Ölmeden önce bu 9 yeri görün!

A -
A +

New York Times Gazetesi iki yıl önce, "Ölmeden Önce Dünyada Görülmesi Gereken Bin Yer" isimli bir kitap dağıtmış okurlarına. Patricia Schultz'un kaleminden aktarılan kitapta Türkiye'deki görülmesi gereken 9 yer isminin başında Pera Palas var. Bunu sırası ile Ayasofya, Süleymaniye Camii, Cağaloğlu Hamamı, Kapalıçarşı, Kariye Camii, Topkapı Sarayı, Pamukkale ve Kapadokya izliyor. Bu sıralamayı kitabın yazarı ilgi, bilgi, birikim ve yorumuna göre yapmış ama her seçimin arkasında bir 'doluluk' mutlaka var. Alın işte, Pera Palas... Bu otel tam 124 sene önce planlanmış ve 113 sene önce de hizmete sokulmuş. Asrı geçen yaşı, marjinal tasarımı, kaliteli malzemesi ve yerleşim yerinin özelliği ile yakın tarihin hem dünyadaki hem de Türkiye'deki çok önemli kişilerini ağırlamış. Pera Palas karmaşık bir tarihi süzgeçten geçmiş. Yıkılma, yok olma tehlikeleri atlatmış. Otelin ilk yapılış nedeni Paris-İstanbul arasında sefer yapan ünlü Orient Expres'in yolcularını İstanbul'da ağırlamak; Avrupa'nın bu aristokrat nümunelerine mimari tarzı, kaliteli malzemesi, konforlu inşaatı ve ferah, kullanışlı odaları ile şahane Haliç manzarası sunmak. İstanbul'da jeneratörle üretilen ilk elektrik bu otelde kullanılmış. Buradaki enerjiden çevredeki binalar da yararlandırılmış. İlk elektrikli ahşap asansör burada kullanılmış. Yani, teknoloji medeniyeti ilk kez burada İstanbulluların huzuruna çıkmış. Bu 'ilk'lik ve dünyaca 'bilinmişlik' Pera Palas'ı hakikaten farklı kulvarlara çekiyor. Burası bir otelden ziyade çok yönlü bir müze görünümünde artık. Otelin uzun koridorları, yüksek tavanlı odaları, kapı kolları, pencere menteşelerinin asırlık orijinalliği kültür turizminin en önemli figüranlarından sadece birkaçı... Otelde kalan misafirlerin kimlikleri, müze haline getirilmiş Atatürk odası, bütün dünyada halen ilgi ile takip edilen Agatha Chiristie olayı, medyumun işareti ile bulunan anahtar ve hele hele yaşına rağmen işine ve eserine sımsıkı sarılmış bir Anadolu insanı, işadamı Hasan Süzer beyin ilgisi ile İstanbul'un biraz yabancımsı kültürü, Beyoğlu'nun şımarık 'ihtiyarı' batı dünyasının Türkiye'deki kucağı Pera Palas. Binanın dıştan görünüşü ve ismi ile başlayan cazibe, kapıdan içeri süzülüp asırlık ürünlerle bezenmiş geniş holü, kafesi, lokantası, toplantı salonu ve lobisi ile tam bir mesaj bombardımanı gibi kuşatıyor insanı. Sonuçta bu tür eserler, gelişen turizmimiz için çok önemli avantaj değerlerdir. Bu değerler, taşıdıkları tarihi kimlik, etkin doku ve yaygın isimleri ile İstanbul'a ve Türkiye'ye çook hizmet verirler. Okul zamanı öğrenci gezi-incelemelerine, üniversitelilerin araştırmalarına konu olacak kadar zengin donamımlı Pera Palas... Pera Palas gibi daha nice tarih ve kültür hazinemiz var İstanbulumuzda ve Türkiyemizde. Sımsıcak ilgi iklimindeki Anadolu, Trakya kulakçığı ile Avrupa'nın yüreğine sızmış, Balkanlarla medeniyetin güvenliğini sağlamaya tokalaşmış bir Türkiyemiz var. Türkiyemizde her şey var, yeter ki bunların kıymetini bilelim de gerektiği şekilde yaşayabilsinler. --------------------- Pera Palas'taki 'sır' anahtar Asrı geçen yaşı, marjinal tasarımı, kaliteli malzemesi ve yerleşim yerinin özelliği ile yakın tarihin, hem dünyadaki hem de Türkiye'deki çok önemli kişilerini ağırlamış olan Beyoğlu'ndaki Pera Palas oteli, dünyanın en ilginç anılarına sahip... Pera Palas'ta iken 11 gün ortadan kaybolan