Ahmet'e çok zor gelmişti

A -
A +

Ahmet dile getirdi... Hikmet Dede'yle nasıl karşılaştığını, Plevne'de ve Ada kalede onunla geçen günlerini... Ve Hikmet Dedesizliğin ne demek olduğunu, onun vasiyeti üzerine Deli Hafız pehlivanı nasıl aradığını. Ahmet'in anlattıklarını dinleyen Deli Hafız, bütün deliliğine rağmen dayanamadı, Ahmet'i alnından öptü: -Evladım, evet, sana evladım diyorum. Hikmet Dede'nin emaneti bana evladımdan daha yakındır. Eğer kabul edersen seve seve sana bildiklerimi öğretir, benden sonraki ustalarına giden yolunu açarım. Ahmet, hemen Deli Hafız'ın ellerini salırdı. Sağ elini iki eliyle kavrayarak öptü başına götürdü. *** Davullar vuruyordu, hem er meydanında hem de Ahmet'in gönlünde. Ahmet'in Deli Hafız'a çırak olmasından bugüne iki sene geçmişti... Sene 1888, nisanın son günleriydi. Ahmet, artık 18'inde bir delikanlıydı. Gönüller yakıyordu. Ama Ahmet, güreşten başka güzel tanımıyordu. Eğer evlilik için çok ısrar eden olursa, yanından ancak güreşirken ayırdığı kızılelmasına bakıyordu. Bugüne kadar ne kızılelma ışımış ne de Ahmet'in gönlü bir güzele kaymıştı. Deli Hafız, onu evladı yerine koymuştu. İki yılın hemen hemen hergünü beraber olmuşlardı. Deli Hafız, güreşin elif basından başlatmıştı. Ahmet'e, "Evladım, güleşle ilgili bütün bildiklerini unut. Bir şeyi doğru öğrenebilmek için bu konuda yanlış bildiklerini unutman lazım" demişti. İşe, yağlı güreşin, Kırkpınar'ın nasıl doğduğunu, yağlı güreşçilerin neyi temsil ettiğini anlatarak girmişti. "Eğer güleşçi olacağım diyorsan, neyi temsil ettiğini bilmeli, buna göre hareket etmelisin" ikazında bulunmuştu. İlk, ders elense üzerineydi. Ahmet, ilk denemede, hocasının her elense çekişinde kendini yerde bulmuştu. Deli Hafız, rakibi karşısında nasıl durulurdan başlamış, elense, tırpan, künde, çapraz, boyunduruk, tek, çift dalma, kılçık, topuk kesme gibi belli oyunları öğretmişti. Özellikle de elense ve tırpan üzerinde aylarca durmuştu. Ahmet, Deli Hafız ile çalışmaya başladıktan sonra, yağlı güreşin elifini bile bilmediğini görmüş... Yakup pehlivanın karşısına güreşmeye çıkarak ne büyük tehlike atlattığını daha iyi anlamış... Yakup pehlivan karşısında güreşmesine izin vermeyen hocasına olan kızgınlığı geçmişti. Deli Hafızı yakından tanıdıkça ona hem sevgisi hem de saygısı artmıştı. Deli Hafız, Ahmet'e, Hikmet Dede'nin vasiyetine harfiyen uymasını söylemiş, "Evladım, Hikmet Dede, Rumelini vatan yapan alperenlerin günümüzedeki temsilcisidir. Gönül gözü açık kimselerdendir. Sana kızılelmayı vermesinden, hedef olarak kızılelmayı göstermesinden, yolunun batıya, güneşin battığı diyarlara uzandığı anlaşılıyor. Bizim işimiz, yolculuğunu kolaylaştırmaktır" demişti. Deli Hafız, ilk üç ay, Kara Ahmet'e güreşmek için müsaade etmemiş, geceli gündüzlü çalıştırmış, çamur, balmumu, ağaçlara elense çekme, ağırlık kaldırma idmanlarını yaptırmıştı. Üç ay sonra da, güreştirmeye küçükortadan başlatmıştı. Kendisini başaltı güreşçisi gören Ahmet'e bu çok zor gelmişti, ama ustasına bir şey diyememişti. > DEVAMI VAR

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.