Alperenler yadigârı

A -
A +

MİLLİ TAKIM HEYECANINDAN MAHALLİ VE MANEVİ HEYECANA KIRKPINAR -2- 1361 yılında Edirne fethedilir. Edirne'yi fetheden ordunun başında, Murat Hüdâvendigar vardır, babası Orhan Gazi vefat etmiş, padişah olmuştur. Padişah ve alperenler, bugün Selimiye Camisi'nin bulunduğu yere gelirler, ellerini ve gönüllerini kaldırırlar. "Ya Rabbi, Peygamber Efendimizin fethedilmesini istediği, Sarı Saltuk'un hatırası bu güzel belde, kıyamete kadar Türkoğlu'nun elinde kalsın, bu beldede evliya, alperen, yiğit kulların hiç eksik olmasın, burada bir mabedin inşa edilsin ki, eşi benzeri bulunmasın" diye dua ederler, gökteki melekler ve gaziler "amin" derler. Böyle bir dua ve böyle bir "amin" Hak dergâhında reddedilmez. O günden bugüne Edirne'de evliyalar, yiğit insanlar eksik olmaz, senede bir yiğitler er meydanında harman olur, Türkoğlu'nun kızıl elmasına işaret eden Selimiye Camii buraya inşa edilir. Edirne, inşallah kıyamete kadar da elimizde kalacaktır. Kırkpınar'ın Edirne'de doğması da son derece manidardır. Edirne, o gün için Osmanlı'nın serhatidir, sınır boyudur. Osmanlı Viyana'ya kadar uzanmış ama sonunda Edirne'ye kadar çekilmiş, 550 yıl sonra Edirne yine serhat boyu olmuştur. Ecdadımız sanki bu günleri o günden görmüşler, sınırımızın tekrar Edirne'den başlayacağını bilmişler, Selimiye Camisi'ni ve Kırkpınar'ı, Sarı Saltuk hatırası bu güzel şehre münasip görmüşlerdi ki, hatırlattıkları mana hiç bir zaman unutulmasın, serhat boylarını, vatan, sahip olunan güzellikleri savunmak için daima güçlü olunsun... Kırkpınar efsanesi, tarihi ve coğrafi gerçeklerle tamamen uyum içinde ve binlerce yılda oluşan milli vicdandan doğan bir efsanedir. Efsanenin geçtiği coğrafyaya ve efsanede ismi geçenlere bir bakalım. O MEKANLARI GÖRDÜM Salcı Baba'nın kabri, bugün Çardak'ta salların yapıldığı söylenen yerde harap vaziyette hâlâ ayaktadır. Deli Kızıl Sultan'ın kum saçarak meydana getirdiği yol, bugün de, Çardak'tan Çanakkale Boğazı'nın içine doğru uzanmaktadır. Osmanlılar zamanından beri her yıl, bu kumlarda 26 Ağustos'ta Kum Günü yapılmakta, bu kum şifalı kabul edilmekte ve yağlı güreşler organize edilmektedir. Prof. Dr. Ömer Lütfü Barkan, "Kolonizatör Türk Dervişleri " kitabında, Deli Kızıl Sultan'ın Yunanistan'ın Dimetoka şehrinde türbe ve dergahının bulunduğunu yazmaktadır. 2002 yılında Yunanistan'a yaptığımız seyahatte Deli Kızıl Sultan'ın dergah ve türbesinin ayakta olduğunu gördüm. Efsanede ismi geçen Kırkpınar çayırı, bugün Yunanistan topraklarında, Simovina Köyü yakınındadır. 1913 yılına kadar güreşler burada yapılırdı. 1901 tarihli Edirne Salnamesi'nde, Selim'in Mezarı'ndan ve Kırkpınar Çeşmesi'nden bahsedilmektedir. Hangi Selim? Kırkpınar'ın doğmasına sebep olan iki alperenden biri olan Selim. Hangi Çeşme? Kırkpınar'ın doğmasına sebep olan iki şehidin gömüldüğü mezar başında, kırk pınardan meydana gelen çeşme. 