Onlar, üzerine düşeni fazlasıyla yapmıştı. Gazi Osman Paşa ve gazilik ünvanını onlarca defa hak etmiş askerleri için artık yapılabilecek tek şey vardı: Teslim olmak. Ateş kesilince, Vid Köprüsü'ne giden yolda beyaz bir bayrak yükseldi. Osman Paşa, teslim oluyordu. Bayrağı gören Rus birlik?leri sevinç çığlıkları atmıya başladı. Ruslar, Osman Paşa'ya Fransızca bir mektup yazdılar, bir Türk subayının eline tutuşturdular. Mektupta, 'Ekselans' deniyor?du, "Korgeneral Ganetsky, ancak zât-ı âlîlerini şahsen temsil eden bir Türk subayını kabul edecektir, kendileri, yaralı olduğunuzu biliyorlar." General Skobelev, yanına gazeteci Mac Gahan'ı, aldı. Böyle bir anı, tarihin kesiştiği bir zamana şahit olmak, inanılmazdı. Meslektaşlarının ömrünü vermeğe hazır olduğu, tarihin donduğu vakti yaşayacak olmak, Mac Gahan için hayatımın en anlamlı anıydı. Efsane kahraman Osman Paşa ile karşılaşacaktı. Mac Gahan, General Skobelev ile köprü başına geldi. Bir Türk subayı geliyordu. Ruslar arasında, 'Osman Paşa'?nın kendisi geliyormuş' haberi çalkalanıyordu. Skobelev; gazeteciye, "Osman Paşa büyük bir askerdir ve bü?tün askerî tarihte bu sıfatla kalacaktır, memleketinin şerefini kurtardı" dedi. Türkleri, ilk defa 1866 yılında Seyhun-Ceyhun nehirleri arasında tanımıştı... Buradaki Sadık Han'ı bir türlü unutamayan Mac Gahan, büyük bir heyecan içindeydi. Paşa ile karşılaşa?cağı bu tarihî ânı en ufak teferruatına kadar hafızasına nak?şetmeliydi... Gözlerini dört açmıştı. Çevre, ölüler ve yaralılarla do?luydu. Az ileride arabası devrilmiş bir at can çekişiyor ve bir öküz, yarasından ağır ağır boşalan kanla yavaş yavaş can veriyordu. Yanda, kafası kopmuş bir Türk eri yatıyordu. Soldaki çukurda, dört Türk eri, gittikçe donuklaşan gözlerle semâyı seyrediyor, en küçük bir şikâyet sesi çıkarmadan sükûnet içinde ölümü bekli?yordu. Birkaç yüz metre ilerideki Rus siperleri ise, cesetlerle do?lup taşıyordu. Nihayet bir Türk paşası at üzerinde göründü. Elleri ayaklarına dolaştı. Ancak gelen büyük bir heyecanla beklenen Osman Paşa değil, kurmay başkanı Mirliva Tevfik Paşa idi. Ruslar, üzüntü içinde, "Osman Paşa değilmiş, bu Tevfik Paşa'ymış" diye hayıflandılar. Tevfik Paşa, General Skobelev'e yaklaştı ve Fransızca, "Osman Paşa, yaralandı" dedi. Korgeneral Skobelev, "Ümid ederim ki, yaraları ağır değildir." Paşa, "Bilmiyorum" diye cevap verdi. Bu sırada, Çar'ın karagahından General Strokov geldi. Tevfik Paşa, Osman Paşa'nın yaralandığı için gelemediğini, bir kulübede bulunduğunu, burada Korgeneral Ganetsky'i beklediğini, Türk ordusunun teslim olacağını söyledi. Rus subayları ve başta İngiliz gazeteci Mac Gahan olmak üzere bütün gazeteciler, sükunet içinde, kendisine haber uçurulan Ganetsky'i beklemeye başladılar. Çevre silahlı Türk askerleriyle çevriliydi. Asabiyetle patlayan bir tek tüfek, her şeyi altüst edebilirdi. General Strokov da aynı endişeyi taşıyor ve rastgele atılacak bir Türk kurşunundan korkuyordu. Fakat, Türk askerlerinin arasında durmak zorundaydı, çünkü Osman Paşa'nın yanına gitmek için Çar'dan emir almıştı. > DEVAMI VAR