Müzik çilesi

A -
A +
İsteyen istemeyen, seven sevmeyen herkes için, müzik, hayatın tamamını dolduran, 24 saat kesilmeyen bir çile.
Evde, işte, sokakta; markette, dolmuşta, televizyonda, telefonda…
Hayatımızın her anında müzik var.
Hayatın her anında derken abarttığımı sanmayın lütfen.
 
Sabahleyin evden çıkıyorsunuz, ilk iş asansöre biniyorsunuz. Evet, işte müzikle başladınız güne.
Dolmuşa biniyorsunuz, şoför beyin sizin için seçtiği müzik kulaklarınıza hücum ediyor.
İşe varıyorsunuz, kalabalık ofiste her masadan çeşit çeşit müzik sesleri yükseliyor.
Cep telefonları çalıyor, her biri ayrı bir makamda; uzun uzun “uzun hava”, kesik kesik disko müziği.
 
Tuvalete gidiyorsunuz, yine müzik. Güya orası istirahathâne. Bir insan tepinerek nasıl istirahat edebilir ki!
İnsanlar, hayran oldukları, “diva, star, süperstar, megastar”larını tuvalette de dinleyerek onları ne kadar çok sevdiklerini gösteriyorlar. Tuvalette bir süperstar. Hakikaten süper komik.
 
Çarşıya çıktınız, her caddede en az iki müzik market var. Onlar zaten çalmaya mahkûm. Diğerleri de onlardan aşağı kalmıyor. Giyim mağazası, parfüm mağazası, gözlükçü, dönerci, semerci, mermerci.
Kaldırımların kirliliğini kontrol eden belediye acaba gürültü kirliliğini de kontrol edemez mi?
 
Eve dönüyorsunuz, arabada radyosuz olmaz. Radyo demek zaten müzik kutusu demek, sadece bizde mi böyle bilmiyorum.
Akşam eve geliyorsunuz, haber bültenleri bile neredeyse müzikle iç içe. Diziler, filmler, yarışmalar, reklamlar… Her saniye müzik.
 
Bırakın müziği sevmeyenleri, müzik âşığı bir insan bile “YETER ARTIK!” diye bağırır bu düzende. İşin ilginç yanı, kimseye “şu müziği kapat” diyemiyorsunuz.
Sanki herkes müziği sevmek zorunda. Veya müziğin her türünü.
Müziksiz yapamam diyenler bile her tür müziği sevmezler.
 
Meselâ spor yapmak, zinde kalmak için gün doğarken sabah koşusuna çıkanlara bakıyorum, çoğunun kulağında kulaklık, müzikle zinde kalıyorlar!
Halbuki müzik dinlendirici değil, yorucu bir etki yapar. İnsanı durup dururken oynatır, durup dururken ağlatır, hoplatır zıplatır.
 
Müziğin ruha faydalı olduğunu iddia eden hattâ bunu bilimsel tezlere dayandırmaya çalışanlar var. “Osmanlı'da müziği akıl hastalarının tedavisinde kullanırlarmış.”
Doğru olabilir. Ama neymiş, akıl hastalarında ve tedavide kullanırlarmış.
Tedavide uyuşturucu da kullanılıyor ona kalırsa!
 
Zaten müzik de uyuşturucu etkisi yapıyor. Anî duygusal değişikliklere sebep oluyor. Zihni uyuşturup, aklı geçici olarak giderip insana yapmayacağı şeyleri yaptırıyor. Düğünlerde kalabalığın arasından piste fırlayıp, sonra yüzü kızararak yerine dönen çok insan görmüşümdür. Veya, ağlayıp gözyaşı döken, sonra da “ne oluyor ya bana” diye kendine kızan.
 
Velhâsıl bütün gün, girdiğimiz her ortamda, istesek de istemesek de, sevsek de sevmesek de müzikten kurtuluş yok. Hatta gece başınızı yastığa koyduğunuzda bile rahat yok. Yoldan geçen bir müziksever sizi ansızın uyandırabilir. Sonuçta adamın müzik zevki var, hayran olduğu şarkıcılar var. Herkesin uyku saati de olsa, gece yarısı da olsa illâ bağırtacak: “Çile bülbülüm çile”
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.