Ahmet'i anlatmak imkansız gibi

A -
A +

Tabip Binbaşı Ryan, İkinci Plevne Muhaberesinin telaşlı ilk günleri geçince bulduğu ilk fırsatta hatıra defterinin başına oturdu ve yazdı, gördüklerini, yaşadıklarını: "2 Ağustos 1877 Perşembe Plevne Şu Türkleri tam tanıdım derken, her gün, aklımı başımdan alan yeni bir şey ile karşılaşıyorum. Bunları bırakın yetişkinin, 8 yaşındaki çocuklarının yaptığına bile insanın aklı ermiyor. Aslında sekiz yaşında olan ama oniki yaşında gösteren Kara Ahmet isimli çocuğun ve bunun emrindeki kırk çocuğun yaptıklarına akıl sır erer gibi değil. Muharebe boyunca, hastane ile savaş meydanı arasında koşturup durdular, ihtiyacımız olan her şeyi anında yetiştirdiler. Kara Ahmet'i anlamakta, güçlük çekiyorum. 12 yaşında gösteren bu sekiz yaşındaki çocuk, sanki yetmiş-seksen sene yaşamış da, bedenen küçülmüş, ama seksen senelik bilgi ve tecrübesini gönül ve zihninde saklıyor gibi. Bu Ahmet'in halini anlatmağa yukarda açıkladıklarım da yeterli değil. Ahmet, Türk milletinin binlerce yılda oluşan milli vicdanının, en güzel temsilcisi. Cesaret, fedakarlık, ölümden korkmamak, amirine mutlak itaat, devlet sevgisi gibi hasletler, Türk oğlunda sonradan kazanılma değil. Bunlar, köylüsünden padişahına herkeste var, doğumla birlikte kazanılıyor, beyinlerine işlemiş. Ama Ahmet gibi, bunu bu kadar küçük yaşta kendisine gösterene pek rastlamadım. Anne-baba, dede-nine, komşular, okul ve camiden, dergahlardan meydana gelen çevre, nasıl çevre ki, sekiz yaşındaki çocuğa, seksen yaşındaki ihtiyarın düşünce, hareket olgunluğunu, yirmi yaşındaki delikanlının kuvvetini veriyor, ben anlamış değilim. Karşılaştığım hangi olağanüstü hali yazayım bilemiyorum. İkinci Plevne Muharebesi sırasında ve sonrasında meydana gelen birkaç tanesini yazmak istiyorum: Ameliyat yaptığım asker, diz kapağı bir top mermisiyle par?çalanmış... Aleksinaç'tan getirilmiş bir Türk piyade eri idi. Er, kloroform ile bayıltılmak istemedi. Uyuşturucu bir ilâç almaksızın, ameliyat sırasında sesini bile çıkarmadı. İş bitinceye kadar elindeki sigarasını içmeye devam etti. Hastahaneyi idare eden Türk yüzbaşısı, yaralıların künyeleri yazılı bir defterle ame?liyat sırasında geldi. Ben erin kesilmiş bacağının derisini kalan kısma kaplayıp dikerken, er, yüzbaşının sorduklarına sükûnetle ve ameliyatı duymuyormuş gibi cevap verdi. Bu, hayretlere değer bir tahammül ve metanet gösterisi idi. Bu, Rus süngüle?ri üstüne o derece muhteşem bir şecaatle atılışlarını gördüğüm askerlerin, ne değerde adamlar olduğunun parlak bir örneği idi... Arabalar, kaldırım taşları üzerinde sarsıla sarsıla, devamlı yaralı getiriyorlardı. Kara Ahmet ve Kırk Kanatlı ekibi, sanki yüzbin kanatlı gibi... savaş meydanı, hastane, ilk sargı yerleri ve sargı bezi, cepheye cephane hazırlayan kadınlar arasında gidip geliyorlar. Sanki üzerlerinde uçuşanlar mermi gülle değil de, baharda kelebekler... Mermilere, güllelere aldırmıyorlar, yanlarında kesilen kollar, bacaklar onları hiç etkilemiyor... Senelerdir sıhhiye eri olarak çalışmış gibiler... > DEVAMI VAR

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.