Ahmet, Osmanlı Hakanının elini öpmek için eğildi. Abdülhamit Han, zarif bir hareketle Ahmet'in elini öpmesine mani oldu. Ahmet'i, masanın hemen yanındaki geniş koltuğa oturttu, kendisi de karşısına yerleşti. Gazi Osman Paşa, gördüklerine inanamıyordu. Abdülhamit Han'ın kendisini ziyarete gelenleri karşılamak için ayağa kalkıp masanın önüne geçtiğine yirmi yıldır ancak birkaç defa şahit olmuştu. Abdülhamit Han, bir baba şefkatinde ellerinden tutarak konuştu: -Hoşgelmişsin pehlivan evladım. Ahmet, başını kaldırmadan cevap verdi: -Hoş bulduk efendim. Padişah, Ahmet'i Saraya kadar yormanın üzüntülerindeydi: -Hakkını helal et evladım, seni yorduk. Helallik dileyen padişah karşısında Ahmet şaşırdı: -Estagfirullah efendim. Ne hakkım olabilir. -Öyle deme evladım. Çok uzak yollardan geldin. Yorgun yorgun seni buralara kadar getirdik. Ama dayanamadım. O terbiyesiz Rus'a haddini bildiren evladımı bir an önce göreyim istedim. Göster bakayım hangi elinle vurdun o terbiyesize. Petersburg'taki yumruk hadisesi sebebiyle Padişahtan ceza bekleyen Ahmet, Sultan'ın bu sözleriye vurgun yemiş gibi oldu. Sağ elini uzattı. Padişah, uzatılan eli, iki eli arasında tuttu ve sevdi: -Evladım, tepkim kendim için değil. Padişah, Osmanlı'nın, halife bütün İslâm aleminin birlik nişanıdır. Eğer, padişaha, halifeye olan saygı ve sevgi, itimat yıkılırsa devletin, müslümanların çöküşü hızlanır. Abdülhamit Han, Ahmet ile dertleşti. Paris, Moskova ve Varşova'daki güreşlerini sordu. Ahmet'in, protokol derdi olmadan yaptığı samimi konuşma Padişah'ın çok hoşuna gitti. Konuşma uzadıkça uzadı. Osman Paşa, iftar vaktinin girdiğini haber vermek zorunda kaldı. Ahmet, iftara kaldı. Padişah, Gazi Osman Paşa ve Ahmet üçü baş başa anlatılmaz güzellik ve sadelikte bir iftar yaptılar... Anadolu'nun ıssız bir köyünde azlıktaki zenginlikle iftar etmiş gibi iftar bereketini yaşadılar. Padişah sordu, Ahmet anlattı. Padişah, Ahmet'in anlattıklarına bazen güldü, bazen hüzünlendi, siyasetin, protokolün yoruculuğundan uzak birkaç saat yaşadı. * * * Padişahla görüşmenin şaşkınlığındaki Ahmet'i, yeni bir sürpriz bekliyordu. Ramazan dolayısıyla Şehzadebaşı'nda gösteriler yapan İtalyan sirki Giuletti'nin patronuydu, Abbas Halim Paşa yalısında bekleyen, hem de Padişahla görüşmesinin hemen ertesi günü. Sirk sahibi, Ahmet'in, sirk cambazı Milliens ile güreşmesini istiyordu. Ahmet, bu teklife, "siz hepten de bizi sirk maymunu mu bellediniz" diyerek çok kızdı. Ancak ustası Hergeleci İbrahim, Hikmet Dedenin, "Aradığın güzel; güreş peşinde koşarken karşına çıkacak. Bu sebepten, Osmanlı mülkü içinde veya dışında, hatta Frenk diyarlarında bile olsa hiçbir güleşi kaçırmamağa çalış." sözünü hatırlatınca "Çık bre güzel çık karşıma, seni ararken sirk maymunlarına döndük." diyerek kabul etti. Ahmet'in Milliens ile yapacağı güreş, İstanbullulara gazete ilanı ve afişlerle duyuruldu. Ahmet'in Avrupa'da yaptığı güreşler, özellikle de Rus güreşçisine attığı yumruk bütün İstanbul'da söylenir olmuştu. Sirk sahibi işini biliyordu. > DEVAMI VAR