2002 yılında bütün bunları yerinde görmek kısmet oldu. Hangi efsane bunlardan daha sağlam temellere, gerçeklere sahiptir. Kırkpınar efsanesi, tarihi ve coğrafi gerçeklerle doğrulanmaktadır. En önemlisi de, bu efsane, yüzlerce yıldır, en güzel gerçek olarak Türk milletinin gönlünde, maşeri vicdanında yer bulmuştur. Kırkpınar'ın doğmasına vesile olan Sarı Saltuk, Şehzade Süleyman ve kırk arkadaşı alperendi. Alperenler kimdir ve alperenlerin kızıl elması Kırkpınar nedir? Alp, kuvvet, cesaret, fedakârlık, dayanıklılıkta ve her türlü silahları kullanmakta eşsiz, geçilmez, yiğit kişi demektir. Eren ise, Allahü Teala'ya yakın, nefsi isteklerinden vazgeçmiş, İslam ahlakının en güzeline kavuşmuş, başkalarının huzuru ve ebedi saadeti için yaşayan, her hareketiyle alemlerin efendisi hazreti Peygamberimize benzemeğe çalışan, evliya, hakiki insan demektir. Alplik ve erenliğin bir kişide birleşmesiyle alperen denilen, insanlığın zirvesi, gönül ve yüreği kaynaştıran, tarihin yazmağa doyamadığı güneşler doğar. Onlar, barışta karıncayı ezdiklerinde oturup ağlayan, ancak savaşta düğüne gidercesine ölüme, şehitliğe giden, binlerce kişiye bedel olan yiğitlerdi. Alpler, Türk milletiyle birlikte tarih sahnesine çıkmışlardır. Türk destanlarına göre alpler, dünyanın yaradılışıyla birlikte doğmuşlardır. Türk milletinin İslamiyet'i kabulüyle birlikte alpler, alperen olmuşlardır. ALPERENLERE DUYULAN HASRET Türkler için alplik en büyük şerefti. Alp için atı çok önemliydi. Alp atının ismiyle anılırdı. Kıratlı Cotay Alp gibi. At, hayatta ve ölümünden sonra alpin arkadaşı sayılırdı. Bu sebepten, alplerin hemen yanına en çok sevdiği atı gömülürdü. Kırkpınar'ın doğmasına vesile olan Şehzade Süleyman'ın Gelibolu Bolayır'daki türbesinin hemen yanında atı da gömülüdür. Alp öyle meziyetlere sahipti ki, bir alp, ordu, devlet kurucusu demekti. Göktürk, Gazne ve Timur imparatorlukları, Kölemen, Anadolu Selçuklu Devleti, Eyyübi, Tulunoğulları Devletleri bir alpin kurduğu devletlerdi. Osmanlı Devleti'nin kurucusu Osman Gazi'nin silah arkadaşları; Turgut Alp, Saltuk Alp, Aykut Alp gibi alplerdi. Aşık Paşa (1272-1332), eserinde, alpliğin şartını 9 olarak anlatmakta, iman, akıl, cesaret ve nefsini yenmekle birlikte, iyi bir at ve silahın, alpliğin temel şartı olduğunu yazmaktadır. Osmanlı ve Selçuklu Türklerinin ataları Oğuz Türkleri (Türkmenler) hakkında bu anlattıklarımız zerre abartma yoktur, tarihi hakikattir. 1876 yılında, Güney Türkistan'da Seyhun kenarındaki Türkmenleri ziyaret eden Amerikalı gazeteci Henry Mac Gahan, "Türkmenler, insanların en cesurları, en mert, en kahraman ve misafirperverleridir. Kadınları da ihtiyaç olduğunda erkekleri gibi korkusuzca savaşırlar. Savaşta, bir Türkmen en az beş düşmana bedeldir" diye yazmaktadır. Günümüzde bunalan Türk Milleti ve Kırkpınar er maydanı, nice kızıl elmaları hedeflemiş alperenlerini beklemekte, bu bekleyişle Milli Takım'ın galibiyetiyle Mohaç Meydan Savaşını kazanmış gibi sevinmektedir. Edirne'yi fetheden alperenler, bugünkü Selimiye Camisi'nin bulunduğu tepeye gelip, "Ya Rabbi! Burada öyle bir cami inşa edilsin ki dünyada eşi benzeri olmasın. Bu belde, Kıyamete kadar Türk ve Müslüman kalsın. Bu diyarda alperen kulların hiç eksik olmasın" diye dua etmişler. Biz, bu duanın kabul olduğuna ve Türk milletinin bağrından nice alperenlerin doğacağına inanıyoruz. Milli Takımımızın galibiyetiyle akıl almaz şekilde seviniş, alperenlere duyulan hasretin neticesidir. > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.