İngiliz yazar Agatha Christie'nin 79 yıllık sırrı hâlâ çözülemedi! İstanbul'un Beyoğlu ilçesindeki tarihî Pera Palas oteli, dünyanın en ilginç anılarına sahip. Otelin tarihi, hem İstanbul'u, hem de işgal dönemini, Avrupa'nın o tarihteki jet sosyetesini ve siyasetten sanata devrin en ünlü simalarını ağırlayarak birçok kültürel etkinliğe de 'ilk' damgasının vurulduğu mekan olma özelliğine sahip... Pera Palas'ın 411 nolu odasında kalan ünlü yazar Agatha Christie 1926 yılında 11 gün ortadan kaybolur. Christie'nin aracı Londra'da bir göl kenarında devrik ve içindeki malzemeleri de sağa sola serpiştirilmiş halde bulunur. Eşyaların arasında Christie'nin peruğu da bulununca yazarın öldürülmüş olma ihtimali üzerinde duran İngiliz polisi, göle dalgıçlar salarak cesede ulaşmaya çalışır. 'Yaşadıklarım defterde yazılı' Ancak aradan kısa bir süre geçtikten sonra Agatha Christie İstanbul'da ortaya çıkar. Christie, Pera Palas'taki 411 nolu odasında huzur içerisinde istirahat etmektedir. Kendisine ulaşanlara kayıp olduğu 11 günün sırrı ile ilgili şöyle bir ipucu verir: "Kayıp günlerimde yaşadıklarım bir defterde yazılı...' Warner Bros şirketi yıllar sonra yazarın hayatını konu alan bir film yapmak ister. Yazarın hayatı hakkında bütün bilgilere ulaşan şirket, 11 günlük esrarengiz bir kayıp zaman dilimi boşluğuna düşer. İşin sırrını Tamara Rand isimli bir medyum çözer. Rand, anahtarın Pera Palas'ta 411 nolu odanın iç kapısının eşiği altında gizlenmiş olduğunu ve eğer anahtarı oradan alıp kendi avuçları arasına korlarsa defterin yerini de söyleyeceğini belirtir. W.B'den film teklifi Şirket yetkilileri olay içinde olaya ulaşmanın heyecanı ile derhal otelin sahibi Hasan Süzer'e ulaşırlar... Gerisini sayın Hasan Süzer'den dinleyelim isterseniz: "1979 yılında Amerika'dan bizi aradılar. Warner Bros isimli bir film şirketinden aradıklarını söylediler. Sonra bazı sorular sordular, onlarla şöyle bir diyaloğumuz oldu: -Agatha Christie sizde kaldı mı? -Evet, kaldı. -Sizde 411 nolu oda var mı? -Var. Bu konuşmanın ardından İstanbul'a geldiler... -Biz burda bir anahtar arayacağız. Müsaade eder misiniz? dediler. -Ederim dedim. -Peki o zaman 411 nolu odaya gidelim, aramayı biz yapacağız dediler. Ayrıntılı bilgi almak için Amerika ile irtibat kurarak, Medyum Tamara Rand ile görüştüler. Onlar aldıkları bilgileri bize soru olarak yöneltip: Tamara devrede -O sizin 411 nolu odanın arkası boşta mı? -Boşta! -Girişte, solda banyo gibi bir şey var mı? -Var! -Odaya giriş kapısının karşısında ikinci bir kapı var mı? -Var! - O zaman, giriş kapısının karşısıdaki odanın kapısını açar açmaz, kapı eşiğinin dibinde sağ alt köşede bir boşluk var. Oraya elinizi sokun, elinize bir anahtar gelecek! Onlara: -Bunu ben yapacağım dedim. -Tamam, sen yap dediler. O arada benim müdürüm vardı. Ona: - Sen eğil bak oraya. Anahtar eline gelirse onu bana ver dedim. Ben tam arkasında duruyordum. Müdür elini uzattı işaret edilen yere ve eline anahtar geldi. Müdür anahtarı aldı gitti. Benden anahtarı istediler: -Hasan bey anahtarı verir misiniz? dediler. Ben: -Gelin size bir şeyler ikram edeyim dedim -Tamam dediler ve birlikte odanın ordan lobiye inerken anahtarı istemeye devam ettiler. -Hasan bey anahtar! -Yoo dedim. -Anahtarı hemen öyle kolay veremem. Onlar, Agatha Christie'nin hayatını film yapacaklar. O filmle ilgili araştırma yaparken, hayatında 11günlük bir boşluk farkediyorlar. O boşlukla ilgili