642. yılında gerçek efsane : KIRKPINAR - 3 . Kırkpınar, Sarı Saltuk'la başlar

A -
A +

Her ne kadar bugün, Kırkpınar'ın 1361 yılında başladığı kabul edilse de, Kırkpınar'ın ilk doğuşu Sarı Saltuk'ladır. Sarı Saltuk kimdir? Sarı Saltuk, Türk insanına Anadolu'yu ve Avrupa'yı hedef gösteren Türkistan'ın büyük evliyası Ahmet Yesevi hazretlerinin talebesinin talebesi bir alperendir. PEYGAMBER EFENDİMİZİN EMRİYLE Hocasının işaretiyle Türkoğlu'na Avrupa'yı vatan kılmak üzere, arkadaşlarıyla birlikte Anadolu'ya gelir. Burada Peygamber efendimizi rüyasında görür. Peygamber efendimiz, rüyada Sarı Saltuk'a, "Edirne'yi fethet. Bu diyar, darünnasırdır (yardım diyarıdır), burasını küffar elinde komayın" der. Tarih 1263 idi. Yani Orhan Gazi'nin oğlu Şehzade Süleyman'ın Rumeli'ye geçişinden 91 yıl önce, Sarı Saltuk ve arkadaşları Rumeli'ne geçtiler. Yollarına devam ederek, Edirne'ye geldiler ve 1264 yılında Edirne'yi fethettiler. Edirne'nin fethiyle birlikte, burada Kırkpınar güreşlerini başlattılar. Edirne'yi terkettikleri 1304 yılına kadar Kırpınar güreşlerine devam ettiler. 1361'DEN 98 YIL ÖNCE Demek ki, Kırkpınar'ın asıl başlangıç tarihi, bugün kabul edilen başlangıç tarihinden 98 yıl öncedir. Sarı Saltuk, kendisi bir cihan pehlivanıydı, dünya şampiyonuydu. Fatih Sultan Mehmet'in oğlu Şehzade Cem'in Edirne Valiliği sırasında Ebul Hayr-i Rumi'ye hazırlattığı Saltukname adlı kitapta, Sarı Saltuk'un düşmanlarıyla karşılaştığında, "Ben ki cihan pehlivanı Sarı Saltuk'am" diye nara attığı, kendisinin Hristiyanların başpehlivanı Elyon-i Rumi ile güreş tuttuğu ve onu yendiği, bunun üzerine de Elyoni Rumi'nin de müslüman olarak "İlyas-i Rumi" ismini aldığı yazar. Evliya Çelebi, Seyahatnâmesi'nde, Sultan Dördüncü Murad'ın vezirleriyle yaptığı güreşte, kendisinin de cazgırlık yaptığını ve bu güreşte; "Ankara'da er yatar, Rum'da Sarı Saltuk Mehmet Buhari, Ton giyer, tuman çeker" duasını okuduğunu yazmaktadır. YEDİ ÜLKEDE KABRİ VAR Evliya Çelebi, Seyahatnâmesi'nde, Bulgaristan, Arnavutluk, Romanya, Kırım, Makedonya, Kosova, Bosna ve Polonya'da, Kırkpınar'ın ilk kurucusu Sarı Saltuk'un makam ve türbelerinin bulunduğu yazmaktadır. Sarı Saltuk'un asıl kabri, Romanya - Dobruca'daki Babadağ şehrindedir. Kabir bugün ayaktadır, ancak harabe vaziyetindedir. Sarı Saltuk, Müslümanlar kadar, Hristiyanlar ve Yahudiler tarafından da çok sevilir, ermiş kişi kabul edilirdi. Çünkü kendisi, din, milliyet ayırt etmeden herkesin yardımına koşardı. Sarı Saltuk, ölüm döşeğinde talebelerine; "Evlatlarım, ben öldüğümde yedi tane tabut hazırlayın. Yedi millet, benim kendilerinden olduğumu söyleyerek cesedimi isterler, her isteyene verirsiniz" diye vasiyet eder. Hakikaten de, Sarı Saltuk öldüğünde yedi millet gelir, kendilerine yedi tabut verilir. Her