Kara Ahmet, Hergeleci İbrahim'i bulmak için yola çıkmak üzereydi. Heyecanlıydı... Bekliyordu...Edirne'nin Karaağaç Tren İstasyonu'nda... Kendisini rüyalar, destanlar, efsaneler şehri, dünyanın incisi İstambul'a götürecek treni... Ama hiç beklemediği bir şey olmuş, Koca Yusuf, ona çıraklık teklif etmişti. Koca Yusuf'a çırak olmak için canını vermeye razıydı. Ama öte yandan ilk ustası Deli Hafız'ın vasiyeti vardı. Ne yapsın karar veremedi. Ahmet'in tereddüdünü gören Yusuf, takıldı: -Ne o Ahmet'im. Başka ustan mı var. -Yok be Yusuf ağam. Size çırak olmak için bütün her şeyimi vermeye razıyım. Yusuf, güldü: -Te be Ahmet, her şeyini değil, bir peki sözünü isterim. Engel ne? Hala ve kızkardeşine bir an önce kavuşmak mı istersin. Ahmet kızardı, Yusuf, Ahmet'in bu halini seviyordu, onda kendi ilk gençlik günlerini görüyordu. Ahmet, yapılacak en iyi şeyin doğruyu söylemek olduğunu düşündü: -Tabii ki bir an önce kızkardeşim ve halamı görmek istiyorum. Ama İstanbul'a gitmek için acele etmem bundan değil. Koca Yusuf, meraklandı: -Hayır olsun ba Ahmet. Bir gönül işi mi? Sözlün, yavuklun falan mı var? Koca Yusuf'un takılması karşısında Ahmet iyice kızardı: -Yok be Yusuf ağam. Ustam Deli Hafız pelvanın bir vasiyeti var da. Koca Yusuf, hemen ciddileşti. -Ustanın vasiyeti ha? Aman Ahmet'im. Bu vasiyeti yerine getirmek için bir an bekleme. Dünya ve ahiret seadetin ustanın vasiyetini yerine getirmekte, onun sözünü tutmaktadır. Güleş geleneğimizde usta, hem baba, hem hoca, hem de işverendir. Yani üzerimizde hakkı pek çoktur. Bu konuda bana düşen bir şey varsa başım gözüm üzere. Ahmet, Yusuf'a biraz daha bağlandı. Ne kadar düşünceliydi, ona ustanın vasiyeti ne diye sormamış, tam tersi bir an önce yerine getirmesini istemiş, yardımda bulunmayı teklif etmişti. O sormamıştı, ama söylemeli, Yusuf ağasının duasını istemeliydi: -Allah razı olsun. Yusuf ağam. Dua edersen en büyük yardım olur. Ustam, Hergeleci İbrahim pelvanı bulup, ona çırak olmamı istedi. Koca İstanbul'da onu nasıl bulacağım, tanıdığım kimseler yok. Prens Abbas Halim Paşa'nın konağında kaldığını işittim. Koca Paşa'nın konağına nasıl giderim. Yusuf, Ahmet'i omuzlarından tutarak iyice kucakladı, onun Hergeleci'ye çırak olacağına sevinmişti: -Hergeleci'ye çırak olacaksın ha, çok sevindim. Bana çırak olsaydın bu kadar sevinmezdim. İbrahim pelvan, hem çok usta bir pelvan, hem de çok iyi insan. Şu anki usta pelvanlar içinde onun gibisi yok. Ahmet'in gözleri yaşardı. Şu Yusuf'un nasıl adamdı. Kendisine çırak olmasını istediği dünkü çocuk, onun teklifini kabul etmiyor, başkasına çırak olacağını söylüyor, o ise buna seviniyordu. Dayanamadı sordu: -Yusuf ağam senden de mi usta? Yusuf, seslice güldü: -Hem de çok usta. Kendisiyle bir defa güreş tuttum. Aliço karşısında, o kadar zorlanmadım. Ne zaman ne oyun yapacağı belli olmuyordu. İnan ki üzerine gitmeye korktum. Hayırlı mübarek olsun. Ona çırak olacağına çok sevindim. > DEVAMI VAR