Akıl erdiremediler -240

A -
A +

Koca Yusuf, Fransa'ya gidişten ilk bahsettiğinde Gülçehre bayılmış, sonraki günlerde, hep kolu kanadı kırık gezmişti. Yusuf, ayrılık anının çok acı olacağını anladığı için, akşamdan sevdikleriyle vedalaşmış, sabahleyin gönül kuşları uykudayken 1894 Ekiminin son günlerinde Karalar Köyü'nü terketmişti. -Hey, Yusuf Beyim. Gelen Bulgar Petrov'du, Doublier ile aralarında tercümanlığı bu yapıyordu. -Buyur çorbacı. -Doublier, seni diğer üç pehlivan ile birlikte vapurun idman salonunda bekliyor. Fransa'ya yaklaştık, şu grekoromen güreşini yavaş yavaş öğrenmeye başlayalım, diyor. Bu teklif, vatan ve sevdiklerinin hasretiyle yanan Yusuf'un canına minnetti, güreşle meşgul olursa bir nebze olsun dertlerini unuturdu. Geminin alt katındaki idman salonuna indi. Filiz Nurullah, Küçük Yusuf ve Kara Osman daha önce salona gelmişlerdi. Doublier onlara bir şey öğretmeye çalışıyordu. Doublier, grekoromen derslerine başladı. İlkönce, belden aşağıdan tutmanın, ayakları kullanmanın yasak olduğunu anlattı. Yusuf ve diğer pehlivanlar buna çok şaşırdılar, "Kullanmayacak olduktan sonra Allah iki bacağı niçin vermiş, belden aşağı tutmadan hiç güleş olur mu" şeklinde tepkilerini dile getirdiler. Doublier, Türk ve Avrupa güreşleri arasındaki en büyük farkın buradan geldiğini, ayakları kullanma ve belden aşağı tutma alışkanlıklarından vazgeçmedikleri takdirde, yenik sayılacaklarını defalarca anlattı. Yusuf ve arkadaşları, "Bu gavurcukların işine akıl sır ermiyor" diyerek çaresiz söyleneni yapmaya çalıştılar. Doublier, Filiz Nurullah ile fazla uğraşmaya ihtiyaç olmadığını anladı. O, oyunlara fazla kafa yormuyor, güreşi sadece vücudunun iriliği, kuvvetiyle yapıyordu. Doublier'in bütün ümidi Yusuf'taydı, onda hem acı bir kuvvet hem de müthiş bir güreş zekası vardı, söyleneni hemen kapıyor, bir oyuna ikinci defa düşmüyordu. Doublier, bilekten kavrayarak güreşe nasıl başlanacağını öğretmek için, Yusuf'un bileğini tuttu. Yusuf, hiç kuvvet sarfetmeden şöyle bir çekerek elini kurtardı. Sonra öyle olmaz böyle olur diyerek, Doublier'in elini yakaladı. Fransız, elinin bir mengeneye sıkıştığını hissetti, işaretle elini bırakmasını istedi. Bilek kemiklerinin birbirine geçtiğini zannetmişti. Yusuf'a, şimdilik hazırlık çalışması yaptıklarını, bu derece kuvvetle sıkmanın gerekli olmadığını anlattı. Yusuf, onun dediklerini dinledikten sonra, "Hazırlık veya ciddi tutuş diye bir şey yoktur. Bir adamı ya tutar ya da tutmazsın. Tutuş var ise bu alınacak oyuna giriş demektir, oyuna girmeyeceksem niye tutayım. Yusuf, bu anlattıklarından sonra ne demek istediğini daha iyi göstermek için tatbikata girişti. Doublier'i bileğinden yakalayıp, karşı koyulmaz bir kuvvetle kendisine çekip, "İşte şimdi seni tuttum" dedi, tek kolu ile adamcağızı belinden sardıktan sonra, öyle bir kuvvetle sıktı ki, Fransız feryadı bastı ve külçe gibi Yusuf'un ayakları dibine yığıldı. Yusuf, Doublier'i yerden kaldırırken özür diledi: -Kusura kalma çorbacı, biz böyle güreşiriz, bizim güreşimiz hep ciddi olur. Üzeriden fil geçmiş gibi perişan vaziyetteki Doublier, Yusuf'taki acı kuvvetin derecesini çok yakından anladı, kendisiyle dalga geçen Fransız şampiyonlarından intikam alma zamanı gelmişti. > Devamı var

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.