de bir defter olduğu ve o tarihte nerede neler yaptığına dair bilgilerin o defterde yazılı olduğuna dair kayıtlara ulaşmışlar. İşte o 11 günlük olayla ilgili bilgilerin yazılı olduğu defter ise burada bulduğumuz anahtarla kilitlenmiş bir kasada bulunuyormuş. Biz anahtarı bulduk. Kasa ve deftere bu anahtarla ulaşılacak. Onlara bir şeyler ikram ederken bir yandan da pazarlığa giriştik: Define bulduk! -2 milyon dolar vereceksiniz... Bu otel çok ihmal edilmiş. Oteli imar edeceksiniz. Yapılacak filme de beni yüzde 15 ortak edeceksiniz. Ayrıca TRT'ye o filmi bedava oynatma hakkı vereceksiniz. Onlar: -Bizim böyle bir anlaşma yapma yetkimiz yok. Ancak, oraya gitmemiz lazım ki, ilgililerle görüşüp konuyu halledelim dediler. Onlar defterin yeri ile ilgili bilgi istemişler medyum Tamara'dan. Ancak Tamara, "hayır" demiş. Eğer anahtarı avucumun içine alırsam defterin yerini söyleyebilirim. Yoksa söylemem, demiş. Sonra cevabı gelmiş işte, "Anahtar buraya gelirse istediğiniz parayı veririz" diye. Ben, 'Hayır oraya gelemem. Ama, Tamara gelsin buraya, ben o zaman anahtarı ona veririm' dedim. Bu görüşmelerden sonuç çıkmadı. Olayı sürdürmek için farklı kulvarlara yöneldik. Onlar dediler ki, "Biz 50 bin dolar koyalım. Sen 25 bin dolar koy. New York Times Gazetesi de 75 bin dolar verecek. Böylece Agatha Christie'nin adına bir hesap açalım. Yayın hakkını New York Times'a vereceğiz. Bu şekilde bir karara vardık, 20 Ağustos 1979'da. Grev olunca iş askıda kaldı Fakat bir şanssızlık oldu o tarihlerde otel çalışanları greve gittiler. Grev olunca iş askıda kaldı. Grev bir sene sürdü. Bir sene sonra otel açılınca onlar gelmek istediler. Fakat ben, otel çok bakımsız ve grev esnasında oldukça tahrip olduğu için oyaladım onları. Aradan bir sene kadar zaman geçti. Bu oyalama onların da bizim de işimize yaramadı. Yani, her iki taraf için de olumsuz netice verdi. Onlar daha sonra bu filmi başka mekanlarda ve bu olayı atlayarak çekmek istediler. Çektiler de... Ama film tutmadı. O, 11 günlük olay oldukça ilgi çekici bir dönem. Agatha Christie 11 gün kaybolmuş. O kayboluşunda Londra'da bir göl varmış, o gölün etrafında Christie'nin arabası devrilmiş, bavulları etrafa dağılmış ve bir de peruk bulmuşlar. Gölde dalgıçlar arama yapmışlar. Christie'nin cesedini aramışlar orada. Bulamamışlar tabii. Bulamayınca, o 11 günlük olayda herkes Christie'nin cesedini ararken o çıkıp geliyor buraya. Soruyorlar, "Nerelerdeydin bu 11 gündür sen" diye. O diyor ki: "Benim 11 günlük hayatım bu anahtarda gizli..." Defter hâlâ meçhul! Defterin nerede olduğu meçhul. Burada mı, başka devlette mi bilinmiyor. Ama, sadece anahtarı bizde. Defterin nerde olduğu da bu anahtarla bulunacak. Defter hâlâ meçhul! Bu arada Hasan Beye, bir soru yönelttik: "Herhangi bir yeri zorladınız mı o anahtarla. Anahtarın yapım yeri, yapım zamanı gibi bir takım ipuçlarını değerlendirdiniz mi, bunlarla ilgili bir araştırma yaptırdınız mı?" Hasan Bey, "Hayır" diyor. Ve açıklamasını şöyle tamamlıyor: "İki tane anahtar bulduk orda. Birisi bu otele ait. Bir de esas anahtar. O anahtarın nere malı olduğunu bilmiyoruz, bulamadık zaten. Bu hikaye hâlâ duruyor. Bununla ilgili herhangi bir teklif filan gelmedi sonra. Arasıra arandık ama bununla ilgili tatmin edici bir sonuç alamadık. Hâlâ, film yapımcıları, koleksiyoncular, antikacılar bu anahtarla ve defterle ilgileniyor...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.