Ahmet'in dönüşü kavgayaydı. Ama Hikmet dedenin ve Deli Hafız'ın vasiyetlerini hatırladı. Sinirlerine hakim oldu. Deli Hafız ismini duyan cazgır, meseleyi çözer gibi oldu. Ahmet'e döndü: -Evladım, sen, Deli Hafız'ın çırağı Kara Ahmet misin? -Evet ustam, Deli Hafız'ın çırağıyım. -Peki be evladım, ustan nerede? -Ustam rahatsız, artık güreşmeyecekmiş. Deli Hafız'ın artık güreşmeyeceği sözü cazgırı üzmüştü: -Vay Deli Hafız vay. Artık er meydanına elveda diyor ha. Ne diyelim hayırlısı. Cazgır, alıcı gözle Ahmet'e baktı, şöyle bir değerlendirdi: -Evladım. Büyükorta güleşlerine çıkmak için geç kaldın galiba. Başka zaman, başka yerde kısmetini ararsın. Başaltı güleşçileri sana ağır gelir. Ne dersin? Ahmet, sakin sakin cevap verdi: -Ustam, sizce de bir mahsuru yoksa, başaltında güleşmek isterim. Buraya o niyetle geldim. Ustam da, 'Artık başaltında güleşebilirsin' dedi. Geçen sene büyükorta güleşlerinde defalarca birinci oldum. Cazgır kızar gibi oldu: -Te be evladım, ben senin iyiliğini düşündün. Görmez misin bu Yakup pelvan yiyecek gibi bakar sana. Ahmet, kıkırdar gibi güldü: -Ben de bunun için, Yakup pelvan beni yesin diye güleşmek isterim. Cazgır şaşırdı: -Oğlum sen benimle dalga mı geçersin? Ahmet edeple cevap verdi: -Ustam, sizinle dalga geçmek ne haddime, büle bir edepsizliği nasıl yaparım. Yakup pelvanla iki yıl önce karşılaştık. Beni yenmek, güleş hayatımı bitirmek üzereyken ustam Deli Hafız yetişti ve güleş yarıda kaldı. Yakup pelvanla bitmemiş bir hesabımız var. Bugün bu hesabı görelim derim. Mümkünse, Yakup pelvanla ilk elde tutmak isterim. Ahmet'in, Yakup pehlivanla tutmak istemesi diğer iki pehlivanı harekete geçirdi, bunlardan biri, Kirazlı çiftliğinin sahibi Hüsmen ağanın pehlivanı Hüsrev, diğeri de Silistre'den Yusuf isminde bir pehlivandı. Her ikisi de Ahmet ile kendilerinin tutmak istediğini söylediler. Ahmet'in sözleri karşısında Yakup pehlivan iyice köpürmüştü: -Te be bu dünkü çocuk, haddini bilmeden bana meydan okur. Onunla ilk tutmak benim hakkımdır. Eşleştirmeyi nasıl yaparsa yapsın kimseyi memun edemeyeceğini anlayan cazgır, çareyi çöp çektirmede buldu: -Çöp çekeceksiniz. Uzun çöpü çekenler birbirleriyle tutucaklar, itiraz istemem. Cazgırın bu sözleri karşısında Yakup pehlivan kızdı, ama homurdanmaktan başka bir şey yapamadı. Cazgır, yerden dört adet çöp aldı, pehlivanlar tek tek çöpü çektiler. Uzun çöpleri Kara Ahmet ve Hüsrev pehlivan çekmişlerdi. Bu şekilde Kara Ahmet ile Hüsrev pehlivan, Yakup pehlivan ile de Yusuf pehlivan eşleşmiş oldular. Cazgır, eşleşmeyi duyurdu ve dua yaparak pehlivanları er meydanına saldı. Seyirciler, eşleşmeden memnundu: -A be şu delikanlı Deli Hafız'ın çırağı Kara Ahmet imiş. Başaltında ilk defa güleşecekmiş. -Hüsrev pelvan, sakatlar onu be. -Desenize son güleş Hüsrev ile Yakup arasında olacak. Bu arada çiftlik çalışanları ve Hüsrev pehlivanın çırakları, Hüsrev pehlivana tezahuratta bulunuyorlardı: -Hüsrev pelvan, bugün meydan senin. -Hadi bakalım Hüsmen ağanın aslanı, bildir şu çaylağa haddini. > DEVAMI VAR