Ahmet, ortaya fırladı

A -
A +

Ahmet, yerde şaşkın şaşkın kendisine bakan rakibini yerden kaldırmak için elini uzattı. Hasan pehlivan, elini itti: -Elimden bir kaza çıkmadan başımdan git. Şuna bak, hepten de kendini pehlivan görür... Yerden kaldırmak için elini bana uzatır. Cazgır, yerden kalkmaya uğraşan Hasan pehlivana bağırdı: -Hasan pelvan! Hasan pelvan! Hâlâ akıllanmadın mı? Bu iş başına niçin geldi hâlâ düşünmez misin? Hasan pehlivan, homurdanarak er meydanından ayrıldı, ama ayrılışı er meydanına, erliğe yakışır olmamıştı. Seyirciler, tepkisi büyük oldu: -Razgradlı Hasan! Yaptığın pelvanlığa yakışmaz. -O, pelvan falan değil. Olsa olsa ahıra direk olur. Boynunu bükmüş, er meydanından çekilirken gören seyirciler, Ahmet'i bağırlarına bastılar: -Afferin sana ba Ahmet. Gazi Osman Paşa'nın askeri olduğunu gösterdin. -Kibirlenenin burnunu nasıl da çimenlere sürttün. -Seni yetiştiren ana-baba ve hocadan Allah razı olsun. Ahmet, bir ağacın altına oturdu, diğer güreşi seyretmeye başladı. Bu sırada, seyirciler de yanına gelmiş, Ahmet'e sevgi gösterisinde bulunuyorlardı. Yakup pehlivan ile Mestan pehlivan bir müddet güreşlerine devam ettiler. Daha önceki güreşlerinde de genelde beraber kalmışlardı. Güreş, itiş kakışa dönünce, hakem heyeti cazgırı çağırarak, güreşi berabere bitirmesini ve başaltı ödülünü ikisi arasında paylaştırmasını söyledi. Cazgır, Ahmet'in ne olacağını söyleyince hakem heyetinin en yaşlısı olan Recep Ağa kızdı: -Te be ne olcak? Verin oradan bir mendil ile birkaç kuruş. Pırpıtla güleşip te Hasan pehlivanı yenmek ödülü ona yeter. Daha ne ister, Yakup veya Mestan'la güleşip te sakatlanmak mı? Cazgır, "Bu yaptığınız hakkaniyete sığmaz, burası er meydanıdır. Bu acemidir, bu gençtir, bu pırpıtlıdır diye ayrım yapılmaz" diyemedi, üç kuruş dünyalık endişesiyle... Durumu seyircilere ilan etti: -Hakem heyeti, Yakup ve Mestan pehlivan arasındaki güreşi berabere bitirdi, başaltı ödülünün de ikisi arasında paylaşılmasına... Ahmet pehlivana da ayrıca hediye verilmesine karar verdi. Kara Ahmet, cazgırın sözlerini duyduğunda, hemen ortaya fırladı. Cazgırın yanına koştu: -Te be usta. Bu ne demek? Büle bir şeyi nasıl yaparsınız? Cazgır çaresiz bir şekilde kollarını açtı: -Evladım. Hakem heyeti büle uygun gördü. Senin iyiliğini düşündüler. Ahmet kızdı: -A be, benim iyiliğimi düşünürlerse beni başaltı birincisi ilan etsinler. Birincilik benim hakkım. Cazgır da kızdı: -A benim akılsız evladım. O ikisi beş altınlık ödülü sana bırakırlar mı sanırsın? Eğer ödülü sana vereceğimi söylesek, biri diğerine pes edecek. O acımasız pelvanlardan biriyle güleşmek zorunda kalacaksın. -Kalırsam kalayım. Burası er meydanı... Burada yenilmek de şereftir. Cazgır iyice kızdı: -A dik kafalı evladım. Sen bu işi çocuk oyuncağı mı sanırsın. Ezecekler seni bre... Güleş hayatını bitirecekler. -Madem ki başaltında güleş tuttum. Sonucuna katlanırım. Cazgır, "Peki dersini al da gör, kendi düşen ağlamaz" dedi, hakem heyetinin yanına gitti, durumu anlattı. Hakem heyetindekiler kızdılar. Kararlarından dönmeyeceklerini söylediler. ¥ DEVAMI VAR

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.