Yahudiler, bir dilim ekmek ve bir patates için inanılmaz fiyat istiyordu. Ruslar, Türk subaylarının eşya ve erzakını almıştı. Bu eşkıyalığa razı olmayıp malını vermeyen Türkleri öldürüyorlardı. Osman Paşa'nın şahsî eşyasını hatıra diye saklamak için vermek istemeyen Türk erlerini süngülemişlerdi. Türk esirler, Plevne'de tam 14 gün kaldı. Bu müddet içinde 4 bine yakını öldü. İki haftada kendilerine yalnız 8 defa birer dilim ekmek dağıtılmıştı... Osman Paşa, Plevne'deki, bin hasta ve yaralı için söz almış.... Bulgar papaz ve ileri gelenlerine yemin ettirmişti onlürü dokunmayacaklarına dair. Çıkış sırasında şehirde kalan Türk?lerin sayısı 4 bine yükseldi. Bunların çoğu, Bulgarlar tarafından boğazlandı. Bir şey yapmayacaklarına İsa adına and içmişti Bulgarlar... Gene bunları, İsa aşkına parçaladı?lar, gözlerini oydular. Böylece 3 bin kişiyi öldürdüler. Geriye bin Türk hasta ve yaralı kaldı, bunları öldürmeye vakit bulamadılar. Gazeteciler, durumu öğrenip Ruslara bildirdiler. Ruslar, durumu zaten biliyorlar, katliama göz yumuyorlardı. Ancak gazetecilerin haberi almasıyla müdahale etmek zorunda kaldılar. Plevne'ye Ruslarla giren gazeteci Frank Millet, gördüklerine inanamamıştı. Üç gündür aç, susuz, pansumansız, hastaların öldüğünü görmüştü. Gazetesine gönderdiği haber?de "En geniş hayal gücü olanlar bile bu manzaranın korkunçluğunun binde birini tasavvur edemez" diye yazıyordu... Plevne kahramanları, böylece, insanın insana olan insaf?sızlığının kurbanı olarak yok olup gittiler. Osman Paşa, kendisine refakat eden Kazak Şeref Birliğine ait lüks bir araba ile Rus büyük karargâhının bulundu?ğu Bogot'a geldi. Burada 2 hafta kaldı. Alman doktor ve hemşireler tarafından tedavi edildi. Dr. Âsaf Bey de daima yanındaydı. Pek az harb esirine tarihte Osman Paşa kadar itibar edilmiştir. İkameti için Ukrayna'nın Harkov şehrinde pek güzel bir köşk tahsîs edilmişti. Her geçtiği yerde, Rus halkı tarafından alkışlandı, askerî merasimle karşılanıp uğurlandı. Her iltifat, her alkış, her güzel davranış Osman Paşa'ya büyük acı veriyordu. Her lezzetli lokma, ağzına girdiği anda zehir oluyordu. Plevne'dekiler, askerleri, bir an olsun Mareşal Gazi Osman'ın aklından çıkmıyor, Ahmet'i öz evladı gibi özlüyor, "Kara Ahmet'im, yiğit evladım, tekrar görüşmek nasip olur mu?" diyordu. Osman Paşa ile esir düşen Türk ordusuna yapılan muamele ise, bu ordunun kumandanına yapılanın tam tersi idi. Bunlar, esir düştükten 2 hafta sonra Rusya'ya sevk edildiler. Plevne'den Sibirya'ya doğru, akıl almaz meşakkatli korkunç bir yürüyüş başladı. Hepsi yaya yürütülüyordu. Isı eksi 15 derece idi. Esirler aç, bir çoğu yarı çıplaktı. Ayakkabısı olanlar azdı. Düşenler, kafileyi takip eden kuşlar ve kurtlar tarafından yeniyordu. Plevne ile Bükreş arasında 5 bin kişi öldü. Rusya'da yürüyüş, daha da meşakkatli oldu. Bu suretle, Plevne'den yola çıkan 43 bin Türk askerinin ancak 15 bini Rusya'da esir kamplarına varabildi, diğerleri öldü. > DEVAMI VAR