İşgalden sonra, Eski Zağra'daki günler, Müslümanlar için katlanılır olmaktan çıkmıştı. Soygunlar, öldürmeler, ırza geçmeler birbirini takip ediyordu. Zağra İşgal Komutunlağı da, bunları Bulgarların üstüne atıyor, suçluların yakalanacağını söylüyor, ama zulüm artarak devam ediyordu. 20 Temmuz 1877'de güneş, Eski Zağra'da yine acılar üstüne doğmuştu. Ümitler tükenmek üzereydi, acı haberler birbirini takip ediyordu, özellikle kasaba çevresinde köyler ve çiftliklerde katliam bütün acımasızlığıyla sürüyordu. Ruslar'ın Kızanlık'ı işgali üzerine halk, Filipe istasyonuna hücum etmişti. Herkes, can derdindeydi, gün geçtikçe panik büyüyordu. Yusuf, silahlarını teslim etmeyi redderek, Raci Efendi'nin evini terketmiş, hemen arkasından gelen Bulgarlar ve Rus askerleri, Raci Efendi, İbrahim Pehlivan ve Beşir'i tutuklayıp, hapse atmışlardı. Bulgar çeteci kılığına girmiş bulunan Yusuf, Raci Efendi'nin evini ve hükümet konağını bir an olsun gözden kaçırmıyordu. Beşir, ölüm tehlikesiyle karşı karşıya kaldığında müdahale edebilmek için, her an tetikteydi. Eski Zağralı üç genç daha bulmuş, dört kişilik bir direniş çetesi kurmuşlardı. Eski Zağra, çevresindeki Türk birlikleriyle irtibat halindeydiler. Yusuf, yaşadıklarını anlamakta zorlanıyordu, kim zalim, kim mazlum, kim haklı, kim haksız... Bütün bunların içinde kendi yeri neresiydi? 20 Temmuz günü, güneş Eski Zağra'da batıyordu, ama bu sefer üzülen Bulgarlar, sevinen, ancak sevindiklerini belli edemiyen Müslüman ahaliydi. Plevne'den gelen sevinçli haber gönülden gönüle, telgraf telinden telgraf teline ulaşarak Eski Zağra'ya ulaşmıştı. Plevne'de, kat kat fazla Rus birliklerini bozguna uğratan Osman Paşa, bütün Osmanlı mülkünün olduğu gibi, Eski Zağralı Müslümanların da sevinci olmuştu. Eski Zağralılar, Plevne zaferi üzerine çektikleri bütün sıkıntıları unutmuşlardı, kırılan Osmanlılık duygusu, Türklük iftiharı, bir nebze olsun tamir edilmişti. Kasabalılar, "İşte gerçek Osmanlı, gerçek Türk Osman Paşa gibi olur" diyor başka birşey demiyorlardı. Osman Paşa, bir haftalık cebri, çok zorlu bir yürüyüşten sonra, Vidin'den Plevne'ye gelmiş, savunmaya pek elverişli olmayan bu bölgede, gece gündüz demeden siperler, istihkamlar kazdırarak gerekli tedbirleri almıştı. Niğbolu'dan gelip Plevne'yi Osman Paşa'dan önce vararak işgale etmek isteyen Alman asıllı Rus Generali Schilder Schuldner, başarı kazanamamış, 19 Temmuz'da Plevne'ye geldiği zaman, şehrin Osman Paşa'nın birlikleri tarafından işgal edildiğini, siperlerin de kazıldığını görmüştü. Rus Generali, henüz takviye almamış, cebri yürüyüşle çok yorulmuş, Plevne'yi iyice tahkim edememiş Türk birliklerini, bu mühim stratejik mevkiden köküp atmak için, 20 Temmuz'da hücum emrini verdi. Ruslar, 2 bin 47 ölü ve büyük ölçüde ağırlık bırakarak bozuldular. Gün gelmiş, Bulgar katilleri, idam için Beşir'i babasının yanından almışlardı. Raci Efendi ve İbrahim Pehlivan, başlarına gelene inanamıyorlardı. Ciğerpareleri göz göre ölüme gidiyordu, onlarsa çaresizdi. İdam anını görmemek için hapishane penceresinden çekildiler. Beşir, sandalyeyi itecek celladına baktı, Raci Efendi'nin komşusu bir Bulgar olduğunu gördü, çirkin bir şekilde sırıtıyordu. Komşusunun evine sığınan birisinin idam ipini çekerek kendince komşuluk görevini yerine getiriyordu herhalde. İpin halka kısmı hâlâ elindeydi. Bulgar, ipin halka kısmını Beşir'in boynuna geçirmek için eğildi. Beşir, gözlerini yumdu, durmadan kelime-i şehadet getiriyordu. Ölümün nasıl bir şey olduğunu merak ediyordu. İşte bu anda bir silah patladı, merakla gözlerini açtı. Yerde kanlar içinde yatan Bulgarı, at sırtında ona doğru dörtnala yaklaşan, birini gördü. Şaşırdı, neler oluyordu? Devamı yarın