Polis coplarının kafasın inmesini bekleyen Ahmet, şaşırdı. Gelen az önce Koca Yusuf'un tanıştırdığı Mehmet isimli Türk öğrenciydi. Polisler, ikna olmamıştı. Bunun üzerine, eli şemsiyeli kadına döndü. Kadına aceleyle bir şeyler anlattı. Mehmet, Fransızca bir şeyler anlattıkça, kadın Ahmet'e bakarak hayretle feryat ediyordu: -Lutteur (Güreşçi mi)? -Lutteur du Sultan (Sultanın güreşçisi) -Comme Yusuf (Yusuf gibi...) Suallerine aldığı cevaplarla hayretten hayrete düşen Fransız kadın, a merveille (çok güzel) deyip yerinden koptu, şaşkınlıkla kendilerine bakan Ahmet'in yanına geldi. Ahmet'in müdahale etmesine fırsat vermeden, sağ yanağına kelebek gibi bir öpücük kondurdu. Ahmet, tam manasıyla şok olmuştu. Sanki, kor haline gelmiş meşe odunlarıyla dolu bir çukura düşmüştü. Kıpkırmızı kesilmişti. Şemsiyeli kadın ve diğerleri, Ahmet'in haline bakıp kıkırdadılar. Türk öğrenci Mehmet, şemsiyeli kadın ile birlikte polislere bir şeyler anlattı, polisler, Ahmet'e bakıp gülerek ayrıldılar. Ve Mehmet, geldi, şemsiyeli kızın öpücüğünden sonra, üç tane Adalı Halil ile güreşmiş gibi perişan bir vaziyette duran Kara Ahmet'in yanına. Anlattı Ahmet'e... şemsiyeli kadının, Parisli bir fabrikatörün kızı Loise Benoite olduğunu, Koca Yusuf'un Paris'teki bütün güreşlerini seyrettiğini, onu son bir kez görmek için istasyona geldiğini, Ahmet'in de Türk güreşçisi olduğunu öğrenince çok sevindiğini, Türk güreşçilerini çok beğendiğini... On dakikadır Ahmet'e hayatının en zor anınını yaşatan Loise Benoite isimli kız, bir Türk pehlivanını yakından tanımanın neşesinde, gülerek, acele küçük bir kağıda bir şeyler yazdı "Le suis tres content de wous connaissez. Nous vous rancontons a bientot (Tanışdığımıza çok memnun oldum. En kısa zamanda sizinle tekrar görüşmeyi istiyorum." diyerek pembeli beyaz çok zarif bir eldivene gizlenmiş elini Ahmet'e uzattı. Ancak, uzanan eli havada kaldı. Ahmet, bir uzanan ele, bir de elin sahibi açılma gayretindeki gonca güle, gül yüze baktı. Bakmasıyla birlikte, tepeden tırnağa bir alev bütün vücudunu sardı. Yüreği yavru kuş gibi çırpınmağa başladı. Bu, Ahmet'in daha önce hiç tatmadığı bir duyguydu. Ahmet, bütün heyecanına, eldivenli elin, dayanılmaz tut beni davetine rağmen, pehlivan olduğunu gösterdi, dayandı, eldivenli eli tutmadı. Ahmet'in, elini sıkmaması, tokalaşmaması üzerine, Janet kızardı, bozardı, kızgın bir şekilde Mehmet'e bir şeyler söyledi. Mehmet ona bir şeyler anlattı. Mehmet'in anlattıkları karşısında Benoit'in süt beyaz üzerinde pembe rengi yerine geldi. Ahmet'e tatlı tatlı gülümseyerek az önce yazdığı kağıdı uzattı. Ahmet, kağıdı almakta tereddüt etti, Mehmet'in işareti üzerine kağıdın bir gül yaprağı gibi kocaman avucuna konmasına müsaade etti. Avucuna yuvalanan kağıt kor oldu, ateşi gönlüne vurdu. Benoit gülücükler göndererek ve el sallayarak büyük bir neşe içinde, arkadaşlarıyla birlikte Ahmet'in yanından ayrıldı. > DEVAMI VAR