tabutun içinde Sarı Saltuk'un cesedi vardır. Sarı Saltuk'un bizim bildiğimiz kabirleri; Romanya Babadağ, Bulgaristan Varna Kaligra, Bosna Blagay, Kosova Prizren, İstanbul Rumeli Feneri, Kırklareli Babaeski, İznik, Niğde Bor ve Tokat Sarı Saltuk Köyü'ndedir. Ayrıca sayısız yerde de makamı vardır. ALPEREN KİMDİR? Evet, Kırkpınar'ın ilk kurucusu Sarı Saltuk böyle bir kimse, alperendi. Şimdi, Kırkpınar'ın her iki doğuşuna da vesile olan alperenler kimlerdir, buna bir göz atalım. Alp ,kuvvet, cesaret, fedakârlık, dayanıklılıkta ve her türlü silahları kullanmakta eşsiz, geçilmez, yiğit kişi demektir. Eren ise, Allahü tealaya yakın, nefsi isteklerinden vazgeçmiş, İslam ahlâkının en güzeline kavuşmuş, başkalarının huzuru ve ebedi saadeti için yaşayan, her hareketiyle alemlerin efendisi hazreti Peygamberimize benzemyğe çalışan, evliya, hakiki insan edemektir. Alplik ve erenliğin bir kişide birleşmesiyle alperen denilen, insanlığın zirvesi, gönül ve yüreği kaynaştıran, tarihin yazmaya doyamadığı güneşler doğar. Onlar, barışta karıncayı ezdiklerinde oturup ağlayan, ancak savaşta düğüne gidercesine ölüme, şehitliğe giden, binlerce kişiye bedel olan yiğitlerdi. Türk milletinin İslamiyeti kabulüyle birlikte alpler, alperen olmuşlardır. ALPLİĞİN DOKUZ ŞARTI Türkler için alplik en büyük şerefti. Alp için atı çok önemliydi. Alp atının ismiyle anılırdı. Kıratlı Cotay alp gibi. At, hayatta ve ölümünden sonra alpin arkadaşı sayılırdı. Bu sebeple Şehzade Süleyman'ın Gelibolu - Bolayır'daki türbesinin hemen yanında atı da gömülüdür. Bugün bile hâlâ, "Yiğit yiğidin yoldaşı/At yiğidin öz kardaşı" diye söylenmektedir. Alp öyle meziyetlere sahipti ki, bir alp, ordu, devlet kurucusu demekti. Göktürk, Gazne ve Timur imparatorlukları, Kölemen, Anadolu Selçuklu Devleti, Eyyûbi, Tulunoğulları Devletleri bir alpin kurduğu devletlerdi. Osmanlı Devleti'nin kurucusu Osman Gazi'nin silah arkadaşları; Turgut Alp, Saltuk Alp, Aykut Alp, Konur Alp gibi alplerdi. Aşık Paşa (1272 - 1332), eserinde, alpliğin şartını 9 olarak anlatmakta, iman, akıl, cesaret ve nefsini yenmekle birlikte, iyi bir at ve silahın, alpliğin temel şartı olduğunu yazmaktadır. İNSANLARIN EN MERDİ VE EN CESURU Osmanlı ve Selçuklu Türkleri'nin ataları Oğuz Türkleri (Türkmenler) hakkında bu anlattıklarımızda zerre abartma yoktur, tarihi hakikattir. 1876 yılında, Güney Türkistan'da Seyhun kenarındaki Türkmenler'i ziyaret eden Amerikalı gazeteci Henry Mac Gahan, "Türkmenler, insanların en cesurları, en mert, en kahraman ve misafirperverleridir. Kadınları da ihtiyaç olduğunda erkekleri gibi korkusuzca savaşırlar. Savaşta, bir Türkmen en az beş düşmana bedeldir" diye yazmaktadır. YARIN : Peşrev tek başına destandır

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.