Tuna Marşı'nı başlatan, bir çocuktu, ama herhangi bir çocuk değil... Kadın ve çocuklarla dolu öküz koşulu arabayı, askerler içinde götürmeğe çalışan Ahmet'ti. Sesler, bir iken on, on iken yüz, yüz iken bin oldu... Esir düşen Türk askerleri, hep birden, gözyaşları içinde Tuna Nehri'ni söylemeye başladılar. Onlarla birlikte dağ taş da dile geldi. Bu sırada Osman Paşa, açık fayton içinde Grandük'e doğru geliyordu. Osman Paşa, Tuna Nehri türküsünü duydu. Durdu, Tabip Asaf Bey'in yardımıyla faytondan indi. İnmesiyle birlikte, cenk meydanı "Paşa bubam" sesiyle inledi. Başta, Osman Paşa olmak üzere, herkes sese döndü. Plevneli sivillerin doldurduğu arabaların arasından biri çıktı.... Osman Paşa'ya doğru koşmaya başladı. Bu, Kara Ahmet'ti. İnanılmaz bir şey oldu. Ahmet'in Paşa'ya doğru koştuğunu gören Rus askerleri, silahlarını doğrulttu, Ahmet'in, Osman Paşa'nın yanındaki Rus subaylarına saldırdığını sanmışlardı. Rusların, silaha davrandıklarını gören Osmanlı askerleri de yere bıraktıkları silahlarına davrandılar. Ahmet, vurulmak, yeni bir çatışma çıkmak üzereydi. Gazi Osman Paşa canhıraş bir şekilde bağırdı: -Ahmet! Dur! Osman Paşa'dan emri alan Ahmet, beş aydır aldığı askeri terbiyeyle zınk diye durdu. Şaşkındı, Osman Paşa, niçin bağırmıştı? Osman Paşa, hemen duruma müdahale etti, Fransızca olarak vaziyeti Rus subaylara anlattı. Rus ve Türk subaylar araya girerek kalkan silahların inmesine sağladılar. Osman Paşa, Ahmet'i yanına çağırdı, yarası sebebiyle yürüyemiyordu. -Gel bakalım Kırk Kanatlı Reis'im. Ahmet geldi ve "Paşa bubam, nereye gidiyorsun" diyerek Osman Paşa'nın beline sarıldı. Osman Paşa, Ahmet'e ne cevap versin bilemedi: -Evladım, Plevne'de savaşımız bitti... Ama ...Başka cephelerde ölünceye dek devam edecek. Beni nereye götüreceklerini ben de bilmiyorum. Ahmet, gayet masumane sordu: -Paşa buba, sizi kim götürecek. Paşa, Ahmet karşısında boynunu büktü, utandı: -Ruslar götürecek. Ahmet, gözlerini Osman Paşa'ya dikti: -Paşa bubam, siz esir mi düştünüz? Koca Osman Paşa, konuşamadı, onun yerine göz pınarları konuştu, gözyaşları yanaklarından ak sakalına doğru süzüldü. Bu sırada,.Grandük, atını faytona doğru sürmüş iyice yaklaşmıştı. Osman Paşa, Dr. Âsaf Bey'in yardımıyla faytonun körüğüne tutunarak Çar'ın kardeşini karşıladı. Grandük Nikolay, Paşa'ya elini uzattı, Fransızca, "Plevne'yi muhteşem bir şekilde savundunuz, bu müdafaa askeri tarihte çok mühim bir yer tutacaktır"' dedi. Osman Paşa, acı bir gülümsemeyle Fransızca teşekkür ederken, Rus subayları 'bravo' diye bağırarak Paşa'yı alkışlamaya başladılar. Bu sırada Romanya Prensi Karol geldi, Paşa'nın elini sıkarak tebrik etti ve askerce selâmladı. Grandük, Paşa'nın beline sarılmış vaziyette kendine bakan Ahmet'i işaret etti: -Evladınız mı? Osman Paşa, gözleri yaşlı, Ahmet'e baktı: -Evet General, bütün askerlerim gibi bu da evladım. Plevne'nin savunmasında anne-babasını kaybetti, beni baba biliyor. Oğlum yerinedir. O da bizimle birlikte Plevne'yi savundu. Büyüklerin başaramayacağı nice işler başardı. Grandük inanmaz gözlerle Kara Ahmet'e baktı: -Şimdi... Plevne'deki kazandığınız zaferlerin sebebini daha iyi anlıyorum. > DEVAMI VAR