Rus umûmî karargâhından gelen subay, bir alay değil, bir erin bile gelemiyeceğini, zayiatın dehşetli olduğunu tekrarladı. Skolobev, çıldıracak gibi oldu. Fakat yapacak bir şey yoktu. Tabyayı geri almak için, 15 Eylül 1877 sabahının erken saatinde, Türk taarruzu başladı. Türk taburları, Rus ateşi altında yavaş, fakat daima mesafe alarak, tepeyi tırmanıyorlardı. Aşağıda bütün Plevne halkı sokaklara ve pencerelere üşüşmüş, Türk taarruzunun gelişmesini seyrediyordu. Ahmet, Kırk Kanatlı ekibiyle, sargı yerleriyle hastane ve cephe arasında mekik dokuyor, en geçilmez denen yerlerden geçerek haberleri yerine ulaştırıyordu. İlk hücumla birlikte ön siperler, Osmanlı askerinin eline geçti. Bir saat sonra ikinci, ondan bir saat sonra da üçüncü siperler düştü. Osman Paşa, o anda tabyaya umumî taarruz emretti. Bu iş için 5 bin asker ayırmıştı, Yaylım ateş karşısında Osmanlı askeri, beş yüz şehit verdi. Osman Paşa, iki tabur daha gönderdi. General Dobrovolski vuruldu ve derhâl öldü. General Skobelev, en değerli kurmay subaylarından Kropotkin'i bir Türk top mermisinin tesiriyle bayılmış buldu. General Kirilov, başkumandanın izni olmaksızın, şahsî insiyatifiyle Şuyski alayından geri kalan bin askeri, Skolobev'e imdada gönderdi. Türk askerleri, beş defa taarruz ettiler ve beş defa püskürtüldüler. Fakat her seferinde, tabyayı savunan Rus askerinin sayısı azaldı. Rus topları bile imha edilmişti. Tabyaya cephane getiren bir Rus arabası infilâk etti. Bu infilâkte ölen pek çok Rus arasında General Trebyanik de vardı. Su kaynaklarını tutan Türkler, su almak için gelen Ruslar'ı her seferinde esir ettiler, mukavemet edenleri öldürdüler. Öylesine merhametsiz bir vuruşma idi. Osman Paşa, büyük bir hesapla, tabyanın ön ve arka tarafına, lüzumlu gördüğü anlarda yeni birlikler sürüyordu. 15 Eylül sabah 6'da başlıyan Türk taarruzu 10.5 saattir bir dakika durmamıştı. Akşam saat 4.30'da Osman Paşa, genel hücum borusu çaldırdı. 5 bin Türk, 'Allah Allah' sesleriyle tabyaya doğru akmaya başladı. Ruslar artık bu taarruzu durduracak güçte değillerdi. Bunu saatlerdir bekliyen Osman Paşa, tam zamanında hücum emri vermişti, ne bir dakika acele etmiş, ne bir dakika geç kalmıştı. Tabyaya o kadar Türk girdi ki, kımıldayacak yer kalmadı. Tüfek ateşliyecek, hattâ bıçak çekecek mesafe kalmadığı için, Türk ve Rus askerinin silâhlarını atıp biribirlerini gırtlakladıkları görüldü. Bir Rus askeri ölürken, dişlerini bir Türk askerinin omuzlarına geçirmişti, ancak kafasına dipçikle vurularak ağzı açıldı. Osman Paşa tabyaya geldi. Üç taraftan kuşatılmış olmasına rağmen, çok üstün kuvvetlere Plevne'yi teslim etmeyi aklından geçirmemiş, bunun mükâfatını görmüş... İkincisini, gölgede bırakan Üçüncü Plevne muharebesini kazanmış... Tabyasını geri alarak ve Ruslar'da artık taarruz gücünün zerresini bırakmayarak zaferini düğümlemiş, tarihin büyük serdarları arasına geçmişti. 'Allah'a şükürler olsun' deyip tabyaya, askerinin gözyaşları arasında girerken, yaptığı işin ehemmiyetini biliyordu. ¥ Devamı var