursunuz. Ama Türkiye Cumhuriyeti ile yüzü batıya dönük, büyük bir ülke olursunuz.'
Fenerbahçe ile benim derdim çok...
Fenerbahçe'yle benim derdim çok... Fenerbahçe iyi yönetilmiyor. Geçen sene şampilayayonluğu kaçırdık. Eğer şampiyon olmuş olsaydık 20 milyon dolar para alacaktı FB. Bu bir ekonomik boyuttur. Fenerbahçe 12 yılda 4 defa şampiyon olmuştur. Yani 3 yılda bir şampiyon olmuş oluyor. Şimdi Fenerbahçe'nin idari heyeti hiç olmasa zaten 3 yılda bir şampiyon olur. Fenerbahçe her yıl şampiyon olmalıdır. Şimdi bugün voleybolda kızlar takımı şampiyon olmuş, bu çok güzel ama şu anda hiç kimse Real Madrid'in basket takımının şampiyon olduğunu, Barcelona'nın ya da Manchester United'ın basketbol ve voleybol takımlarının şampiyon olduğunu yazmıyor. Onların da voleybol ve basketbol takımları var. Çünkü dünya ekonomisinde birinci sırada futbol var.
Hani bir tabir vardır ya; 'Hasta Fenerbahçeli', sizin için de geçerli mi?
Tabii ki! Benim Fenerbahçeliliğim hastalık derecesindedir. Bu Fenerbahçe fanatikliğim şuradan geliyor; çocukluğumda Cihat Arman'ın çıkartmış olduğu bir Fenerbahçe dergisi vardı, o zamanlar o dergiler elimize geçti ve kendiliğimizden 5-6 yaşlarında Fenerbahçeli olduk. Daha sonra 1969 yılında da Fenerbahçe üyesi oldum. Faruk Ilgaz'dı o zamanki başkanımız, onlar bizi teşvik etti ve üye olduk. O gün bu gündür Fenerbahçe'nin hem taraftarı hem de zaman zaman yöneticiliğini yaptım. Bu arada Fenerbahçe'de 6-7 defa kongre başkanlığı yaptım. Şimdi de 30 yılını doldurmuş üyelerin oluşturduğu Büyük Kongre'den sonraki en yetkili kurum olan, Yüksek Divan Kurulu üyesiyim. Şunu da belirteyim; her yıl da şampiyon olunur mu? Olunmaz, yani bu futbol, top üç direğin arasından geçmeyince olmuyor. Ama bir de biz, Ali Şen'in başkanlığına alıştık, onun başkanlığı, onun idareciliği bir başkaydı.
Tansu Çiller'in siyasete davet edip ardından seçilmesi için yerinizi verdiniz. Tansu Çiller ile nasıl tanıştınız?
Ben İstanbul Sanayi Odası'nda Yönetim Kurulu üyesi iken o zamanlar doçent olan Tansu Hanım'ı konuşma yapmak üzere davet etmiştik. Böylece tanıştık. 6 Ekim 1990 Genel Nüfus Sayımı'nda sokağa çıkma yasağı vardı. Sayın Demirel'in isteğiyle Tansu Çiller'in Yeniköy'deki evine gidip siyasete davet ettim. 21 Kasım 1990'da siyasete girdi. 20 Ekim 1991'de yapılan Genel Seçim'de bizim en güçlü bölgelerimizden B.Çekmece, Silivri, K.Çekmece, Çatalca yani 7. bölgeden adaydım. Tansu Hanım'a da partiden arkadaşlar bölge seçimi sırasında 'Orhan Bey nereyi isterse orayı iste' demişler. O da isteyince, aslında Demirel vermemek için direndi ama vermesek seçilemeyecek. Biz de yerimizi Tansu Hanım'a verdik.
Mecidiyeköy
Mecidiyeköy'ün hayatımızdaki yeri büyük. Şu anda Mecidiyeköy'de oturmuyoruz ama bizim büyüdüğümüz yerdir. Şimdi iş yeri olarak İstinye, ikametgâh olarak Etiler, Ulus'tayız. Bodrum'la da Ali Şen'in teşvikiyle tanıştık. Şirket olarak bugün Bodrum -Yalıkavak Tilkici Koyu mevkiinde High Light ve Seba Blue adlı inşaatlarımızı tamamlayıp hizmete açtık. Tilkici koyu ve Gündoğan ile inşaatlarımıza devam edeceğiz. Bodrum Yalıkavak'la da bu şekilde tanıştık. Bodrum'u sevdik.
ALİ ŞEN
Ali Şen ile tanışmamız ilginçtir. Bir gün bir dostum dedi ki bana: 'Ben yurt dışındayım. Çok sevdiğim değerli bir dostum var. Eşi Hanımefendi bir operasyon geçirdi. Bir çiçek yollayabilir misin?' Ben de çiçeği yolladım, Ali Baba ile böylece tanışmış olduk. O zamandan şimdiye dostluğumuz en güzel şekilde devam ediyor. Ali Baba ile daha sonra dünür olduk. Oğlum ile Ali Baba'nın kızı evlendi. Bir torunumuz oldu. Çocuklar, yollarını ayırdılar. Bizim dostluğumuz baki. Onlar evlenince de, ayrılınca da bizde değişen hiçbir şey olmadı, olamaz. Ali Baba'yla dostluğumuz sonuna kadar...